Bradley'di bu. Benim deyimimle marul kafa.
"Kıvırcık kafa ?!"
"Papatya (:" Kollarını açtı bana koşmam için, ben gittim sarıldım. Döndürmeye başladı, bende bacaklarımı havaya kaldırdım. Nasıl özlemişim. O benim çocukluk arkadaşımdı, 6 yaşıma kadar kardeşimdi resmen. Ailem ölünce taşınmıştık.
"Bu sarılış, özlediğim içindi." Ensesine bir tane yapıştırdım, birkaç tel de saçını çektim. "Bu da, insan bi arayıp sorar temalı işkenceydi." tebessüm etti.
"Haklısın, numaran yok ama -kaşlarını laf sokmuşcasına kalırdı- sosyal medya üzerinden falan atabilirdim. Boşver, gördüm ya seni. Hiç değişmemişsin Sarah."
"Sende Marul Kafa.".Yanında iki kişi daha vardı. Biri uzun boylu bi kumral kafa, biriside de bu kumral gamzeli yaratığın elini omzuna attığı kızdı. Çocuğun adı Jensen, kız da Öykü. Hani böyle başka ülkeden arkadaş edinirsin ya internette. Orda karşılaşmışlar, kız Türk. Gezmek için gelmiş 1 haftalığına. Kabul etmeliyim, kız çok harikaydı ve çocuk dediğim gibi gamzeli bir yaratık. Çok kıskandırıcılar, çok tatlısınız, keşke ölseniz. Ben onları kendi içimde eleştirirken Luke geldi. Brad'e baktım, vampir kadar beyaz bir tene büründü ve tebessümü silindi. Cap'i almış almış. Cenabet bakışlarımı atınca, arkasına saklamaya çalıştı, çok çocuksuydu o an. Tanışsınlar diye aralarından çekildim, Luke da marul kafayı görünce çocuğumsu halinden kaba ve sinirli bir versiyonuna bölündü. Kolumdan tuttu ve pembe ışık temalı bir mağazanın önüne geldik. Gözleri itfaiyeciye ihtiyaç varmışcasına ateş saçıyordu.
"O Brad senin neyin oluyor, nereden tanıyor seni?"
"Luke, sakin. O benim ailen ölmeden önceki en yakınım, arkadaşım, kardeşim. Hem noluyo sana ya, kolumu da acıttım. Aranızda ne var sizin. Bana yansıtmayın iyi anlaşıyormuş gib-"
"Anladım tamam tamam Sarah. Konuşmam, gider, yada yollatırırız. Onunla kötü anılarımız var, en son ayrıldığım sevgilimle yatakta bastık, bi öncekinde de Cadılar Bayramında yiyişirken gördüm. İnan bana, iyi anlaşamıyacağız. Onunla konuşmaya gidiyorum, sırf başına dert alma diye, sakin davranma çabalarındayım."derdemez gitti. Bende Öykü'nün yanına uçtum.
"Selam Öfkü. Naber?"
"Öncelikle Öykü, Y ile."tebessüm etti. İngilizcesi baya akıcıydı. "İyiyim. Bir de bir şey sormalıyım. Ben yabancıyım biraz buralarda. En yakın kız kardeşim olur musun?" fazla samimi ve bu benim hoşuma gitti.
"Elbette. Alışverişte bir kız olmayınca yanında değişik hissediyorsun. Nereye gidelim?"
"Saol ya. Yanımda tek bu iki dangalak vardı. Benim kişisel şeylere ihtiyacım var da."hafif çekindi.
"Benim de. 1 hafta evime gidemeyeceğim. Victoria's Secret?"
"Elbette." Bizimkilere işaret ettik. Onlar da mağazanın karşısındaki pofuduklara oturdular. Luke biraz daha ayrıydı. Brad'e kızgındım. Onu kimse değiştiremez onu hallederim sonra girdik. İlk çamaşır bölümüne yöneldim, bir bölüm sevgililer için ayrılmıştı. Ben yalnızlıktan ölerken bunu yapmaları saçma yaa. Neyse Siyah-Vizon bir takım buldum. İlk çamaşır konusunda iyi değilim. Birkaç kıyafetin arkasına saklanarak Askılıktaki şeyleri gösterdim. Hafif bağırdım "Nasıl ya?" diye. Öykü kıkırdadı. Saçmalarsam buraları yanlış anlar diye ona sormadım o başka bölümdeydi zaten. Brad;
"Üstünde görmek lazım".. Kafamı çıkardım. Luke hafiften ters bakışlar attı.
"Sapık ya hiç değişmemiş. Hep böyleydi küçükken de bu."dedim güldük sonra. Ortadaki bölümün sağ tarafına geçtim.
"Sizce hangisi daha iyi durur?" dedim. Tabii ki şaka amaçlı, Marul'a göndermeli.
"Senin üstünde en iyi ben dururum." dedi ve gelip kollarını bana sardı Luke. -wowowow. Calum'un repliğiydi o şkfjskş-. Tanrım, ne işler dönüyor..?
Sevgili yazarınız olan ben, bu hikaye için heyecanlıydı. Hayla öyle. Ama bakıyor ki okunma hadi iyi, vote yok yorum yok. Okuyorsanız ve Wattpad üyesiyseniz :) bile koyabilrsiniz.
-Yazar burda vote ve yorumun güzelliğinden bahsetmiş- :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blue Paradise ▲ Hemmings
FanfictionMavi, mavi diye ölüp, mavi cennete gidecek bir kızım gibi..