13.Bölüm ▼ Dear Future Husband

335 15 0
                                    

   Bu bölüm aslında bir şarkıdan yola çıkılarak, hatta şu sıralar en çok dilime şarkıdan yola çıkılarak yazıldı. Şarkı media'da var. Meghan Trainor-Dear Future Husband. Dinlemelisiniz. Ayrıca ; iyi okumalar. Bu arada be hikayeyi baştan sona şu ana kadar tekrar okudum. 6.bölüme kadar biraz fazla değişik ve saçma olmuş gibi biraz. Ama bu benim ilk hikayem ve defterden geçirmeden direk yazıyorum. İlham perileri her zaman başta sıkıcıdır x)

   Kolum hamur gibiydi. Luke durmadan dürttüğü içindir sabah. Yatağın ucuna oturdu.

 "Kalk hadi. Daha kahvaltı hazırlayacaksın." Ne yani ben mi?

 "Annen kalkıp hazırlamıştır senin. Git baksana sen." dedim elinden yastığımı alırken. 

 "Annemin burda olduğunu kim söyledi?"

 "Onun evi olduğuna göre banklarda yatacak hali yok Luke!" Gözlerimi biraz daha araladım. Luke ne zamndan beri kıvırcık? Nasıl şoka girdiysem artık, hızla dik oturdum. Gözlerimi ovuşturdum. İyi de bu Ashton?! Yok ya ben uyku sersemiyim. Elimi saçına götürdüm. Kıvırcıklarının bir tanesine parmağımı soktum. Elimi dudağına götürdüm aptallığımla beraber. Piercing yoktu.

 "Ashton?"

 "Evet doğru kişiyle görüşüyorsunuz."Utanarak başımı öne eğdiim ve bacaklarıma baktım. Ne bacağı ya? Benim bacağım bu. Hem iki tane. Ve çıplaklar. Ne diyorum ben. Birden sanki kucağıma örümcek düşmüş gibi bir harektle kendimi geriye attım. Atmamalıydım. Biri yandan baksa her şeyimi görebilirdi şuan.

 "Ne var, örümcek deme bana." Vay be Ashton, ne ara verdiğim tepkiyi çözecek kadar büyüdün? Zaten büyük. iyice kafayı yedim!

 "Yoksa uaf minik yakında orman kadar olacak kılların mı çıkmaya başladı?" dedi Ashton yarım bi sırıtışla.

 "Aptal." diye tısladım. 

"Ben şaka yapıyordum Sarah. Ama sen bana ne dedin bakıyım?"Dil çıkardım.

 "Aptal dedim seni aptal."

 "Demek öylee." dedi ve üzerime gelmeye başladı. Korktum ve iyice yatağın başlığına yaslandım. Ciddileşti. Yo hayır düşündüğüm şey olamaz. Dostum o benim yapmaz. Daha fazla ciddileşti ve burnu burnuma değecek kadar yaklaştı. Nefes alamadım bir müddet. Sonra gamzesini belli edecek şekilde yarım ağız güldü. Elleri belime giiti.

 Hayır, hayır olamaz!

 En zayıf noktamı buldu. Ve. Ve.. Gıdıklamaya başladı. Ne sandınız? Bu kadar korkmam amansızmış. Tabii bu üstümdekiyle yapması uygun kaçmadı. 

 "Ahaahah-Dur ahhahahahh. Ashton üzeri-ahahhağha. Yapma ama du-ahahhaah." En sonunda koca bir çığlık patlattım. Birden kapı açıldı. Ashton ile aynı anda bakışlarımızı kapıya kilitledik. Bu sarı kafayı nerede görsem tanırım; Luke! Ashton üzerimden hızlıca kalktı. Kapıya doğru gitti ve elini Luke'un omzuna koydu. 

 "Dostum sadece gıd-"

 "Açıklamaya gerek yok dostum. Eğlencenize bakın lanet olasılar. Sizin yüzünden dizimi böldüm!"  Güldü ve çıktı. Arkasından da Ashton. Luke bu tepkiyi verir diye beklemiyordum. Ne bileyim biraz emanetim ona. En azından koruma iç güdüsüyle davranabilirdi. Ayılmak için kafamı iyice sağladım. Odadaki gardıropa yöneldim. Buranın Luke'un evi olduğunu anlamam uzun sürmedi. Luke en az benim kadar dar giyindiği için hemen bir siyah pantolon buldum ve giydim. Saçlarımı biraz daha karıştırdım ve topuz yaparak odadan çıktım. Parmak uçlarımda yürüyerek yanımdaki odanın kapı deliğinden baktım. Yoktu. Yan odaya yöneldim. Tekrar delikten baktım. Sanki var gibiydim. Bu arada bu ev soğuk muydu? HEy, Luke mu o? Biraz daha eğildim. Birden arkamda bir gölge belirdi ve, bir de sert bişey. Hey kim top attı? Hızla dikleşip ayağa kalktım ve doğruldum. Ürkekçe arkamı döndüm. Başımı kaldırdım. Luke! Elimle yüzümü kapadım. İyi de elinde top yoktu. Peki ya oş- hayır olmamalı! Başımı aşağıya eğdim. Tanrım! Soğuğun nerden estiğini buldum. Aceleden düğmeyi kapatmamıştım ve eğilince de.. Hızlıca arkamı dönüp kapattım ve biraz zıplayarak tekrar ona döndüm.

 "Ne yaptığını sanıyorsun sen?!"

 "Ashton'la üzerinde o kıyafet varken utanmıyordum. Hazır sen meydana sununca da ben de bir tadına bakayım dedim." İnanmıyorum! 

 "Yani sen şimdi bana dolaylı yoldan sürtük dedin öyle mi?"

 "Bu eve gelenlerin hepsi."dedi elinde tuttuğu şekeri ağzına ataken. Bas diyor tokadı, bas diyor tokadı. İçimden çıkan o sürtük olmayan çirkef kızla beraber dediğini yaparak tokat attım. 

 "Dişim" diyerek sızlanmaya başladı. Şeker vardi onun ağzında di mi? Ah, pardon değil unutmamışım.

 "Çağır o sürtüklerinden birini; yapsın bi' gırtlak. Geçer o." dedim alayla gülümseyerek. Dağılmış yerdeki yastığı üzerine attım. Savaş kazanmış gibi bir yüz ifadesiyle büyük salonun çıkışına yöneldim. Tam merdivenlerden inecekken omuz üstünden ona baktım. Yerde dizlerini kendine çekmiş yanağını tutar bir vaziyetteydi. Şeytan diyor; git piercingini kopar bir daha insan yüzüne çıkamasın. Onu da dinlemeye karar verdim. Bugün ne olsa dinlerdim. Yanına gittim daha sert ve baskın adımlarla. Yüzünü kaldırdı. Ama çok masum bu, geri sokun bunu! Gülüyordu fkat acıdığı belli ediyordu aynı zamanda. Tamam kötü bir şey söyledi ama koruma iç güdülerince kendimi onun yerine koydum. Bir yerden sinirlenmiştir.

 "Oof of!" diyerek topuğumun üzerinde döndüm. Calum'un olduğu odayı bulup kapıyı açtım. O ise sandalyesine yaslanmış yeni çıkan klibi dinliyordu. Ben de kulak verdim;

 "You gotta know how to treat me like a lady
Bana bir leydi gibi nasıl davranılması gerektiğini öğrenmelisin
Even when I’m acting crazy
Ben çılgınca davrandığımda bile
Tell me everything’s alright
Bana her şeyin iyi olduğunu söyle"

 Luke'a öyle bir bakış attım ki: sanki şarkının bu bölümünü ona adamışım gibi..

İsteyenler yeni hikayeme de bakabilir; http://www.wattpad.com/107016728-gizli-atlas-1-b%C3%B6l%C3%BCm

Blue Paradise  ▲ HemmingsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin