Bölüm Dokuz : Acı
İki seçeneğim vardı.
Kalbime uyup boşanana kadar olan süreci zehir edecektim kendimi. Sadece ağlayıp zorla evlenmemi kabul etmeyecektim asla. Alışmış olan tarafımı çöpe atacaktım.
Diğer seçenek ise aklıma uymaktı. Mantık evliliği başlığı altında mantıksız evliliğimi kabul edecek ve mutlu olamaya çalışacaktım. Sanki anneannemlerin zorlamasıyla değil de kendi isteğim ile evlenmiş gibi davranacaktım.
Ve ben tabiki de ikinci seçeneği seçtim. Uyanalı saatler olmasına rağmen sevgili eşimin kolları arasından çıkmamış olmam da kanıtıydı bunun. Aklımdaki her şeyi bir kenara silip atmış ve Pollyanna'lığımı devreye sokup ne kadar yakışıklı olduğunu düşünerek yüzünü incelemiştim. Kesinlikle bu adamla başka bir şekilde tanışmış olsaydık manita olmak için her şeyi yapardım.
Odanın içini alarm sesi doldurunca hızla gözlerimi kapattım. Rodos sakin hareketler ile alarmı kapattı ve yataktan kalktı. Yeni uyanmış numarası yaparken doğruldum. "Günaydın." dedim uykulu çıkarmaya çalıştığım sesim ile. "Günaydın." dedi soğuk bir şekilde. Kaşlarımı çatmamak için zor tuttum kendimi. "İşe mi?" dedim sakince. Kafa salladı. Dolaptan kıyafet çıkarıyordu. "Kahvaltı?" dedim yataktan kalkarken. "Gerek yok." dedi ve banyoya girdi. Kaşlarımı çatıp saate baktım. On buçuktu. Peki ben tüm gün boyunca ne yapacaktım?
Evi karıştırma fikri aklıma gelince hemen günlük aktivitemi buldum. Sakince yataktan kalkıp düzelttim yatağı. Rodos banyodan çıkınca onun ardından ben girdim. Yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladım. Odaya geri döndüm sonra. Makyaj masasının üzerinden tokamı alıp saçımı topuz yaptım. Rodos gömleğinin düğmelerini kapatıyordu. Telefonumu alıp aşağı indim. İstanbul'da olsam dershanede ders işliyor olacaktım. Derin bir nefes alıp mutfağa girdim. Dolaba göz attım. Gördüğüm sütü dolaptan çıkarıp bardağa kattım hemen. Masaya oturup sütümü içmeye başladım. Bir yandan da Arın'a uyuzluk yapıyordum. Dershaneye gitmemiştir muhtemelen. Yorgun olduğu için acımıştır teyzem.
Merak ediyordum,insanlar evlenince ertesi gün işe mi giderdi hemen? Yani ne bileyim en azından eşleri ile oturup bir kahvaltı yapmaları gerekmez miydi? En azından iki bakışsalardı. Adam buzdolabı havasına biraz daha buzluk katarak aynı tavrını sürdürmeye devam etmişti. Evlenmiştik be adam! Azıcık samimi mi olsaydın? Yabancı değildim yani. Tanısa severdi hem. Kendi kendime omuz silktim. Kendi bilirdi. Böyle devam ederse iki aya kalmaz çat diye boşar altınlarımı alıp dönerdim İstanbul'a. Zenginlik içinde üniversitemi okurdum sonra. Soğukluğu işime gelirdi yani.
Hain planlarım ile güldüm. Az çakal değildim bende ayol. Keşke altınları çoğunu teyzemlerle gönderseydim. Davada altın konusu açılırsa haberim yok derdim. Rodos'dan önce kokusu mutfağa girince başımı kaldırıp kapıya baktım. Kapının önünde durup düz bir şekilde baktı bana. "Ne yapacaksın bugün?" dedi saçma bir şekilde. Tanımadığım bir şehirde,bilmediğim bir evde ne yapmamı bekliyordu acaba? "Evi dolanırım falan. Sonrasına sonra bakarım." dedim sakince. Yanıma geldi ve telefonumu eline aldı. Kilidi açtı. "Yiğit'in numarasını kaydettim. Canın sıkılırsa ara seni benim yanına getirsin. Ben meşgul olduğum için çok bakamıyorum telefona." dedi düz düz. Kafa salladım. Ölsem aramazdım. Yiğit'in bakışları çok geriyordu beni. "Akşam görüşürüz." dedi ve çıktı mutfaktan. Kapı sesi geldi sonra. Derin bir nefes aldım. Beynim ağlamam için sinyaller verirken tuttum kendimi. "Evet Arca,kocaman ev sana kaldı." dedim kendi kendime. Hızla odaya koştum. Telefondan şarkı açıp saçma sapan danslar ederek odayı karıştırmaya başladım. Dolabın bir tarafında benim renk renk kıyafetlerim,diğer tarafında ise Rodos'un koyu renk takım elbiseleri vardı. Rafı kısmında ise eşofman ve pijamalarımız vardı. Çekmeceleri eş geçtim. Makyaj masasına geçtim. Benim makyaj malzemelerimin yanı sıra ilk kez gördüğüm makyaj malzemeleri vardı. Hepsi markaydı. Oha nidasi döküldü dudaklarımdan. Çekmeceleri karıştırmaya başladım. Saatler vardı. Bir sürü saat. Işıl ışıl parlıyordu. Odanın altını üstünü karıştırdıktan sonra ikinci kata indim. Birkaç misafir odası,çalışma odası ve iki banyo vardı. Çalışma odasına girdim. Siyahtı her yeri. Kocaman kitaplık vardı. Oda içimi karartırken odadan çıktım. Yahu ben rengarenk bir insandım. Bu adam ise siyahın tonlarıydı. Ortak bir nokta yoktu hiç!
İlk kata indim. Mutfak,salon,yemek odası ve oturma odası vardı. Yüzümü buruşturdum. Evi karıştırmam bir saat sürmüştü sadece. Karnım guruldayınca mutfağa gittim. Kahvaltı yapmaya bayılırdım. Bizimkiler ile her zaman yaptığımız bir aktiviteydi. Yeni kahvaltı mekanları bulmak ise bizim için aşırı keyifliydi. Hızlıca atıştırmalık bir şeyler hazırladım. Video izlerken yavaş yavaş yemiştim. Bir buçuk saatlik videonun ardından masayı toplayıp bulaşıkları temizledim. Salona gidip oturdum sonra. Koltuğa uzanıp yorgunlukla gözlerimi kapattım.
Uyandığımda saat akşam dokuzdu. Gerinerek uzadığım koltuktan kalktım ve etrafa bakındım. Karanlık beni ürkütürken hemen lambayı yaktım. Rodos daha gelmemiş miydi? Neden gecikmişti ki? İşinin yoğun olduğunu düşünerek mesaj atmadım ve televizyonu açtım. Telefonumu televizyona bağlayıp film açtım. Filmi durdurup mutfaktan koşarak süt şişesi ve bardak alıp salona döndüm.
Korkumu düşünmemek için film izlemek en iyi taktikti. İlk filmim bitti. Rodos hâlâ yoktu. Ağlamamak için direnirken ikinci filmi açtım. Evdeki sessizlik kaçıp gitme isteği arttırıyordu. İkinci filmin yarısında evin kapısı açıldı. Dağılmış bir halde Rodos girdi içeriye. "O biricik karım uyumamış hâlâ. Kocasını mı beklemiş?" dedi yuvarlanan dili ile. Sarhoş muydu? Şaşkınlıkla bakakaldım. Gelip yanıma oturdu. "Sarhoş musun sen?" dedim bunu ona da yansıtarak. "Hayır." dedi gülerek. Burnuma dolan şekerli kadın parfümü kokusu ile gözlerim doldu. "Neredeydin?" dedim ağlamamak için direnirken. "Kutlama yaptık." dedi sadece. Baktım yüzüne boş boş. "İyi yapmaya devam et." dedim ve koltuktan kalkıp ikinci kattaki misafir odasına girdim. Göz yaşlarım yanaklarımdan süzülürken yaptığımın ne kadar berbat bir şey olduğu yüzüme vurmuştu. Daha ilk günden aldatılmış olmamın verdiği ağırlık vardı içimde. "Karıcığım." dedi Rodos. Sessiz kaldım. Sesi kapıya yakınlaştı. Birkaç kere daha seslendi. Ses gelmeyince gitti.
Kalbimin acısıyla ağladım sabaha kadar. Hak etmiyordum. Zorla evlendirilmiştim. Her şeye rağmen alışmaya çalışmıştım. Tüm soğukluğuna rağmen ona yanaşmaya çalışmıştım. O ise daha ilk günden geç geliyordu eve. Sarhoş oluyordu hemde. Ve üzerine sinmiş kadın kokusu oluyordu. Çöktüğüm kapının arkasından kalktım ve pencerenin önündeki koltuğa oturdum.
Canım yanıyordu. Nefesim daralıyordu. Kafamı kaldırıp gökyüzüne baktım. Yardım istedim Allahtan. Elimden gelen başka hiçbir şey yoktu çünkü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İbrin | ilkler
Teen FictionÖlen ailesinin ardından kendisine bakan teyzesine ve eniştesine olan minnet borcundan dolayı zorla evlendirilmeye razı olan ve İstanbul'daki hayatından kopup zorla Mardin'e getirilen bir kadın;İbrin Arca. İntikam için yanıp tutuşan bir adam;Rodos. B...