Harry Potter'ın vaftiz kardeşleriyle kütüphanedeyken duyduğu sesin felaketi birkaç saatin ardından ortaya çıktı. Mrs. Norris'i Gryffindor kulesine geri dönerken taşlaşmış bir vaziyette bulan Harry, Filch'in gözünde yeni bir düşman olmuştu.
Ama hademenin nefretini kazanmasının dışında önemli olan olay ise Sırlar Odası'nın açılmasıydı. Bütün okulu merakla karışık bir korkuya sürükleyen bu olay sadece bir başlangıçtı. O geceyi takip eden sabah, Stella ikizine yanına gelmesini işaret etmiş ve Slytherin'deki kuzenini çağırmak için Slytherin masasına gitmişti. Üzerinde toplanan bakışlara, özellikle Malfoy'un bakışlarına aldırmayarak Jason'a "Gel bizimle otur." demişti.
Malfoy, Sırlar Odası'nın açıldığını ilan eden mesajdaki varisin düşmanlarını gördüğünde gülerek "Sıra sizde bulanıklar!" demişti. Stella ise kalabalığın dağılmasını bekledikten sonra zindana doğru adımlayan Malfoy'a pelte bacak laneti atarak huzurlu bir şekilde Gryffindor kulesinin yolunu tutmuştu. Malfoy'un Black tarafından yediği lanetlerin henüz bir sonu yok gibi gözüküyordu. Ama ne Stella lanet atmaktan usanacak gibiydi ne de Draco sözlerine dikkat edecek gibiydi.
Bir Ravenclaw ve bir Slyhterin'in de katıldığı Gryffindor masasının bir köşesinde derin bir sohbet dönüyordu.
Ron meraklı bir tınıyla "Slytherin'in canavarı ne olabilir ki?" diye sordu. Çok kısa zaman geçmesine rağmen efsaneler, söylentiler okulu ele geçirmişti bile. Gryffindor masasında oturan ve Harry'in tabağındaki elma parçalarını kemiren Jason üzerindeki bakışları hissederek arkadaşlarına döndü. "Ne?"
Stella kuzenine "Sen Slytherin'desin." dedi her şeyi açıklıyormuş gibi.
Jason alaycı bir sesle "Söylediğin için sağ ol Stella, ben de kendimi Ravenclaw'da sanıyordum." dedi.
Harry gözlerini devirerek "Herhangi bir şey duydun mu?" diye sordu.
Jason elini çenesine yerleştirdi ve sahte bir düşünme haline girdi. "Bir bakalım, Slytherin tanıtım turunda bahsetmişlerdi sanırım."
Ron bezgin bir sesle "Sahiden mi?" diye sordu.
Jason "Evet, Sırlar Odası'nda devasa boyda bir kaniş olduğunu söylemişlerdi." dedi.
Stella "Jason git buradan." dedi somurtkan bir şekilde. Harry arkadaşına "Ciddi anlamda hiçbir şey duydun mu peki?" diye sordu.
Jason "Sadece bir yıldır bu okuldayım farkındasınız değil mi?" diye sordu Jason karşılık olarak.
Hermione "Evet ama ailen Slytherin değil mi? Belki bir şeyler anlatmışlardır." diye açıkladı.
Jason kafasını iki yana salladı. "Babamla hiç tanışmadın Hermione. O bir safkan ne yaparsa tam tersini yapmayı seven biri." Harry onay verircesine mırıldandı. Sirius ve Today safkan fakat onlar gibi davranmayan kişilerdi ama August Poison'ın yanında o ikisi bile kusursuz safkan olarak kalıyorlardı.
Baykuşlar Büyük Salon'a girdiğinde gürültü arttı. Nicholas'ın siyah baykuşu onu Ravenclaw masasında bulamayınca havada bir kavis çizdi ve sahibinin olduğu Gryffindor masasına geldi. Nick baykuşun başını okşayıp gagasındaki zarfı alırken kız kardeşi "O ne?" diye sordu.
Nick "Annemden olmalı. Dün gece yazmıştım." diye yanıtladı.
Hogwarts'tan uzakta bir evde, iki yetişkin gece geç saatte oğullarından aldıkları mektup hakkında konuşuyordu.
"Sırlar Odası da neyin nesi?" dedi Sirius Black, Today' in ona uzattığı mektubu okuduktan sonra. Nicholas Black, okulda olan bu tuhaf olayı o akşam kaleme almış, anne ve babasına göndermişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Black Dreams//Sirius Black //Au
Fanfiction-Black Poison adlı çalışmanın alternatif bir versiyonudur.- ****** O Cadılar Bayramı daha farklı olsaydı, neler olurdu? Sirius Black ve Today Poison'ın hayatı nasıl olurdu?