14

742 75 7
                                    

Sa'd.

Kendime yenik düşüp parka yarım saat önceden gelmiştim. Züheyra'nın diyeceklerini çok merak ediyorum. Hem de fazlasıyla. O günden sonra o mesajı almayı bile beklemiyordum. Ama belli ki kendini bir cevap vermeye mecbur hissetmişti. Belki onun söylediklerini dinlemek zor olacaktı ama hiç değilse reddedildiğimi onun ağzından duymuş olacaktım. Bu da bir teselliydi benim için.

Parka gelince bir çocukla tanıştım. Adı Enes. Bankta tek başına oturmuş duruyordu. Çocukları severdim. Hemen konuşmaya başladım. Bir süre sonra ona Züheyra'yı anlatırken buldum kendimi.
Sonrasında da o geldi.
Kalbimin ritmini değiştiren Züheyra.
Geldiğini farkedince bir an göz göze geldik. Hemen başkalarını yere indirdi.

"Abi yoksa bu anlattığın o abla mı?"

Enes'e bakıp evet der gibi başımı salladım. O da akıllı çocuk tabi hemen ortalıktan kayboldu.
Ve şimdi o karşımdaydı.
Burdaydı.
Gelmişti.

Yine geçen gün oturduğumuz banka oturup yanıma oturmasını bekledim. Yanıma gelince bir müddet banka baksa da sonunda oturmaya karar vermiş olmalı ki yanıma oturdu.

"Gelmişsin..."

Evet, senin geleceğini duyunca eve sığamadım. Geldim erkenden. Çünkü seni özledim.

"Geldim."

Bir süre sessizlikten sonra konuşmaya başladı.

"Sa'd... Aslında nerden söze başlasam bilmiyorum."

Bende bilmiyorum. Sen yanımdayken kuracak cümleler bulamıyorum. Unutuyorum her şeyi. Varlığın bana her şeyi unutturuyor.

"Kendini zorlamak zorunda değilsin Züheyra. Aslında buraya gelmeden önce alacağım cevaba kendimi alıştırmaya çalıştım ama olmadı. Sanırım seni kaybetmeyi hiçbir zaman da düşünemeyeceğim. Çünkü bunu düşünmek çok zor. Buraya teklifimi reddetmeye geldiğini biliyorum. Ama bunu senden duymaya hazır mıyım bilmiyorum. Seni zorlayamam bu konuda. Ama her ne olursa olsun duymak istiyorum o cümleyi."

İçimdeki tüm her şeyi söylemenin verdiği rahatlıkla derin bir nefes aldım.

"Aslında ben... Buraya kabul ettiğimi söylemek için gelmiştim. Seni yanılttım sanırım."

"Biliyordum kabul etmeyeceğini. Ama ben o mektupta bana olan hislerinin hala aynı olduğunu düşünmüştüm. Aylar geçti ama yeni farketmiş olmam gerçekten de büyük hata. Ne değişti o günden bu yana? Neden vazgeçtin benden?"

"Senden nasıl vazgeçerim? Ayların geçmiş olması sadece içimdeki hasreti arttırdı o kadar. Hem sen beni yanlış anladın. Be-"

Vazgeçmişti işte. Sırf kalbimi kırmamak için böyle söylüyordu. Sözünü kesip devam ettim konuşmaya.

"Vazgeçmişsin belli ki. Neyini yanlış anl-"

"Seninle evlenmeyi kabul ettiğimi söyledim şapşal."

Sözümü kesip söylediği cümleyle kafamı kaldırıp suratına baktım. Şaka yapmıyordu.

"Ne?"

"Evet, doğru duydun. Seninle evlenmeyi kabul ettiğimi söylemeye geldim buraya. Ve sen en başta kabul ettiğimi deyince bile anlamadın. Ve ayrıca suratıma bakmaya devam edersen pek konuşabileceğini sanmıyorum."

Az önceden beri suratına baktığımı şuan farkettim. Ondan çok ben utanmıştım. Hemen kafamı eğip ellerime baktım.

"Ah. Şey. Özür dilerim. Ben bir an şey ettim. Yani şey şaşkınlık."

Züheyra Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin