13

753 67 9
                                    

Parka gittiğim günün üzerinden tam tamına 3 gün geçti. Koskoca 3 gün.
O gün duyduklarım hayal miydi yoksa gerçek miydi diye idrak etmeye çalışıyorum bu geçen süre zarfında.
Bana evlilik teklifi etmişti. Ve ben de anın şaşkınlığı ve duamın kabulü ile ağlamaya başlamıştım. Evet, hiçbir şey demeden ağladım. Ne diyebilirdim ki?
Evet Sa'd evlenirim seninle. Ağlıyorum çünkü çok şaşkınım. Bir süre önce olmayacak duaya amin demek demiştim senin için. Ama beni yanılttın. Çünkü bana Allah varken her duanın kabul olabileceğini hatırlattın. Teşekkür ederim Sa'd. Gerçekten teşekkür ederim.
Öylece durup ağlayınca çocuklar da beni görüp yanıma gelmişti. Hemen gözyaşlarımı silip çocuklara sarıldıktan sonra gitmiştim parktan. Ve evet, ikizler eve gidince annelerine olanları anlatmış olmalı ki akşamında Hatice teyze beni arayıp bir sorun olup olmadığını sormuştu. İyi olduğumu söyleyip kapatmıştım. Ama inanmamış olmalı ki bugün arayıp evime geleceğini söyledi.
Ve zil sesi.

Kalkıp kapıyı açtım. Hatice teyze beni görünce endişeyle baktı.

"Züheyra?"

"Gel teyzem gel içeri geç."

Hatice teyze içeri geçip koltuğa oturdu. Belli ki endişe etmişti beni görünce. Pek iyi göründüğümü sanmıyordum.

"İyi misin? Aradığımda iyiyim demiştin ama halin pek öyle söylemiyor. Bir şey mi oldu? O gün parkta karşılaşmışsınız. Çocuklar birkaç şey anlattı ama belli ki konu daha büyük. Zaten Sa'd eve gelince hızla odasına çıkıp kapıyı kapattı sonradan sordum ama konuşmadı. Sanırım konu oğlumla ilgili. Sa'd kalbini kıracak bir şey mi dedi kızım hadi anlat bakalım."

Sa'd'ın kalbini kırmıştı o davranışım belli ki. Ama bilerek yaptığım bir şey değildi o. Sadece çok çok şaşırmıştım. Ve olanlardan annesinin haberi olmadığı belliydi. Tesadüf eseri karşılaştığınızı sanıyordu belli ki.

"Sanırım kalbi kırılan Sa'd oldu Hatice teyze. Ama ben şaşkınlıktan ne yapacağımı bilemedim. Özür dilerim."

"Nasıl yani? En iyisi baştan anlat sen bu işi."

Kafamı kaldırıp karşımda oturan kadına baktım. Gerçekten endişe etmişti. Her zaman yüzünde olan gülümsemesi kaybolmuştu. Derin bir nefes alıp olanları anlatmaya başladım.

"O gün oraya gelmemi Sa'd istedi. Yani parka gelmem hakkında bir mesaj attı. Sabah olunca parka gittim. Sa'd geldi ikizlerle. Çocuklara biraz oynamalarını söyleyip yanıma oturdu.
Senin bana verdiğin kitapların arasında bir not bulmuştum. Sa'd'ın benim hakkımda düşünceleri...
Ben de mektubun arkasına kendi duygularımı yazmıştım. O gün kitapları vermek için size gelinve kapıyı o açtı. Elim ayağıma dolaşınca kaçarcasına gitmem de bu yüzdendi. Mektubumu aylar sonra yeni farkettiğini söyledi. Duygularımı yeni öğrenmiş. Ama ben bir cevap vermediği hatta belki de istemediği için size gelmeyi pek doğru bulmamıştım. Sa'd bunlardan bahsetti. Pek konuşmadım. Zaten onun gelmiş olmasına bile şaşırmıştım. Sonra... "

Devamını getirmek için kendimi zorlasam da söyleyemedim. Hatice teyzenin yüzüne baktığımda hadi der gibi bakıyordu. Nefesimi tutup devam ettim.

" Sa'd bana benimle evlenmek istediğini söyledi."

Oh. Sonunda söyledim. Neden bilmiyorum içimden büyük bir yük kalkmış gibi hissettim. Hatice teyze duyduklarını idrak etmiş olmalı ki yüzü gülmeye başladı.

"Bak sen bizim oğlana. Ee sen ne dedin? Neden ağladın? Yoksa?"

"Hayır hayır öyle değil. İçimdeki duygu karmaşasıyla bir cevap veremedim. Evet ağladım ama mutluluktan."

Hatice teyzeye bunları anlatmış olmam büyük bir şeydi. Derin bir nefes alıp yüzüne baktım. Ne diyeceğini bilemiyor olmalıydı. Sonra şaşkın yüzüyle bana sarıldı. Ardından ayrılıp ellerimi tuttu. Yüzü gülmeye başlamıştı.

"Öyleyse şimdi sen benim gelinim mi olacaksın?"

"Galiba."

" E iyi madem anneciğine bir kahve yap da gelinimle karşılıklı keyif kahvesi içelim."

Utanmıştım. Hemen kalkıp mutfağa geçtim. Resmen sevdiğim çocuğun annesine evlilik teklifini kabul ettiğimi söylemiştim.
Kahveleri yapıp içeri geçtim.

" Oğlum turnayı gözünden vurdu sonunda. Benim gelinim pek hamarat MaşaAllah."

"Hatice teyze yapma ama utanıyorum. Hem bundan Sa'd'ın haberi bile yok daha."

"Aman kızım ben senin annenim ne utanması. Hem Hatice teyze yok artık bana anne de. Merak etme ben eve gidince haberi olur."

Ahh. Biliyordum böyle olacağını.Hatice teyze her şeyi Sa'd'a anlatacaktı. Ve o da sanki annesinin zoruyla kabul ettiğimi felan sanacaktı. Sanırım bu işe bir el atmalıydım.

"Hatice teyze yani şey anne. Eğer müsaade ederseniz bu konuyu benden öğrenmesini istiyorum. Sakın yanlış anlamayın. Ama eğer siz söylerseniz sizin bir zorlamanız olmuş gibi düşünebilir."

"Bak ben burasını düşünememiştim. Pek de akıllı bir gelin alıyorum."

Deyince beraber güldük. Hatice teyze gerçekten de bir anne gibiydi. İlk gördüğüm günden bu yana ondaki anne şerkatini hissetmiştim. Annemle beraber uzun bir muhabbet ettikten sonra Sa'd arayıp çocukların durmadığını söyleyince artık eve gitmesi gerektiğini söyleyip kalktı.
İyi ki buraya gelmişti. Yoksa ben cesaret edip de onunla konusabileceğimi düşünmüyordum. Gerçi şimdi de kara kara düşünüyorum. Ben onunla nasıl konuşacaktım.

Aklıma gelen fikirle saate baktım. 23.17 bence hala uyanıktı. Telefonumun mesaj bölümünü açıp 3 gün önce kaydettiğim numaraya tıklayıp yazmaya başladım.

"Yarın aynı saatte aynı yerde. Seni bekliyor olacağım..."

Ve gönderdim. Artık bir şeyler için adım atmanın zamanı gelmişti. Ne belli belki de Züheyra artık sevdiği insana kavuşacaktı. Bu hasret vuslatla son bulacaktı.

...

Buluşma saati yaklaştıkça heyecanım daha da artıyordu. Gidince ne söyleyecektim nasıl söyleyecektim hiç bilmiyordum. Ama bir tek bildiğim şey vardı. O da bugün her şeyi açıklığa kavuşturmak.
Eşarbımı da yaptıktan sonra aynadan kendime baktım. Güzel olmuştum. Daha doğrusu normal halimdi. Ama birkaç güne oranla gerçekten güzel görünüyordum. Yüzümde endişe değil gülümseme vardı. Yatağıma oturup başucumdaki anne ve babamın fotoğrafınının olduğu çerçeveyi elime aldım.

Anne...
Baba...
Biliyor musunuz kızınız gerçekten de büyüdü. Hatta şimdi birinin evlilik teklifini cevaplamaya gidiyor. Keşke hayatta olsaydınız da sizin de onayınızı alsaydım ama işte nasip. Ama eğer onu tanısaydınız siz de benim gibi çok severdiniz biliyorum. O çok iyi kalpli bir insan. Sizinle tanışmasını size anne baba deyişini duymayı ne çok isterdim. Ama senin de dediğin gibi nasipten öteye gidilmiyor baba. Sizi çok özledim. Ama her zaman kalbimde taşıyorum sizi.
Ama şimdi evden çıkıp gitmem gereken bir yer ve vermem gereken bir evet var.

Çerçeveyi öptükten sonra bağrıma bastım. Sanki evden çıkıyorum da ailem beni uğurluyor gibi.

Ve artık evden çıkıp parka gitmem gerekiyordu. Zaman iyice yaklaşmış kalbim artık ait olduğu yere ulaşmak için hızlı hızlı çarpıyordu.

Ve sonunda parka ulaştım.
Parkta etrafa baktığımda Sa'd bir çocuğun önünde diz çökmüş gülümseyerek çocukla konuşuyordu. Çocuğun yanağını sıkıp yerden kalkınca beni gördü. Bir an göz göze geldik. Çocuk Sa'd'a bir şey söyleyince çocuğa bakıp gülümseyerek kafasını salladı. Sonrasında da çocuk ilerleyip gözden kayboldu.
Ve benim çocuk ruhum şuan o giden çocuğun yerinde olmayı ne çok istedi bir bilseniz.

Ah Sa'd benim de ellerimden tutup gözlerime bakıp gülümser misin bir gün. Sevindirir misin şu çocuk ruhumu?

Veee bölüm sonu.

Züheyra Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin