Jason Poison, karşısında oturan ve suratı asık bir biçimde camdan dışarıya bakan kuzeni Stella Black'e elindeki çikolata kurbağayı fırlattı. "Yeter Stella, üzülmeyi bırak."
Stella kurbağayı alıp tekrardan Jason'a fırlattı. "Üzülmüyorum! Sinirliyim." Jason'ın yanında oturan kardeşi Nicholas'a bir bakış fırlattı. "Nasıl sakin durabiliyorsun?" dedi şaşkınlıkla.
Nick başını kitabından kaldırdı. "Şu an sinirlenmenin bana ne gibi bir faydası olabilir Stella?" diye sordu. "Harry, trene binmemiş olabilir ama Hogwarts'a mutlaka gelecek, sinirini o zamana sakla ve yolculuğun tadını çıkar bence."
Jason "Haklı." dediğinde Stella dudak bükerek "Ah, kapa çeneni." dedi.
Arkadaşlarının neden trende olmadığını merak eden Hermione ise Stella'ya destek çıktı. "O ikisinin neden trende olmadığını ben de çok merak ediyorum." Gür saçlı kızın sesi hem sinirli hem de kırgındı. En yakın arkadaşlarının nerede olduğu konusunda da endişeliydi.
Nicholas kitabını kapatarak Hermione'ye "Birinci sınıf dersleri zor mu?" diyerek konuyu dağıtmayı denedi. Hermione bunu anlayarak hafifçe gülümsedi ve Nick'in sorusunu cevaplarken kafasının iki haylaz arkadaşından uzaklaştığını hissetti.
Onlar Hogwarta Ekspress'inde güvenle yolculuk ederken, Harry ve Ron gökyüzünde Ford Angelina ile dolanıyorlardı. Weasley'ler ise Black'lerin evinde bir haber bekliyorlardı. Salonda beş yetişkin vardı. Saçıyla suratı neredeyse aynı renge ulaşmış olan Molly Weasley, endişeli bir biçimde dudaklarını kemiren Arthur Weasley, onlardan daha sakin görünen fakat düşünceli duran Remus Lupin, dalgın bir halde parmaklarıyla ritim tutan Sirius Black ve bir parşömene yazı yazmakta olan Today Poison Black, bu minik kalabalığı oluşturuyordu. Sirius sessizliği kırarak sarışın cadıya "Ne yapıyorsun?" diye sordu.
Today başını parşömenden kaldırmadan "Dumbledore'a yazıyorum." diye cevapladı.
Molly'nin kendi kendisine "Ah, Ronald!" diye söylenmesini dinledikten sonra Sirius, Remus'a yaklaşarak fısıldadı. "Biliyorum gurur duymamam gerekir ama engel olamıyorum."
Remus klasik muzip fakat yine de onaylamayan bakışını attı. "Bir haber alalım, sonra gurur duyarsın Pati."
Sirius "Ne yani sen duymuyor musun?" diye sordu.
"James'ten sadece görünüşünü almamış." dedi Remus. "Gurur duymamak elde değil!" İki dost sessizce gülmeye başladıklarında Today başını kaldırıp onlara baktı. "Gülmeyi sonraya saklayın beyler." Sarışın cadı katlandığı parşömeni zarfın içine soktu ve baykuşu göndermek için ayaklandı.
Sirius'un yüzüne bir tebessüm kondu. Elbette ki endişeleniyordu ama Harry'in iyi olduğunu da biliyordu, galiba bu babalara özgü bir histi.
Harry Potter ve Ron Weasley, Hogwarts Ekspresi'nin altında kalmaktan kurtularak havada süzülmeye devam ederken, Black'lerin olduğu kopartman oldukça hareketliydi. Patlayan iskambil kartları her yeri duman yapmıştı. Stella Helena Black, dumandan kurtulmak için kalkıp kopartmanın kapısını açtığında sarışın bir büyücü ile yüz yüze geldi.
Draco Malfoy, yanındaki iki iri arkadaşı ile onu Diagon Yolu'ndayken yumruk atmakla tehdit eden kızla karşı karşıyaydı. Alaycı bir şekilde "Hogwarts'ta ilk yılına başlıyorsun demek?" dedi.
Stella ondan aşağı kalmayan alaycı bir tonla "Umarım sen de Hogwarts'taki son yılına başlıyorsundur."diye cevap verdi.
Malfoy'un alaycı gülümsemesi silinirken "Black'ti, değil mi?" diye sordu.
"Evet." diyen Stella ardından "Başka sorun yoksa sen ve şu iki şey gidebilirsiniz." dedi sevimli bir gülümsemeyle.
Draco cevap vermek için ağzını açtı fakat artık dayanamayan Jason, Stella'nın yanına gelerek kuzenine "Yeterince hava aldık bence." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Black Dreams//Sirius Black //Au
Fanfiction-Black Poison adlı çalışmanın alternatif bir versiyonudur.- ****** O Cadılar Bayramı daha farklı olsaydı, neler olurdu? Sirius Black ve Today Poison'ın hayatı nasıl olurdu?