Kelime sayısı: 775
Piper'ın gözünden
Ben Hogwarts'a geldiğimden yaklaşık 3-4 ay geçmişti. Bu sırada ben yatakhanemdeki kızlarla yakınlaşmıştım ama Dorcas'la daha çok yakındık. Aynı zamanda James, Sirius, Remus ve yeni tanıştıkları Peter Pettigrew diye biriyle bir grup kurmuşlardı.
Ben Peter'dan hiç hoşlanmamıştım. Onda kötü şeyler seziyordum ki insanlar hakkındaki düşüncelerim genelde doğru çıkar.
Ben belki yüz kere bunu onlara söyledim ama beni dinlemiyorlar.
Bu arada ben genelde hep o dördüyle yani "çapulcular"la takılıyorum. Kendilerine bu ismi vermişler. Ama tabii Dorcas'la da çok iyi anlaşıyoruz.
Remus'u çok sevdim. Ruh ikizim gibi bir şey. Genelde James ve Sirius şakalar yaparlar ama Remus yapmaz. Şimdi kuralcı diyeceksiniz ama aslında çok iyi biri.
Sirius'a hala kabul etmek istemediğim bir zaafım var ama kabul etmeyeceğim. Hem daha okula gelmesinden ne kadar zaman geçti şimdiden 5-6 kişiyle çıktı. Tabii o kişileri içten içe kıskanmıyorum değil ama beni de onlara yaptığı gibi oynamasına izin vermeyeceğim.
Zaten iki haftada bir sevgili değiştiriyor. Aynı şekilde Marlene de. İkisi de sürekli sevgili değiştirip duruyor ve ben çok yakın bir arkadaşım olan Marlene'in Sirius'la çıkmasından korkuyorum.
Tabii bunu ve Sirius'a olan minicik zaafımı kimseye bahsetmedim. Aslında Remus'a her şeyimi anlattım yani annemle üvey babamın ölümlerini falan bütün her şeyimi anlattım ama bunu anlatmadım çünkü kabul etmeyeceğim. Bunda kararlıyım.
Her neyse ben o sabah erkenden uyandım. Genelde hep erken kalkarım yani 8-8.30 gibi bir saatte ve Remus da öyle. Kalkıp hazırlandım; üstümü giyindim, saçımı taradım, dişlerimi fırçaladım ve ortak salona indim.
Orda tabii ki Remus çikolata yiyerek kitap okuyordu. Şaşırdık mı? Hayır. Gidip onun yanına oturdum. Bana baktı ve gülümsedi.
"Günaydın!" dedi.
"Güna-aaa-aay-dın!" dedim esneyerek. Sonra kafamı Remus'un omzuna gömüp uyuyakaldım. Genelde hep böyle olur: uyanırım, birinin yanına giderim, orda uyuyakalırım ve 3 saat boyunca orda uyurum."Piper! Piper uyan!" dedi tanıdık bir ses ama kimin sesi olduğunu uyku sersemi olduğumdan olacak ki çıkaramıyordum.
"5 dakka daha." diye mırıldandım gözlerimi açmadan.
"Piper, kahvaltıyı kaçıracağız!" dedi başka tanıdık bir ses ama onun da kim olduğunu çıkaramadım.Ama kahvaltı demişti! Uykudan önemli tek şey yemek! Birden gözlerimi açtım ve bana bakan 4 kişiyi gördüm. Boynum, koltukta yatmaktan tutulmuştu. Sirius bana yine dudağını dişleyerek bakıyordu.
Gülmemeye çalışmasını anlamak için zihnine girmeme gerek yoktu. Ne zaman yeni uyansam bana böyle bakardı.
Sonunda birkaç kere gerinip birkaç kere esnedikten sonra kahvaltıya gittik. Ben her zamanki yerime, Sirius'un yanına ve Remus'un karşısona oturdum. James ve Peter'sa iki çaprazımdaydı.
Ne olduğunu anlamadan Sirius'un insanlara sırıtışına dalmışım. Derken gözümün önünden bir el hızla aşağı yukarı sallandı. Başımı iki yana salladım ve bana sırıtarak bakan bir Sirius'la karşılaştım.
Hemen başımı yemeğime çevirdim ve kızardığımı kimse görmesin diye saçlarımı kulağımın arkasından çıkarıp yüzümü kapattım.
Bu yöntem hep işe yaramıştı ama bunu daha önce hiç bir kişinin karşısında yapmamıştım: Remus'un. Tabii o zamanlar anlamamıştım ama sonra olaylar bana girdi.
Doyunca ben kalktım. Çapulcular hala oturuyordu ama benim kalktığımı gören Remus da kalkmıştı. Dışarı çıktığımda beni bileğimden tutup bahçeye çıkarttı.
Başka biri yapsa bunu bağırırdım ama Remus'un istese de bana bir şey yapmayacağını biliyordum o yüzden sesimi çıkartmadım.
Beni bir ağacın yanına sürükledi ve korktuğum şeyleri söyledi.
"Anladım," dedi sadece en başta. Bana sırıtıyordu. Tahmin ettiğim şey olabilir miydi? Onun zihnine girmemek için kendimi zor tuttum ama ona bir söz vermiştim. Asla zihnine girmeyecektim.Ben söünde duran biriydim o yüzden bunu ondan öğrenmeye karar verdim. Ama zaten zihnine girmeme gerek yoktu; bakışlarından anlaşılıyordu.
"Sirius'a mı tutuldun?" dedi hala sırıtarak. Ama şu an gülmemek için zor duruyor gibiydi.
"Ne - ben hayır - ne saçmalıyorsun-" dedim bocalayarak. Remus kendini gülmemek için tuttuğu için gözünden yaş gelmişti. Sonunda dayanamadı ve kahkahayı patlattı. Bu da benim moralimi düzeltmedi.Sonunda sakinleşti ve bir anda ciddi birine büründü.
"Çok kırıldım!" dedi. "Ben sana her şeyimi söyledim ama sen bana bunu söylemedin!"
İşte korktuğum buydu. Bana güvenmişti ama şimdi benim ona güvenmediğimi sanacaktı.
"Remus bak, ben zaten bunu inkar etmek istiyordum. Herkesi çöp gibi kullanıp atan birinden hoşlanmak istemiyordum. Kimseye söylemezsem belki de biter diye düşünmüştüm. Özür dilerim." dedim ona. Söylediklerimin hepsi doğruydu ve çok içten konuşmuştum.
"En azından bana bahsedebilirdin," dedi Remus. Ses tonu gerçekten de kırılmış gibiydi. "Kimseye söylemezdim."
"Biliyorum sana güveniyorum. Hatta hiç kimseye güvenmediğim kadar. Ve emin ol bu hayatta yapacağım son şey seni kırmak." dedim. Haklıydı. Ona söylemeliydim.Sonra bana içten bir şekilde gülümsedi ve bana sarıldı. Ben de karşılık verdim. Ona başka kişilere sır verince kimseye söylememeyeceğine yemin ettirmedim çünkü onun zaten kimseye söylemeyeceğini biliyordum.
Biz arkadaştan da öteydik, dosttan da biz kardeştik. Onun için her şeyi yapabilirdim. Ve bu da kızların ve erkeklerin dosttan da öte, kardeş olabileceğinin kanıtıydı.
Daha yeni tanışmış olsak da birbirimizi çok sevip, çok iyi anlaşmıştık.
Her şey yolundaydı ancak bilmiyordum ki o da benden bir şey saklıyor, bana güvenmiyor.
Yine merhabaa. Sonu müq oldu öslsksk böyle edebiyat fln konusunda berbatım. Aldırmayın.
Remus'un Piper'dan ne sakladığını sorardım ama zaten biliyorsunuz.
Neyse bilmeyeniniz de olabilir ben söylemiyim.
Oylamayı unutmayın. Sizi seviyorumm görüşürüz:)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Piper Mia Wang |Marauders AU💍
FanfictionPiper babasını arıyor. Hogwarts'a gidince bile arıyor ancak babası ya dönemin Kara Büyücüsü'yse? Ya kendisini ve arkadaşlarını tehlikeye atıyorsa? Gerçi bunun bir öneminin olmadığını düşünüyor çünkü onun tek arkadaşı James Potter. Ama Hogwarts'a g...