20. BÖLÜM

3.8K 146 6
                                    




5SOS~ Carry on


Melodi'den

Cem, beni ve Arya'yı alıp Arya'lara gideceğimizi söylediğinde şu meşhur aile yemeğinin geldiği anlamıştım. Üçümüzün ailesi lisedeki veli toplantısında onları tanıştırmamızla başlayıp son 2 yılda da baya yakınlaşması sonucunda bu yemek adeti çıkmıştı. Güzel bir şeydi fakat yemeğe geçmeden önceki gerginlik tuhaf hissettiriyordu. Birileri bazen geç geliyordu ve onları beklerken konuşulacak bir konu olmuyor , herkes birbirine bakıyordu.

Parfümü sıktığımda kapının çalması bir oldu. Koşarak kapıyı çaldığımda içeriye lacivert gömleği ve siyah kumaş pantolonu ile jilet gibi görünen Cem 'i süzdüm. Kankam diye demiyordum valla çok yakışıklıydı. İrem yengem şanslıydı ikili pakete rast gelmişti. Hem sevecen ve komik  hem de yakışıklı olmak zordu.

"Aşko biliyorum çok yakışıklıyım. Bana düştün hatta keşke arkadaş olmasak diyorsun ama bizimkiler bekliyor." dediğinde Arya'nın hâlâ gelmediği gelince kapıdan biraz uzaklaştım. "Arya gelmedi daha o gelsin gideriz." oflayıp içeri geçti. Bende kapıyı kapatıp onun karşısındaki eski tek kişilik koltuğa kuruldum. Saatte baktığımda içimi endişe duygusu kaplamıştı. Yarım saat önce gelmiş olması gerekirdi ama  ortalıklarda yoktu. Cebimden telefonumu çıkarıp mesaj atacaktım ki kapının açılma sesiyle içime su serpilmişti.

Oturduğum yerden kalkıp ona doğru ilerlediğimde gözlerimiz buluştuğunda, gözlerinin içi kan çanağına dönmüştü. Benden bakışlarını çekip salonda oturan Cem' e baktı. Ben hâlâ neden ağladığını çözmeye çalışırken tekrar bana döndü "Üzerimi değiştirip geliyorum." dediğinde odasına koşar adımlarla ilerledi. Ne saklıyordu bu salak? Bende arkasından gittiğimde dolabından beyaz tişört ve siyah pantolonunu çıkardı.

O kadar dalmıştı ki benim geldiğimi bile fark etmemiş üzerindekileri çıkartıyordu. Bir yandan kısık sesle bir şeyler söylediğin de anlamadım için "Kime söyleniyorsun?" dediğimde olduğu yerde sıçradı ve bana döndü. "Sen ne ara geldin?" sorumun cevabı bu değildi. Sıkıntıyla nefes verdim. "Sen giyinmeden önce." bir şey demeden arkasına dönüp pantolonunu giydi. Saçlarını eliyle oynadıktan sonra bana döndü, "Haydi gidelim!" dedi ve önden yürümeye başladı.

Cem bu sefer şoförlüğü Arya'ya bırakmış ve arkaya geçmiş ben de ön koltuğa oturup kemeri bağladığımda Cem "Hızlı sür yoksa  geç kalırız ve ben reislerden azar işitmek istemiyorum." dedikten sonra arkasına yaslandı. Arya kafasıyla onayladı ve arabayı çalıştırdı.

Arabayı esir alan sessizlik iyice katlanılmaz dereceye geldiğinde sıkıntıyla ofladım. Arya'ya dönüp baktığımda sağ eli direksiyon da sol eli ise avcunun içinde yolla odaklanmış görünüyordu. Arkama döndüğümde Cem'de telefona gömülmüş birileriyle mesajlaşıyordu. "Cem, kimle mesajlaşıyorsun?" üsten bi' bakış attı. "İrem'le konuşuyorum. Selamı var." dediğinde sadece gülümseyip önüme döndüm. "Sıkılmış gibisin, telefonunu arabaya bağla." Arya'nın dediği şeyle gülümseyip müzik listemden hepimizin sevdiği bir şarkıyı açtım. Bu kadar melankolik yeter be!

Ben şarkıyı eşlik etmeye başladığımda Cem öne doğru eğilip benle beraber söylemeye başladı. Şarkının nakarat kısmına geldiğimizde Arya direksiyonu sol eline alıp sesi biraz daha açıp o da eşlik etti. Havada kahkaha ve şarkının sesleri uçuşuyordu.  Şarkı bittiğinde birbirimize gülerek baktık.

Kafamı yolla çevirdiğimde neredeyse gelmiştik. Mahallelerinden  geçerken Arya hızını yavaşlattı, sağ tarafta yeni birisi taşınıyor olacaktı ki  birkaç adam eve arabadaki yükleri taşıyordu. "Aysel ablanın evine mi acaba?" dediğinde Arya' ya döndüm, o da aynı şekilde benim gibi odaklanmıştı. Omuz silkip koltukta dikleşip arabayı sokaklarının karşısındaki boş yere park etti. Arabadan indiğimde burnuma gelen ıhlamur ve yasemin kokusuyla gülümsemiştim. Buradaki herkes evinin bahçesinde ya bir ıhlamur ya da yasemin -eğer bunlardan birisi yoksa bile herhangi güzel kokan bir ağaç vardı.

VavelyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin