Ve unutma; ne yaşattıysan, elbet bir gün onu yaşarsın.

2.3K 187 168
                                    

Bil ki yaşadıklarınla değil, yaşattıklarınla anılırsın. Ve unutma; ne yaşattıysan, elbet bir gün onu yaşarsın.

 Ve unutma; ne yaşattıysan, elbet bir gün onu yaşarsın

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

park jimin:

canım yanıyor sevgilim. belki de tahmin edemeyeceğin kadar fazladır yüregimi avuçları arasına  alan, ve acımasızca sıkan katil parmaklar. ama... seninki de acıyordu değil mi? tıpkı bir bebek kadar masum olan uykunda dahi tedirgin duruyorsun. üşüyerek ellerini bacaklarının arasına doğru sıkıştırmışsın. kavisli kaşların hafifçe çatılmış, bilinçsizce alnını yasladığın araba camına, dudaklarının arasından firar eden nefeslerin mükemmel birer geçici iz bırakmıştı. küçücüktün. yemin ederim ki kucağıma alıp, kalbimin en ücra köşelerine güçsüzce sokmaya çalışsam, kuşkusuz ki mekanın da rahat bir şekilde oturur, etrafına kocaman gülücükler saçardın. beni anlıyorsun degil mi? işte karşımda o kadar minik kalmıştın güzelim.
inanması cidden zordu.  

"bunları..." alnımda biriken, ve sanki son birkaç damlayı bekliyormuşcasına şakaklarıma doğru süzülen ter damlasını, elimin tersiyle beceriksizce silmiştim. aglamak istemediğim halde alt dudağım titriyor, direksiyonu sıkıca kavrayan parmaklarım eski tutuculuğunu anbean kaybediyordu. "hak etmedim." demiştim ruhsuzca bakışlarımı karşımda ki depo kapısına doğru yönlerdirirken.
"ikimizde hak etmedik"

pek bir şey düşünemiyordum. içimden düşünmek de hiç gelmiyordu ya zaten. sadece. sadece... şimdiye kadar kafamda kurguladığım her şeyi teker teker gerçekleştirmek istedim. sırf herhangi bir sarsıntı da uyanacakmış gibi duran sevgilimin rahatını bozmamak adına arabanın kapısını oldukça sessiz bir edayla açmış, ve yine aynı sessizlikle kapatmıştım. 

ilk kez buz gibi olan havaya rağmen üşümedim. belimde ki silahın soğukluğu dahi tenimde herhangi bir tepkiye sebep olmamış, aksine psikopat bir edayla daha büyük bir ruhsuzluğa ev sahipliği yapmıştı. Aniden Fark etmiştim de,  birkaç dakika öncesi kadar düşünceli değildi;  ne davranışlarım, ne de zihniyetim. demir kapıyı gürültülü bir edayla ittirerek içeri girdiğim ilk an da, gördüğüm tek şey, sandalyeye baglanmış bir şekilde uyuklayan bedendi. Namjoon da oradaydı işte. gözlerinde  herhangi bir yorgunluk belirtisi olmadan sırtını arkasında ki duvara doğru yaslamış, kollarını hafifçe önünde kavuşturmuştu. 

düşünmedim. çevik bir hareketle tişörtümü hafifçe kaldırdıgım gibi ustaca parıldayan demir parçası, arkadaşımın birkaç saniye içerisinde dikkatini çekmişti. yine de ondan daha seri bir hareketle kavramıştım ölümcül silahı. hareketlerimin aksine yavaşlatılmış bir filmin içerisinde gibi hissediyordum. toz tanecikleri gözlerimin önünde uçuşuyor, kocaman depoyu ışıklandıran tek bir lambanın etrafında ustalıkla dönüyordu.

"uyan." demiştim ne çok yüksek, ne de aşırı kısık bir ses tonunu takınırken.  

duymamıştı. bende hızlıca yöntemlerimi değiştirmeyi seçmiştim.
sıkıca kavradığım parlak silahı deponun çatısına doğrulttuğum gibi peş peşe patlamasına izin verirken, bağlandığı sandalye nin üzerinde korkuyla sıçrayan, ve başını düştüğü yerden kaldırdığı gibi şiddetle titreyen bedeni oldukça yakından görebilmek, içimde herhangi bir duyguyu uyandırmamıştı. ne Younjae ye acımış, ne de psikopat bir edayla sevinmiştim. her şey hala karmakarışıktı.

Marriage Contract ▪️YoonMinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin