aşk acıtır sevgilim. aşk çok fena acıtır.

3.3K 262 207
                                    


Aşk acıtır sevgilim. Aşk çok fena acıtır.

 Aşk çok fena acıtır

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Min Yoongi:

"onu korkutuyorsun!"

oğluma baktım önce. kızarık gözlerine, minik minik hareket ettirdiği ince dudaklarına.

küçücük ayaklarını süsleyen parmaklarını öylesine bir huzursuzlukla sürtüyordu ki, gri tonlarında ki yumuşak halıya, güçsüzce birkaç adım gerilemeden edememişti yorgun bedenim. zorlukla çekebilmiştim gözlerimi oğlumun üzgün yüzünden. bakışlarım eşimin kızarık çehresine doğru yükseliyor, dağılan saçlarıyla beraber atmosfere farklı bir havayı yaymaktan çekinmiyordu. sağ yanağı... sağ yanağı olması gerekenden bir tık daha pembemsi duruyordu sanki. sinirden olduğu belli bir şekilde parmakları titriyor, sulu kahve gözleri bakır, eski gaz lambasından yükselen ince bir sızı kadar parlak duruyordu.

"kes artık şunu!" hiç beklemediğim bir anda yükselmişti sesi. korkakça yaslandığım açık mavi duvara iyice sinen bedenim, omuzlarımın buz tutmasına sebep olurken, hafızamdan silinen birkaç dakikada neler yapabileceğimi sorguluyordum. kardeşimle konuştum, Ve... çok, çok sinirlendim. hatırlıyorum. o anın verdiği öfkeyle son model telefonumu fırlattığımı, beyaz parmak boğumlarımla önümde ki duvara kaç kez yumruk attığımı. sonrası ise beyaz bir sayfadan ibaretti. hangi ara salona geldiğimi çözemiyor, oğlumu nasıl böylesine korkuttuğumu, eşime nasıl da zarar verdiğimi bir türlü kestiremiyordum.

ben miydim yoksa dağılan saçlarının asıl sahibi? ben mi boyamıştım keskin hatlarla donatılmış çehresini açık pembeye? yoksa... ben mi sinirlendirmiştim onu böylesine delice?

jimin hem şaşkınca etrafı inceleyen bedenime, hem de dokunsak ağlayacak gibi duran oğlumuza bakınırken, güçlükle düşürmüştü omuzlarını öne doğru. sanki... hepimizin acısı sırtına binmişcesine, kasvetle buruşturmuştu güzel yüzünü.

"gel bakalım babacığım." demişti hafif titreyen sesiyle beraber, oğlumuzu koltuk altlarından kavradığı gibi kucağına doğru çekerken. sanki bu anı bekliyormuşcasına dolamıştı sıska bacaklarını, babasının ince beline doğru. duyamadığım bazı şeyleri eşimin gri renkli küpelerle donatılmış kulağına mırıldanıyor, sanki saatlerce çelimsiz bedenine büyük işkenceler etmişim gibi içli içli nefesler alıyordu.

"neden ağlıyorsun?" demiştim kızarık gözlerimi ruhsuzca Jiyoon'un üzerine doğru odaklarken.

"dövdüm mü seni?"

yeniden şakaklarıma kadar yükselen sinir dalgalarını hissedebiliyordum. Beceriksizce dikleşen bedenim, öne doğru tek bir adım atarken, Jimin'in hafifçe gerilediği gerçeği bogazımın üzerine yerleşen sert bir yumru gibiydi. canımı yakıyor, ve deli gibi nefes almamı engelliyor.

Marriage Contract ▪️YoonMinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin