0.5

906 100 57
                                    

Dehşet sanki parçalanmış camın şuursuzca etrafa saçılan kırıklarıydı ve benim yolumun her yerindeydiyler. Tabanlarım kan revan içinde kalmış olsa da ne yazıktı ki insanlar bunu görmezden gelmeyi severdi. Bunun adı yalnızlıktı, yalınlık, kimsesizlik, çaresizlikti. Ben neredeyim?

Neden buradayım?

Ve en önemlisi: Ben neden yaşıyorum mutsuzluğun etimi kemiğimden ayırdığı her gecenin gündüzünde?

Yanımdaki adam kimdi? İkidir neden buradaydı ve yardıma ihtiyacım olduğunda karşılık beklemiyormuşçasına hazır oldaydı? Hepsi aynıydı. Herkes aynı şeyi yapar deyip de başı sıkışınca tüm olan biteni çıkmaz sokaklarda önüne çıkarmıyor muydu? Sarmıyor muydu bedenin ve zihnini bir mecburiyet rüzgarı, yapma diye haykırmıyor muydu avuçlarımda paramparça olan kalbimin yıldızları? Her hayal kırıklığında biri kayıyordu; ne zaman dilek dileyecek olsam dilim tutulmuş, düşüncelerim durmuş ve donmuş kesiliyordu. Benim gücüm yoktu, artık dayanamıyordum.

Ama yapıyordun... Asla yapmam dediğini yapıyordun. İnsanların yüreğine öylesine bir yalan ve acındırma duygusu yüklenmişti ki, gözlerim görmez, dilim söylemez, anlarım dediklerini anlayamaz reddeye geliyordu.

Kulaklarına fısıldıyorlar, İblis'in Çocukları... Korkunun her bir dumanı, sigaranın öldürücü nikotini gibi içinde bir yerlere oturuyor.

İşte bu.

Ben böyle ölüyordum ve tüm kuş bakışı harita böyleydi. Herkesin elinde bir tane vardı ama onu kabul edip içine girmek isteyen yoktu. Asla olmayacaktı.

Sarhoş değildim. Fakat ayık da değildim. Ne denirdi buna? Çakırkeyiflik mi? Galiba öyleydi, alkolü sarhoş olmanın sınırında bırakmıştım. Ya bırakmasaydım?

Ya etrafımdakilere güvenip kadeh kadeh alkolü damarlarıma uyuşturucu gibi gönderseydim?

Yanlış kararlar almaktan ölesiye korkuyordum. Pişman olmak gibi bir lüksüm kalmamıştı bu hayatta. Ne yaptığımı seçmeliydim, ama bu bazen olmuyordu... Ben seçemiyordum en önemli anlarda. Yanımda hep çok yanlış kişiler oluyordu, yanlış kişiler birer birer beni hayattan koparıyordu.

Ağlamak.

Artık bu eylem benim için içini dökme ya da sinir boşaltma eylemi değildi. Ürkütücüydü, yorucuydu. Ağlamak istemiyordum... Fakat neden en çok ben ağlıyordum? Beni neden sevmiyorsun Tanrım? Neden hiç sevmedin? Görmüyor musun, oralarda bir yerlerde öyle bir aciz kulun var ki; artık yaşayacak gücü kalmamış.

Sanki ölecek.

Ama hiç dirilmeyecek.

Diriltmeye çalışan olsa bile hayata döndüremeyecek.

Ne kadar ağladım yabancı birinin göğsünde kafam gömülü bir şekilde, bilmiyordum. Zaten sonunda kendim bile ne olduğunu anlamadan evin yolunu bilmeyen bu yabancının kollarında istemeyerek, aska güvenmeyerek ve en önemlisi yarınımı bile bilmeden, tahmin dahi edemeden.

-

Sabahın ilk ışıklarında güne uyandım, beni uyandıran bedenime yeteri kadar uyku depolamam değildi. Tüm uzuvlarımı etkisi altına alan baş ağrısıydı. Ayrıca karnım ve bel taraflarımda da ufak sancılar ve kasılmalar vardı.

Nasıl unuturdum?

Hemen yastığımın yanındaki telefonumu aldıktan sonra takvimden önce geçen ayın, sonra şimdinin tarihine baktım. Aylık dönemimi unutmuştum. Hatırlayabilmem şaşırtıcı olurdu onca olayın ardından.

tears killed her | vroséHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin