10. Bölüm

325 26 62
                                    

🥀 Ne arzum kaldı, ne kinim. Ben artık ne bağışlamak ne bağışlanmak, ne sağa ne de sola gitmek istiyorum. Gözlerimi geleceğe kapayıp geçmişi unutmak istiyorum.

Sadık Hidayet 🥀

"Emoş çocuk bana evlenme teklifi etmedi, rica ediyorum abartma artık. Oyunda parlamaya çalışıyor işte kendince."

Telefonun ucundaki nefes verme sesi öyle kuvvetli ve hiddet doluydu ki, Emine'nin yanımda olsa kafama bir tane geçireceğine emin olmuştum.

"Yahu bileğinin içini öpmüş. Orada nabız atar Nisan. Adam senin kalp atışını öpmüş. Ne oyunu ne rolü, öküz müsün ya?"

Söylediği şeyin idrakına varmak tüylerimi diken diken etse de Emoş'a belli edip hayal dünyasının gittikçe fantastikleşmesini istemediğim için, sakince cevap verdim sevgili arkadaşıma. Dudağıma yayılan sersem gülümsemeyi görse gıcık tavrıma sinirlenip konuyu kapatmazdı muhtemelen.

"Bileğindeki tokanın sahibini daha güzel öpüyordur emin ol."

Göremesem de yenilgiyle omuzlarını düşürdüğünü biliyordum. Aynı hareketi ben de odamda, pencereden dışarı bakarken yapmıştım çünkü. Oğuz'un gizemli sevgilisinden bana hiç bahsetmeyişi hem yanında daha rahat olmamı sağlıyor, hem de git gide içerlememe neden oluyordu.
Sevgili olamasak bile, ilişkisini açacağı kadar yakın arkadaşı olmayı dilerdim. En azından nasıl kızlardan hoşlandığını öğrenmek güzel olurdu. Leyla gibi sarışın biri miydi mesela bu İpek hanım yoksa benimkine benzeyen siyah saçları mı vardı, merak ediyordum.

Ondan çok hoşlandığım doğruydu ama ben o ilişki düşmanı kötü kızlardan değildim. Aksine, feci bir ihanetle dağılıp tarumar olmuş zavallı bir ailenin parçasıydım. Oğuz'a olan ilgimin zamanla arkadaşça bir şeye dönüşeceğini umuyordum ve sevgilisinden bahsetmediği 'yazlık' arkadaşı olma fikri kalbimi kırıyordu.
Aslında bu olay örgüsünün her tarafı başlı başına kalbimi kırıyordu ama ses etmedim.

"Neyse canımı sıktın, konuşmuyorum daha fazla. Neslihan abla seni aradı mı? Hiç aramıyor artık diyordun."

Emine'nin sorduğu soruyla hayaller dünyasından gerçek anlamda yaşadığım evrene dönüş yaptım. Yaşadığım sorunlar rol arkadaşım ve gizemli sevgilisinden ibaret değildi malesef. Neslihan abla gerçekten de on güne yakın süredir aramıyordu. Babamla kavga etmiş olsalar, hiç değilse halimi hatrımı sormak için mesaj atardı fakat onu bile yapmıyordu. Hiçbir iletişim çabasına girmeyişi, temasımızı durduk yere bıçak gibi kesişi bana sadece bir ihtimali hatırlatıyordu. Düşündükçe kalbimi sıkıştıran bir ihtimali...

"Hayır, aramadı. Mesaj falan da atmıyor hiç. Artık cidden korkmaya başladım Emoş. Ya yine yaptıysa?"

"Baban değil mi?" diye sıkıntıma ortak olup, endişemi sesli olarak hatta biraz da sarkastik şekilde dile getirdi arkadaşım.
"Bu sefer de aldattıysa bütün feminist kuruluşları toplayıp evini yakacağım artık."

Dudağımı sarkıtıp başımı duvara dayayarak cama doğru büyükçe bir soluk verdim. Oluşan belli belirsiz buğuyu elimle temizlerken keyifsizliğimi alenen belli eden yıkık sesimle konuştum telefona. Bu tonla koridorda konuşuyor olsam Fulya hanım gelip saçımı okşardı. O derece acınası vaziyetteydim.
"Neyse ya. Sıkıcı yerlere gidiyor bu muhabbet, kapatalım artık en iyisi."

Kısa bir vedalaşma sonrası telefonu kapatıp yatağın üstüne kurtulmak istercesine fırlattım. İçim o kadar huzursuzdu ki akıl sağlığımı kaybetmiş gibi kafamı duvara vurarak isyan etmek istiyordum.
Günlük dizilerin sezon finalinde sulugöz kadın başrolün yaptığı gibi yere çöküp avazım çıktığı kadar "Yeter artıııık." diye bağırmak ve sesimin yankısını karşı sokaktan duymak istiyordum.

Yine Yaz GelecekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin