Babası da geldikten sonra çıkışa doğru ilerledik. Bir söz sizi bu kadar yıkabilir miydi? Aslında duyduğum söz Emir'i yıkmıştı. Hissetmiştim. Biraz üzülmesi bile beni üzerken böyle yıkılması kalbimi alıp ezmişler gibiydi.
"Oğlumu sen öldürdün." tam kapıdan çıkarken karşımıza çıkan kadın söylemişti bunu.
Emirin istemsizce iki adım gerilediğini görmüştüm. Sanki düşmemek için Mert'e tutunmuştu. Mert'in o an onu tutuşunu gördüğümde ne kadar yakın olduklarını bir kez daha anladım. Emir'in yıkıldığını hissetmiştim. O söylediği şey kalbine işlemişti.Emir'in babası hemen atlamıştı.
"Hanımefendi öyle bir şey yok. Yanlış anlaşılma oldu. Gelin komiserin yanında olayları çözelim. O gün.." Hala bir şeyler anlatarak yanımızdan kadını götürmüştü.Emir'in elini tuttum. Kendi kendine yürüyemiyormuş gibi onu hafiften çekmeye başladım. Mert bir taksi durdurdu. Arkaya Emir ile beraber bindik. Yol boyunca hiç konuşmadık. Emir'in sadece elini tuttum. Camdan dışarı bakıyordu. O dışarıyı ben onu izliyordum. Öyle bakmaya devam etmemeliydi. Bakışı canımı yakıyordu.
Emir'in evine geldiğimizde yine robot gibiydi. Benim zorumla yürüyordu. Eve girdik ve onu odasına götürdüm. Mert diğer odalardan birinde yatıyordu.
"Emir. Yapma böyle lütfen." cevap vermedi.
"Emir. Cevap verir misin?" vermedi.
"Lütfen. İyi olduğunu duymaya ihtiyacım var. Emir, iyi olmana ihtiyacım var." sonunda cevap gelmişti."Değilim ama Gece iyi değilim." söylemişti. "Suç üstüme atılıyor tanıkları olacak ve benim buna karşı yapabileceğim hiç bir şey yok. Korkuyorum. Sana verdiğim sözü tutamamaktan korkuyorum."
Ne? Emir beni bırakmaktan mı korkuyordu?
Hapse girebilirdi. Derdi bu değil ben miydim?Söyleyecek bir şey bulamadım. Aslında o kadar çok şey vardı ki kararsızlıktan konuşamadım.
Bende konuşmadan anlatmak istedim. Önce baktım ona bakışlarımız konuştu. Sonra öptüm onu. Her şeyi anlasın. Benim içimdeymiş gibi aklımdan geçenleri öğrensin istedim.
Son kez gibi.
Ama son değildi.
Olmamalıydı.Sadece beraber yattık, konuşmadık, haraket etmedik. Sadece yattık. Bir saat kadar duvarı izledi ve sonra kendini uykuya bıraktı. Ben de onu izlemeye devam ettim. Bir ara bende dalmıştım uykuya. Kalktığımda saat gecenin dörtü olmuştu.
Yataktan kalktım, aşağıya indim. Üstümü değiştirdim. Kahvaltılık bir şeyler hazırlayıp buzdolabına koydum ve merak etmemeleri için bir not bırakıp evden çıktım.Sokaklar bomboştu. Saat beşe geliyordu. Hava karanlık ve soğuktu. Soğukluğunu bedenimde değil ruhumda hissediyordum. Gerçek neydi? Emir'e inanıyordum ama tek benim inanmam yetmezdi. Gerçeği herkesin öğrenmesi gerekiyordu. Bir gerçek vardı iki hafta sonra mahkeme de ortaya çıkacak olan. Belki de gerçek olmayacaktı. Yalanlar Emir'i hapse gönderecekti ama ona da gerçek diyeceklerdi. Mahkemeden çıkan sonucu kabul edeceklerdi. Emir'e inansam da başarma umudumuz her geçen an azalıyor gibiydi.
"Gerçeği ararken bir yandan da bulduğumuz anda değiştirmeyi düşleriz. Çünkü aynı zamanda gerçek daima biraz utanç vericidir."
~İki hafta sonra~
İki hafta geçmişti. Emir sürekli babasıyla ve avukatlarla iletişim halindeydi. Mert hep yanlarındaydı. Annemler döndüğü için yanlarına gitmem zor oluyordu. Her gece Emir ile konuşuyorduk. Ben konuşuyordum. O susmayı tercih ediyordu. "Sesini duymak iyi geliyor. Her şeyi unutuyorum." demişti. Bende ona sessizlik için izin vermiştim. Bazen konuşmanın ortasında ben de susuyordum o da. Sadece nefeslerimizi duyuyorduk. O bile iyi gelebilir miydi bir insana? Hiç sesi çıkmasa da orada, telefonun ucunda olduğunu bilmek bana yeterdi. Okula sadece üç kere gelmişti. Mert de onunla beraber avukatlara gittiği için onu da pek fazla görmüyordum.
Mahkeme saatinden iki saat önce oradaydık. Emir takım elbise giymişti. Mert de babası da.. Herkes çok şık olmuştu. Yüzlerinde umuttan çok korku vardı. Yapmayın bu bu kadar belli edilemez.
Bende onlar gibi şıktım. Siyah düz bir mini etek üzerine siyah gömlek giymiştim. İçime soktuğum gömleği sürekli olarak düzeltiyordum. Bu da Emir'in dikkatini çekmemi sağlıyordu.
Mahkemeye yarım saat kala Emir'in babası ve avukatlar görüşmek için bizden ayrıldı. "İçecek bir şey ister misiniz?" Soran Mert'ti.
"Olabilir. Birinin sakinleşmesi gerekiyor." dedim Emir'i kastederek.
Mert arkasını dönüp gittiğinde koca koridorda ikimiz kalmıştık. Sessizlik.
"Emir." cevap yok.
"Emir, seni çok se.." sözümü kesti.
"Özür dilerim. Ben.. Ben tutamıyorum sözümü. Mahkemeden serbest ayrılma ihtimalim yüzde yirmi."
"Emir, seni çok seviyorum. Sözünü sen tuttun. Yanımdaydın, ve yanımda kalacaksın. Dediğin gibi hapse girersen bile ki baban bunun olmasına izin vermez. Çıkman için elimden gelen her şeyi hatta fazlasını yaparım. Ben de sana söz veriyorum. Seni karanlığa çekmeye çalışıyorlar. Eğer bunu başarırlarsa ben sana ışık olurum."
"Gece, ben sana aşığım."
Şüphe yok, oyalanma, lafı geveleme yok. Hiç düşünmeden söylemişti. Cümlem biter bitmez hiç düşünmeden. Gülümsedim. Gülmedi. Hak verdim ve sustum.Duruşma başladı. Bizim tanıklar dinlendi. Emir dinlendi. Karşı tarafın tanıkları dinlendi. Bilinmeyen numara adıyla buluştuğum çocuk dinlendi. Hepsi Emir'in katil olduğunu söylüyordu.
Emir elleri kelepçeli bir şekilde yürütülmeye başladı. Yanında iki polis. Arabaya bindi. Sessizce izledim. Emir hapse gönderiliyordu. Sessizce izledim. Mert, Demir amca hepsi avukatlarla görüşüyorlardı. İtiraz ediyorlardı. İzledim. Bizim bedenlerimiz yorulmuştu. Ruhumuz yorulmuştu. İtiraz edebilecek gücümüz yoktu. Emir sessizce bindi o arabaya, ve öylece gitti. Araba uzaklaştı.
Olanlar yeni yeni canımı acıtmaya başlamıştı. Şokun etkisinden yeni çıkıyordum. Emir gitmişti. Yoktu. Suçlu çıkmıştı bu mahkemeden. Haftaya tekrar mahkeme olacaktı. O zaman da böyle giderse 12 yıl hapsi.. 12 yıl mı? Bir şeyler yapıp haftaya Emirin suçsuzluğunu kanıtlamam gerekiyordu.
Şu halime bak. Öyle bir boşluktayım ki... Ne yapmalıyım? Emirin gidişini bile yeni yeni kabullenirken, aklıma hiç bir fikir gelmiyordu. O an düşünmemeye karar verdim ve kendimi bıraktım. Dizlerimin üstüne çöktüğümde yanıma koşan Mert'i gördüm.
"Hayır gidemez.. Mert.. Yapmasınlar onun suçu yok." gözyaşlarım ve hıçkırıklarım arasından bunlar çıkmıştı. Gidemez demiştim ama çoktan gitmişti. Çok ağlıyordum. Bağırarak. Çünkü gerçekten artık kendimi bırakmıştım. Bugün için hiç gücüm yoktu.
Bir yanım hayata iki elle sarılmış onu kurtarmaya hazır. Diğer yanım ise hayatın en içten çağrısını umursamıyor. Bir tarafım salıncakta sallanmak istiyor, parkta koşmak. Yaşamak istiyor. Emir ile yaşamak. Onunla komşu zillerine basıp heyecanla kaçmak istiyor. Diğer tarafım ise namlunun ucunda. Karanlıkta. Aydınlıktan ve hiç bir şeyden hoşlanmıyor.. Söylesenize hangisi benim. Bir yanım bahar, diğer yanım kara kış. Pes eden tarafımı mı seçeceğim yoksa Emir'i kurtarmak isteyen eksik diğer yanımı mı? İçimde her şey yarım o yoksa. Her şey eksik. Hangisiyim? Tek bir soru. Tek cevap. Her şeyi değiştirecek tek cevap.
Pes mi devam mı?Devam.
O an gördüğüm kişi asla pes etmemem gerektiğini hatırlattı bana. Ben başarabilirdim. Suçluyu bulabilirdim. İlk önce Selimden başlamalıyım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE 'tamamlandı
Genç KurguSıkılırsan güneşten, gece oluruz erkenden.. Hiç duymadığınız bir aşk hikayesi mi? Hep istediğimiz? Ama sadece aşk yok. Gece ve Emir'in aşkına engel olan şeyler de var. Emir'in katil olması gibi. Duyması bile zor gelirken onlar bunu yaşıyor. Klasik...