19

2K 228 268
                                    


Sherlock aralarını düzelttiklerine göre redbeard'in kendisi olduğunu söylemesi gerektiğini biliyordu ama yapmayacaktı. En önemli nedeni, John tekrar sinirlenebilirdi. İkinci nedense; redbeard'i zaman zaman kullanabilirdi, bunda kötü bir şey yoktu.

"Greg'ten haber yok mu?"

"Greg'te kim?" Sherlock eski karalamalarını masaya bırakırken sordu, ilgisini çekmemişti.

"Greg Lestrade? İsmini ne zaman öğrenmeyi düşünüyorsun, yıllardır birbirinizi tanıyorsunuz."

"Ve ben ona hep Lestrade diye hitap ediyorum, diğer birçokları gibi" Sherlock böyle şeylerin önemini anlamıyordu, büyük ihtimalle insancıl sebeplerdi. "Yani isim ya da soy isim, farkeder mi?"

"Etmeyebilir ama bir gün bana Josh desen sinirlenirdim," John gülümsedi ama yüzündeki o hüzün-bitkinlik hala geçmemişti. Birkaç saat içinde eski zamanlara dönmeyi beklemiyordu elbet ama arkadaşını üzgün görmek Sherlock'un canını yakıyordu.

"Senin adını asla unutmam," dedi. "Seninle ilgili hiçbir şeyi unutmam." Doğruydu da, asla unutamazdı. John Sherlock için farklıydı, diğer tüm insanlardan farklı bir yerdeydi.

Arkadaşının yutkunup diğer tarafa bakmasını izledi, eli ensesine gitti ve sessiz kalmaya devam etti. Sherlock istemsizce karşısına geçti ve gözlerini kıstı çıkarım yaparken yaptığı gibi. Durumu anlamaya çalışıyordu.

"Sen iyi misin?"

"Evet."

2 saniye içinde cevap, kesinlikle yalan olduğunu gösteriyordu. Ancak çoktan beyinde tasarlanmış bir cevap böyle çabuk verilebilirdi.

"Biraz rahatsız görünüyorsun," diye açıklık getirdi Sherlock. "Az önce böyle değildin. Seninle ilgili hiçbir şeyi unutmam dedim ve birden ortamın havası değişti."

"Üstün çıkarım yapma yeteneklerini kullanmanı gerektirecek bir sorun yok Sherlock, sinir bozucu olmayı bırak." John yine kaçarak mutfağa gitti. Aslında peşinden gidebilirdi ama Lestrade'ın tavsiyesi zihninde yankılandı.

Daha az sinir bozucu olmaya çalış

Yeni barışmışlarken kendini bir tür kavga içinde bulmayı istemiyordu. Konuyu değiştirmek için "Çay sıcaksa içebiliriz, ne dersin?" diye sordu. "Sohbet eşliğinde hep iyi gider."

John iki fincan çay ve şekerle döndü, koltuklarına karşılıklı oturdular.

"1 yıl benim için yas tutman dışında nasıldı?" yeni bir konu açmaya çalıştı, konuşmak istiyordu.

"13 ay," diye düzeltti.

"Tamam, 13 ay benim için yas tutman dışında nasıldı?" Bu tür incelikleri Sherlock John dışında kimseye yapmazdı.

"Çok sıradandı, işe gidip geldim ve bazen Greg'le görüştük. Molly'yi her ne kadar sevsemde ölülerin ortasında onunla konuşmak pek iyi gelmiyordu, zaten o pek üzgün değil gibiydi. Bilmiyorum, sana aşık olduğu düşünülürse bu garip."

Sherlock nerdeyse ağzındaki çayı püskürtecekti.

"Bana aşık mı? Tanrım, ciddi olmadığını söyle."

John'un yüzünde 'bay dahi bunu nasıl anlamaz' temalı gıcık bir bakış vardı. "Bilmiyor muydun yani?"

"Tabiki bilmiyordum. Biri bana neden aşık olsun ki, egoist ve kendini beğenmiş sosyopatın tekiyim; duygulardan ya da insanlardan anlamam." Sherlock gerçekten anlamıyordu, Molly tüm bunları bildiği halde nasıl dedektife aşık olmuştu? Belki de John yanlış çıkarımlar yapıp yanılmıştı, bu daha olasıydı.

"Aşık olmanın büyüsü orda zaten Sherlock. Karşındakinin iyi özellikleri daha önemlidir ve gerisini görmezden gelebilirsin. Üstelik bir kızın isteyebileceği her şey sende var; iyi görünüş, zeka, para, ulaşılmaz gibi duruşun vs."


"Ulaşılmaz gibi mi duruyorum?" Bugün Sherlock için garip ilerliyordu, kesinlikle.

"Evet çünkü etrafındakileri aşağılayıp duruyorsun, sürekli ilişkilerin ilgi alanına girmediğini söyleyip kimseyle flört bile etmiyorsun." John bunun üzerinde fazla düşünmüş gibiydi ve Sherlock yine arkadaşı hakkında çıkarım yapma isteğiyle dolup taştı. Bacaklarını sallıyordu ki bu gerginlik belirtisiydi, sabah saçları daha uzundu yani berbere gitmişti, birde çayına hiç dokunmamış olması vardı. Muhtemelen sadece Sherlock'un karşında oturmak için bahaneydi, sohbet için. Hala birazda olsa sinirli numarası yaptığı için öylece gelip konuşmazdı dedektifle.

"Flört benim işim değil," diye cevapladı. "Aslında bir ara flört sırasında insanların davranışları üzerine deney yapacağım ama onun dışında hoş sözler kullanarak birini yatağa atma fikri bana doğru gelmiyor."

"Sherlock, bir şey sorabilir miyim?"

"Elbette John,"

"Konuyla alakalı olduğu için aklıma geldi, fırsat bulup soramamıştım hiç. Sen gerçekten bakir misin?"

"Evet," gözleriyle arkadaşının yüzünü taradı, biraz utanmışlık biraz merak. "Dediğim gibi ilişkiler pek ilgimi çekmiyordu ve yeni tanıdığım biriyle seks yapacak değilim. Aslında kimseyle öpüşmedim bile, kulağa tuhaf geldiğinin farkındayım."

"Evet garip," John kısa bir anlığına dedektife baktı, sonra oyalanmak için çayına şeker atıp karıştırdı.

Oysa Sherlock arkadaşının çayı şekersiz içtiğine emindi.


"John, bana aşık mısın?"

Sherlock cevap olarak ağzı açık kalmış arkadaşını buldu sadece, yinede sorduğu için pişman değildi.

"Pat diye sorduğum için üzgünüm, nasıl olduğumu bilirsin."

John hala öylece bakmaya devam etti.

"Tamam bu gittikçe garipleşiyor, belkide sormadım sayıp devam etmeliyiz."

"Yatağında uyudum diye mi?" diye sordu John, gecikmeli bir cevapla. Boğazını temizledi ve dedektifin gözlerinin içine baktı. "Ya da seks yapma durumunu merak ettim diye mi?"

"Aslında daha çok beden dilinden ve tavırlarından yola çıkarak sormuştum ama, sanırım onlarda var." Sherlock beklenti içinde oturmaya devam etti, cevap verirdi değil mi?

"Hayır," yutkundu "Hayır sana aşık değilim, unuttuysan hatırlatayım ben gay değilim; kızlar ilgimi çekiyor."

"Elbette, yinede sormalıydım." Sherlock çayını alıp bir yudum aldı, arkadaşının bakışlarının dudaklarına kaydığını farketti. Ölümden dönüp böyle bir gerçeği bulmayı asla beklemiyordu.

John Watson, Sherlock'a aşıktı.

learn to kiss //johnlock ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin