17. BÖLÜM

3.5K 170 5
                                    




5SOS~ San Francisco

Arya'dan

Babamın odasının kapısını çalıp bekledikten sonra, "Gel!" sesini duyunca yüzüme gülümseme yerleştirip içeri girdim. İçerdeki görüntü zaten gülümsemem için bir sebep sunmuştu. Fatih amca- Melodi'nin babası - ve babam gülerek şakalaşıyorlardı. En yakın arkadaşımın ailesi ile benim ailem iyi anlaşması güzel bir şeydi.

Başta Fatih amcaya sarılıp "Nasılsın Fatih amca?" dediğimde gülümseyip "İyiyim yavrum yani daha ne olsun. Sen nasıl oldun?" omzuma baktığında gülümseyerek "İyiyim, ağrılarım çok daha az." kafasını sallayıp babama döndü. "Ben çıkayım Ayhan, siz baba-kız konuşun." babam onu kafasıyla onayladıktan sonra bana döndü. "Ev işlerini Melodi'ye yaptır, kolunu fazla yorma!" göz kırpıp odadan çıktığında bende babamın yanına koşarak ona sarıldım. Çok özlemiştim.

"Deli kız, dur omzun yara!" deyip beni uzaklaştırmaya çalıştığında omuz silkip ona fazla sarıldım. "Koca bebek! Sen ne zaman iflah olacaksın!" güldük. Biraz daha öyle kaldıktan sonra kollarımı ayırıp doğruldum. Masasının karşısındaki koltuklara  geçtim." Annem nasıl?" dediğimde güldü." Sence nasıl olsun Arya hâlâ süpürge, saray- çalıştığı şirketin isminin kısaltımı- , koltukta uyumama kızıyor. İyi yani." annem bir temizlik hastası denebilecek bir insandı aynı zamanda sabah erkenden yemekleri hazırlayıp akşama doğru  AVM'nin öğlen kalabalığı yüzünden başı ağrır, biraz(!) huysuz olurdu.

"Anlıyorum baba. Neden ayrı eve çıktım?" dediğime babamda güldü. Biraz daha ablam ve annemi çekiştirdikten sonra ortam ciddi hale geldiğinde şu sınav mevzusunun yakın olduğu belliydi.

"Arya, ablan bana sınava girmeye hak kazandığını söyledi. Hangi sınav?" dediğinde hislerimde yanılmadığımı anladım.

"Baba ben üniversite sınavına hazırlanırken sana bir sınavdan bahsetmiştim. Kazandıktan sonra istediğin ülkede ℅100 burs kazanıp kalma falan o ücretlerinde üniversitenin karşılayan bir sınav hatırlıyor musun?" beni onayladığında,

"Hatta bu sınava öğrenciler direkt katılmayıp hocaların ve rektörlerin seçtiği öğrenciler gireceğini söylemiş olmalıyım. " dediğimde kafasını  salladı. Ondan onay gelince bende devam ettim.

"Hoca ertesi gün quiz gibi bir şey yapacaktı. Bende gecelere kadar çalıştım. Sabah kalktığımda geç kaldığımı görüp tabanlara kuvvet dedim ve okula vardım. Son sınavın bitmesine 20 dakika vardı. Hoca da bana ek süre tanımadan sınava tabi tutu." dediğimde babam" İyi yapmış!" bana kızınca dudak büzdüm. "Niye saatinde yatmıyorsun? Günü gününe çalışmadın mı yoksa!?" hadi ama üniversitede geç kaldığım ile azar mı işitecektim? Tabii ki de babanız Ayhan Demir'se olasılığı yüksekti.

"Baba sadece sınavda daha iyisini yapmak için sonuçta Temel hocanın sınavları kolay olmuyor. Düşük alsaydım kızardın!" dediğimde babam ellerini iki yana açtı. "Sınavdan tam puan aldım, hoca da beni odasına çağırdı. Gittim, bana sınava katılmaya hak kazandığımı ve  girmem için ailenin onay imzası atması gerektiğini söyledi."  gülümsedi. Yani sonuçta kolay değildi. 20 dakika da 20 soruyu çözmek  ve tam puan almak her yiğidin harcı değildi.

"Önünde çok iyi bir fırsat var. Gereken neyse yapacağız. Senin de bu sınavı kazanacağını biliyorum." dediğinde dudak büzdüm ve ona tedirgin olduğum o konuyu sordum. "Ya başaramazsam?" dediğimde babam kaşlarını çattı. "Nereden çıktı bu?" sorusu daha çok birisine kızıp 'sen mal mısın!' demekle aynıydı.

"Benden daha başarılar var?" ellerini birleştirip masaya iyice yaslandı. "Bak Arya, bu zamana kadar başaramadığın ne var? Bana bir sayar mısın?"  dediğinde susup bir şey demedim.

"Bu senin geleceğin için çok önemli bir şey ve sende bunun için çabalamadın mı? Şimdi tutup da senden başarılar var diyerek elinin tersiyle itemezsin. Sınava gir en azından kendini dene." dediğinde kafamı salladım. "O zaman yarın okula gelip kağıtları imzalarsın." dediğimde kafasını salladı. Belki de ben fazla kuruntu yapmıştım. Ama bir bakıma haklıydım.  

"Melodi ne yapıyor?" dediği şeyle başımı kaldırıp babama baktım. "İyi o da ne yapsın staj falan derken yoruluyor." anladım dercesine başını salladığında saatte baktım. 13.05' ti, kalksam iyi olurdu. Daha markete gidip evi toplamam gerekiyordu. "Baba ben gideyim. Markete gidip evi toplayacağım. " ayaklandım zaman o da ayağı kalktığında elimle otur işareti yaptım. "Sen zahmet etme baba ben giderim." dediğim şeyle kaşlarını çattı. "Öyle şey mi olur kızım!" yanıma geldi, elini omzuma koyup kendine çektiğinde gülümsedim.

Beraber aşağı indiğimizde sımsıkı sarıldı. "Kendine dikkat et." ayrıldığında gülümseyerek el salladım ve arkamı dönüp binadan çıktım.

Eve geldiğim gibi evi temizlemiş ve yemek yapmıştım. Yorgunluktan bitap düşüp koltuğa uzandım. Bilgisayardan yeni bir film açıp izlemeye başlamıştım ki kapının açılma sesiyle hole doğru döndüm. Gelen kişi Melodi'ydi. Ayaklarını sürte sürte yanıma gelip dizeme uzandı. Kafasına taş mı düşmüştü. Kaşlarımı çatıp kafamı eğdim, ona baktım.

"Bir şey mi oldu?" dediğimde gözlerinden yaşlar akmaya başladığında donup kalmıştım. Ne olmuştu? "Melodi ne oldu? Neden ağlıyorsun?" dediğimde kuru dudaklarından sadece "Öptü." kelimesi çıktıktan sonra hıçkırarak ağlamaya başlamıştı.

VavelyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin