Sherlock görev boyunca doğru dürüst uyuyamadığından olsa gerek (ayrıca muhtemelen 221B'nin verdiği huzurla) o gün normalden daha uzun süre uyumuştu.Yana dönüp gözlerini açtığında John'un ellerini önde birleştirmiş kendisini izliyor olduğunu gördü. Sesinin çıkmamasından endişelenerek boğazını temizledi. "Günaydın John," oturur pozisyona geçti ve boynunu kütletti, koltukta uyumak rahatsız ediciydi. "Dün gece seninle konuşmaya çalıştım ama ya sayıklıyordun ya da beni hayal sandın, bilmiyorum. Aslında biliyorum fakat çıkarım yaparak ve ya bunun hakkında soru sorarak bana daha da sinirlenmeni istemiyorum." John hala aynı nötr iradeli yüzüyle kendisine bakıyordu.
"Suskunluğunu beni hala hayal sanmana bağlayabilirim ama bu doğru olmaz, hayır. Muhtemelen bana öyle sinirlisin ki bir süre beni görmezden geleceksin." Ayağa kalktı ve John'un yanından geçerek oturma odasında volta atmaya başladı. "Bak, seninle alakalı değildi tamam mı? Ölü kalmam gerekiyordu görev için, fazlasıyla gizliydi ve detaylı planlanmıştı. Eğer birini suçlayacaksan Mycroft'u suçla, ağzını sıkı tutamayacağını düşünen oydu."
Sherlock arkadaşına baktı, hala tek kelime etmemişti. "Tamam, hadi öfkeni kus; bağır çağır ya da yumruk at umrumda değil. Bir şey söyle John, lütfen."
"1 yıl geçti, Sherlock. Koskoca 1 yıl boyunca yas tutmama izin verdin. Bunu nasıl yaparsın? Neler yaşadığımı biliyorsun, ölümle aramın iyi olmadığını ve savaşta arkadaşlarımı kaybettiğimi biliyorsun. Bilmesen dahi bunun beni nasıl etkileyeceğini yüksek zekanı kullanarak çözümleyebilirdin. Şunu bil ki seni asla affetmeyeceğim, sırf gizli görevinde benden saklandığın için değil; böylesine acı çekmeme sebep olup bunu umursamadığın için."
Sherlock arkadaşına doğru bir adım attı ve gözlerindeki hüznü eliyle dağıtabilmek istedi, sanki gökyüzünden bulutları siler gibi. John'un gözleri hep güneş gibi parlamalıydı çünkü, böyle cansız bakmamalıydı. "İnan bana umrumdaydı John, olmaması gerektiği kadar umrumdaydı hemde. Tek bir saniye bile aklımdan çıkmadın, suçluluk hissi içten içe beni bitirdi ama başka şansım yoktu. Özür dilerim."
"Dün gece söylemiştin zaten, değil mi? Üzgünsün, özür diliyorsun." John alaycı bir gülümseme takındı. "Bayan Hudson gelip gerçekten burda olduğunu söyleyene kadar hayatta olduğuna inanmamıştım Sherlock! Zihnimi nasıl paramparça hale getirdiğini anla, yüksek işlevli bir sosyopat olarak. Ölü arkadaşımın hayalini görüp onunla konuşuyordum ve bunu normal karşılıyordum, anlıyor musun? O duygulardan yoksun zeka dolu beynin bunu algılayabiliyor mu? "
"Ben -"
"Üzgünsün, biliyorum. Ben son 13 ay boyunca öyleydim, merak etme hayatta kalırsın. Sen hep hayatta kalırsın gerçi, değil mi? Yüksek bir çatıdan atlasan dahi. Katı kalpli umursamaz egoistin tekisin, Sherlock Holmes."
John dedektife öyle bir baktı ki, bir yabancıya bakar gibi; Sherlock ilk kez bir kalbi olduğunu hissetti. Kırıldığını farkettiğinde.
~~~~
"Nereye gitmiş olabilir?"
Bayan Hudson çayını doldururken dedektife gözlerini kıstı, belli ki sahte ölümüyle herkesi kendinden nefret ettirmeyi başarmıştı. Sevdiği nadir birkaç insanı bile.
"Bilmiyorum," geçte olsa cevap geldi. "Normalde hiç dışarı çıkmazdı, Lestrade dışında görüştüğü pek kimse yok. 2 haftada bir falanda Molly, gerçi o kızın pek iyi bir seçenek olduğunu sanmıyorum ama."
"O nasıldı? Yani John, ben yokken nasıldı?" Sherlock bunun cevabını bilsede arkadaşının durumunu ev sahiplerinin gözündende merak etmişti. Kafasında aynı soru yankılanıp duruyordu ve belki cevabı bulmasına yardımcı olabilirdi. Kendimi ona nasıl affettireceğim?
"Davranış bilimi uzmanı sayılmam ama üzgündü, çok fazla üzgün. Gülümsediğini nerdeyse hiç görmedim, hep işe gitti geldi asla kendisini odaya kapatmadı ama hareketleri sistematikti. Belli bir düzene göre devam eden bir robot gibi, Sherlock. Elbette ben ve diğer herkes yas tuttu ama John tamamen yıkıldı, ona hiçbirimiz yardım edemedik. Geçenlerde onu kendi kendine konuşurken duydum üstelik, bilmiyorum tüm bunlar epey iç karartıcı." Bayan Hudson duraklayarak derin bir nefes aldı, dedektifin elini tuttu. "Ona yardım et, Sherlock. Şu an yanında isteyeceği son kişinin sen olduğunu sanıyor olabilirsin ama değil, tam aksine en çok sana ihtiyacı var. John Watson'ı tekrar kurtarman gerekecek ve bu kez diğerlerinden çok daha zor olacağına eminim."
Sherlock ev sahibelerinin her bir cümlesinde haklı olduğunu biliyordu, özellikle sonuncuda. Koltuğundan kalkarak Bayan Hudson'a sarıldı, "Teşekkür ederim," diye mırıldandı. "Ayrıca sebep olduğum acı için sizdende özür dilerim, söz veriyorum artık gürültü yapmamaya çalışacağım ve insan bedeni parçalarını tutmak için bir derin dondurucu alacağım."
Bayan Hudson'ın gülüşü gününü az da olsa güzelleştirmişti. "Sorun değil Sherlock," gözünden akmış birkaç damlayı eliyle sildi. "Seni olduğun halinle seviyoruz.".
Belli ki bu 13 ay birçok değişiklikliğe sebep olmuştu, Bayan Hudson'da dahil. Daha duygusal ve -maalesef- daha da yaşlanmış görünüyordu, boş konuşmaları bile yerini sessizliğe bırakmış gibiydi.
Sherlock çayını içip kahvaltısını ederken John konusunda sıradaki adımını düşünüyordu, o sırada telefonuna gelen bildirim sesi kurtuluşu oldu. Çünkü randevu sitesindendi, John Sherlock olduğunu anlamadığı William'a mesaj atmıştı.
Dedektifin dudağı yana doğru kıvrıldı; belli ki arkadaşını geri kazanmak için bu rol oyununa devam etmesi gerekecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
learn to kiss //johnlock ✔️
FanfictionSherlock 'ölür' ve John randevu sitesine kaydolur. 💫 2x3 sonrası için bir johnlock kurgusu 💫 🌠 #johnlock etiketinde 1.sırada! (22.06.2020) 🌠 #sherlock etiketinde 4.sırada!