Omzuna geçirdiğim yumrukla beraber tökezledi. Tabii ki de mal mısın? iPhone 6'ım düşerse öylece duracağımı kimse düşünemez şuan.
"Sen bırak onu bunu."dedim. "Elbette alacaksın, tabii bir konser verdiniz, hayranlarınız oldu, havanız yer çekimine meydan okusun. Hem orangutanla öküzün karışımının tohumu, sen neden beni öpüyorsun, ne yüzle?"
Şaşırdı şaşkaloz. Sonra hafif sola doğru bakarak sırıttı. Sırıtabiliyor yaa bu durumda?!
"Bi sebebi var bebeğim. Yanımızda birden Calum, Ashton, Michael üçlüsünün belirmesi tesadüf değil. Calum videoya çekti, Ashton Bradley'in numarasını öğrendi. Calum Michael'in telefonundan çekmişti, ordan da Brad'e gönderdiler." Bak bak ya, işi gücü yok, videoya çektirip göndertmiş. Hayır hayır! Gözüm falan dolmadı benim. Birde o pişmiş kelle suratıyla bebeğim dedi.O anki sinirle konuşmaya başladım;
"O öpüşürken videoya çektirttiğin bebeğin şuan seni öldürmeyi planlıyor. Sen nasıl bir yüzsüzsün, neyi amaçlıyorsun? Anlıyorum kötü anılarınız olabilir ama beni neden katıyorsun. Bu, bu adil değil!" dedim ve saçlarımın yüzümü kapatmasını fırsat bilerek yüzümü sağa çevirdim. Evet ağlıyorum şuan. Çünkü küçüklüğümden beri kural bu, eksik parçalarım var, benim eksiklerim yerine, insanlar kendi eksikliklerini benimle tamamlıyorlar. Birden çenemde bir sıcaklık hissettim. Luke baş parmağıyla yüzümü ona çevirdi;
"Se-sen, ağlıyor musun? Ow ben böyle olsun istemedim. Sadece seni seviyor gibi yapacaktı ve bırakacaktı. Bunu biliyorum ve, ve ben bu yüzden uzaklaştırmak istedim. Lanet girsin! Seni üzdüm?!" dedi ve utançla dudaklarını ısırmaya başladı.
"Sorun yok."dedim. "Onun yaptığı pislikleri anlattığın için teşekkürler ayrıca. Kabul, o videoyu gönderin, ve onu buradan uzaklaştırın. Bu olayın ardından bi daha böyle üzülmek ve değersizleşmek istemiyorum."Kapıyı çarptım ve çıktım. Kolumdaki saate baktım. Aman Tanrım! How I Met Your Mother var?! Ve sadece 1 saat kaldı. Hızlıca yukarı, 1 hafta sonra Acacia'nın gelmesiyle kurtulacağım odaya çıktım. Kot pantolon haricinde Luke bir şey daha almış ben pantolonu denerken. Her ne kadar o bebeğim diyen ağzını pataklamak istediğim yüzsüzün aldığı kıyafetleri giymek istemesem de mecburum. Duşa girdim ve kendimi huzur dolu ılık suyun içine attım.
*****
Havluyu hızlıca yatağın üzerine attım ve seçtiğim kıyafetleri giymeye başladım. Akıl edip Victoria's Secret'tan eşofman da almış iyi ki. Bol pembe kazağı giydikten sonra saçımı topuz yapıp aşağıya indim. Luke siyah kazağı ve dizleri yırtık siyah dar pantolonuyla oturuyordu. Onu umursamadan koltuğun diğer tarafına geçtim. Hey, diğerleri nerede?
"Ötekiler nerede?" diye sordum hafif kızgınlıkla.
"Calum annesine gitti, Michael de annesinin yaptığı yemekleri yemek için onunla gitti ve Ashton da Calum'un babasıyla futbol konuşacak. Imm şey, sabahki olay için gerçekten üzgünüm. Onun yaptıklarını biliyorum. Başına öyle bi olay gelirse ne hissedeceğini de biliyorum çünkü bunu benim en yakın kız kankama da yaptı. Onun yaşadıklarını yaşamanı istemem."dedi. Aslında düşündürdü beni, affetmeliyim bence. Brad'in tipinde de pek hayır yoktu bugün zaten.
"Peki, bu seferlik affedildin. Ama bir daha böyl-"
"Hayır hayır olmaz. Hem bugün, yani birazdan How I Met Your Mothet var."dedi, dedik aslında. Son 6 kelimesi eko falan yapmadı aynı anda söyledik. "Barney" diye bağırdım sonra. Kısa bir gülüşmenin ardından zil çaldı. Calum'lar zannettim ama Luke kapıyı açınca karşımda elinde 2 kutuyla pizzacıyı buldum. Luke parayı halletikten sonra yanıma geldi. 1 kutuyu uzattı bana, gülümsedi. Gülümsedi. Gülümsemesiyle bana yanağında bulunan dünyanın en güzel belediye çukurunu da göstermiş oldu. Şu an pizza yerine onu yiyebilirim. Ciddiyim. Sonra başını tekrar öne eğdi.
"Ben Kola getiriyim." dedim ve ayağa kalktım. Dolabı açtım içinden 1L'lik Coca Cola'yı çıkardım. Coca Cola ilgili anılarım var çünkü. Tezgahın üzerinden de iki tane bardak aldım ve koltuğa geçtim. Luka kalktı sonra, nden kalktığını anlamaya çalışrken elinde battaniyeyle geri geldi. Üzerimize örttük. Ben pizza paketimi açtım. Luke da kolayı hallediyordu.
"Aman bu sefer dökme"dedim kıkırdayarak. Bardaklara koyduktan sonra şişeyi dökecekmişcesine bana doğru tuttu ve kaşlarını kaldırdı. Olumsuz anlamından kafamı salladım. Sallamasamıydım ki, çok tatlı duruyordu. Sarah, n'apıyorsun gülüm sen? diyen iç sesime hak verdim. Ben tatlı tatlı kendi halimde gülerken tekrar zil çaldı..
Selam millet. Umarım beğenmişsinizdir. Çok uzatmak istemiyorum, kısaca yazarınız yorum istiyor :))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blue Paradise ▲ Hemmings
FanficMavi, mavi diye ölüp, mavi cennete gidecek bir kızım gibi..