Sirius Black kedinin mamasını verdikten sonra bacağına kuyruğunu çarpmakta olan hayvanın kafasını okşadı. Hayvan memnun bir mırıltı eşliğinde kendisine verilen mamayı yemeye başladı. Sirius, kulakları ve sırtı siyah olan beyaz kediyi kendi haline bırakarak evin içinde ilermeye başladı. Merdivenden aşağıya inerken duvarı süsleyen çerçevelerin içindeki fotoğraflara her zaman yaptığı gibi gülümsemeyi unutmayarak evin ilk katına ulaştı. Fotoğraflarda canlı bir biçimde durmakta olan anıların sahibinin çoğunluğunu James ve Lily Potter oluşturmaktaydı. Sirius ve James'in okulda çekilen fotoğrafları, James'in düğününden kalan fotoğraflar, Lily ile Today'in gülümseyen fotoğrafları duvarda yaşamaktaydı.
Aradan yıllar geçmişti. Ama ne Sirius'un ne Today'in ne de Remus'un dostlarını unuttuğu bir gün bile olmamıştı. Sirius evde hakim olan sessizliğe karşı şüpheyle etrafına bakındı. Today evde değildi, sabahın erken saatlerinde sarışın cadı Harry'i Petunia teyzesinden almak için evden çıkmıştı. Son birkaç defadan sonra Today artık Sirius'un Dursley'lere tek başına gitmesine izin vermiyordu. Çünkü Sirius Black, sabrını taşırmak için uğraşan Vernon Dursley'i kurbağaya çevirmek gibi büyük bir istek duymaktaydı. Sirius duvarda asılı olan saate göz attıktan sonra Today'in yarım saate kadar geleceğini düşündü. Evin sessizliğinin şaşırtıcı olmasının nedeni Today'in yokluğu değildi. Sirius sadece kediyi beslemek için yanından ayrıldığı çocuklarının bir anda nereye kayboldukları konusunda şüpheliydi.
Today ve Sirius'un evliliği oldukça sessiz ve hızlı olmuştu. İkisinin de geçmişte oldukça farklı hayal ettikleri o gün, Sirius'un "Bugün evlensek nasıl olur?" diye sorması ile başlamış ve bitmişti. O gün yanlarında olan tek kişi Remus Lupin'di. Sirius'un kendisini Remus'a affettirmesi pek vakit almamıştı fakat kendi vicdanına affettirmesi çok uzun zaman almıştı. Buna rağmen iki dost hayatlarına bir şekilde devam etmeye çalışmışlardı.
Hesapladıkları tarihten erken doğmayı başaran çocukları da bu devam edilen hayatın bir göstergesiydi. İkiz olmaları ile başta Today'i korkutan bu çocuklar, her iki ebeveyninden de izler taşıyordu. Kız ve erkek ikizler Sirius'un gri gözlerine ve Today'in, Sirius'dan daha açık olan beyaz tenine sahiplerdi. Kafalarındaki bir tutam saç, sarı ve siyahın karışımı gibi kumral renkteydi. İsim konusunda pek düşünmeden daha önceleri bahsettikleri fikirleri kullanmayı uygun görmüşlerdi.
Nicholas Lyman Black ve Stella Helena Black'in vaftiz babaları kuşkusuz ki Remus John Lupin olmuştu. Bu iki çocuk yılda birkaç defa bir haftalığına ortadan kaybolan Harry Potter ile birlikte kardeş gibi büyümüşlerdi.
Şimdi ise Sirius, her an çığlık atarak kucağına atlayabilecek küçük çocuklarına karşı gözleri irice açık bir biçimde salonu inceliyordu. Sirius masanın altını kontrol ederken altı yaşındaki kızı Stella saçlarından sular damlayarak bahçeden içeriye geldi. Küçük kızın gri gözleri o an için annesini andıran bir sinirle kaplıydı. Sirius başını kaldırıp kızının üzerindeki çamur olmuş kıyafetlerine baktı. "Stella?" dedi sorarcasına.
Stella "Baba?" dedi karşılık olarak. Çocuklar büyüdükçe kişilikleri de ortaya çıkmaya başlamıştı. Today'e göre Stella karakter olarak kesinlikle Sirius'un kopyasıydı. Nicholas da bu denkleme göre Today'e benzeyendi.
Sirius evden çıkarken "Geri geldiğimde ev yanmamış, çocuklar da tek parça olsun tamam mı?" diye Today'i hatırlayarak kızına "Neden çamura bulandın?" diye sordu.
Stella ellerini kirli olan kıyafetine silerek temizlemeye çalıştı. "Nick yapamayacağımı söyledi."
Sirius kızının yanına gelip, onun boyunun hizasında eğildi. Kendisi de ona yapılmaması söylenen şeyleri yapmaktan hep zevk alırdı. Ama yine de bir ebeveyn edasıyla "Kardeşin bazen haklı olabiliyor, biliyorsun değil mi?" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Black Dreams//Sirius Black //Au
Fanfiction-Black Poison adlı çalışmanın alternatif bir versiyonudur.- ****** O Cadılar Bayramı daha farklı olsaydı, neler olurdu? Sirius Black ve Today Poison'ın hayatı nasıl olurdu?