3. Bölüm

396 41 112
                                    

🥀Evliliğe güven içinde adım atarken şüpheli duygulara, yarım gönüllere yer yoktur.

Emma, Jane Austen🥀

Karşıma çıktığı ve tam da istikametime gittiği için şükrettiğim taksinin ücretini ödeyip arabadan indim. Bu akşamın başlangıcıyla sonu arasında dağlar kadar fark vardı. Sadece kitap okumak ve hedeflediğim sayfaya ulaşınca da huzurla uyumak istemiştim ama şu an saat gece yarısına doğru ilerlerken, en yakın arkadaşımın evine çıkan dik yokuşta nefes nefeseydim ve buraya sahil kenarından, Oğuz ve arkadaşlarının yanından geliyordum. Hayat çok garipti gerçekten.

Emine İzmir'e indiğine dair bir çağrı bırakınca Oğuz'un yanından aceleyle ayrılıp, olabilecek en hızlı şekilde oturduğu mahalleye ulaşmıştım. Kendisi benim İstanbul'daki ev arkadaşımdı. Onu bu şekilde tanımlamak oldukça eksik kalıyordu aslında. Aynı evi değil de tüm hayatı paylaştığım biriydi benim için. Sıkıldığımda odasının kapısına taş atıp uyandırdığım, rengarek nevresimlerini çalıp utanmadan yatağıma geçirdiğim, ödevi varken bile bana pasta yapsın diye yakasına yapışıp ısrar ettiğim bir sabır taşıydı. Dışarıya asla açmadığım akıl hastası yanımı gösterdiğim tek mahluktu. Telefonuma isim soyisimle değil de bende ifade ettiği sıfatla kaydettiğim bitanecik canımdı.

İstanbul'da okusa da ailesi İzmir'de yaşıyordu ve sağlıkçıların sınavları benimkilerden çok sonra bittiğinden eşyalarını ancak toparlayıp memleketine gelebilmişti. Zor bir sınav dönemi geçirdiğini kilometreler öteden anlayabiliyordum. Zira ayrı kaldığımız iki haftayı sarsıntılı ruh halini itinayla yansıtan fotoğraflarla süslemişti. Şimdi sağ salim evine dönebildiği için mutluydum.

Dördüncü kattaki dairenin ziline basıp biraz beklediğimde apartmanın büyük kapısı açıldı. Merdivenleri tırmanırken Neslihan ablaya Emine'nin gelişinden bahsetmeden, iyi olduğumu ve uyuyacağımı söyleyen bir mesaj attım. Bu, babamın yıllardır beni kontrol etme biçimiydi. Kontrol ettiğini düşünüp kendini rahatlatma biçimi de denebilirdi aslında. Her sabah günümün nasıl geçeceğini ve yaptığım planları, her akşam da uyuduğumu ya da dışarı çıktığımı bildiriyordum. Bu mesajlar en başta sohbet biçiminde gelişmişti ama artık benim için görev bilincindeydiler. Neslihan abla dünyadaki en saf kadınlardan biriydi ve bunu ona babamın dikte ettiğini anlamadığımı düşünüyordu muhtemelen ama tabi ki her şeyi anlıyor, hatta babama direkt hesap vermektense bu şekilde aracı bulduğum için seviniyordum. Kendisiyle yüzyüze gelip tartışacak kadar bile konuşmuyorduk. Böylesi çok daha acısız ve kolaydı.

Merdivendeki son virajı da dönüp başımı telefondan kaldırdığımda, evinin açık kapısından bana bakarak gülümseyen arkadaşımla göz göze geldim. Birinin sizi beklediğini bilmek ve geldiğinizde kapılarda karşılanmak ister istemez dudaklarınızı kenarlarından çekiştiriyordu. Üniversiteye başlayana kadar bu hisle tanışmamıştım ama son iki senedir Emine sayesinde böyle şeylere alışıyordum.

Gülüşüne karşılık verip son birkaç basamağı uçarak tırmandım. Aramızda olması gerekenden daha dramatik ve coşkulu bir sarılma gerçekleşti. Bu vuslatlar da hayatıma onunla beraber giren yeniliklerden biriydi mesela. Ailemden alışık olmadığım birçok sevgi gösterisinin içine onunla giriyordum.
"Vay be, bu saatte dışarıdasın ve bana geliyorsun. Kendimi aşırı özel hissettim."

Alt dudağımı yaramazlık yaparken yakalanmış çocuklar gibi ısırdım.
"Aslında başka bir arkadaşımın yanından geliyorum ama tabi ki kendini özel hissedebilirsin."
Gözlerini gereksiz ve yapma bir üzüntüyle kısıp, beşikteki çocuğunu kartal kapmış Fatma Girik gibi baktı bana. Cümleleri sarf etmesine gerek bile kalmadan söylediğime pişman olmuştum.

Yine Yaz GelecekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin