Bölüm On Altı
Ertesi sabah erkenden kalmış ve duşa girip hazırlanmıştım.
Saçımın uçlarını hafif dalgalandırıp kenarlarına toka taktım. Parlatıcı sürdükten sonra hazırdım. Küçük beyaz çantamın içine gerekenleri kattım ve sekerek merdivenlerden indim. Mutfağa girince kahve içen Rodos ile karşılaştım. Ufak bir göz çakışmasından sonra çantamı masanın üzerine kattım ve dolaptan sütü çıkarıp bardağa kattım. Bakışlarını üzerimde hissediyorum. "Nereye?" dedi soğuk sesi ile. Seni alakadar etmez demek istesem de kavga etmek istemediğim için derin bir nefes aldım ve kısaca 'işe' dedim. "İş?" dedi sorarcasına. "Bir kafede çalışıyorum." dedim kısaca. "Kimden izin aldın?" dedi. Sesindeki sinir ve soğukluk bir araya gelince mutfakta kutup rüzgarları esmişti. Mavilerimi bal rengi gözlerine çevirdim. "Birinden izin almam gerektiğini bilmiyorum?" dedim rahatlıkla. "Bana soracaktın." dedi aynı şekilde. Alayla güldüm. Sütümü hızla bitirip tezgaha kattım. "Başka zamana canım ya." diyerek çantamı aldım ve mutfaktan çıktım. Arkamdan seslenmişti. Umursamayıp kafeye doğru yürümeye başladım. Kafede Yıldız abla ve İpek vardı sadece. İpek,19 yaşındaydı. Mardinliydi ve ailesinden gizli çalışıyordu. Sene sonunda üniversiteye gitmek için para biriktiriyordu. Emre ve Eren ise buralı değildi. Emre,tek başına kalıp tıp kazanmak için Mardin'e taşınmıştı. Eren ise Emir abinin kuzeniydi. Eren'de yirmi bir yaşındaydı. Akdeniz'de gastronomi okuyordu. Ama bir buçuk yıl önce okulunu dondurmuştu ve Emir abilere yardım ediyordu. "Günaydın." diyerek neşeyle girdim kafeye. "Günaydın." dedi Yıldız abla benim gibi. İpek ise bir süre baktı. "Sorun mu var?" dedim çantamı oturdukları masaya katıp yanlarına otururken. "Evliymişsin. Hemde yan tarafın patronu ile." dedi merakla. Derin bir nefes aldım. Nereden duymuştu ki? "Evli mi? Hemde Rodos ile?" Dedi Yıldız abla şaşkınlıkla. Usulca kafa salladım.
"İstemeden olan bir evlilik. Hatta evlilik bile değil. Zorunlu ev arkadaşlığı." dedim burukça. "Sevmiyorsun?" dedi İpek emin olmak için. Bir şey demedim. Bu sorunun cevabını ben bile bilmiyordum çünkü. "Baştan anlatsana? Daha diğerlerinin gelmesine var." Dedi Yıldız abla. Kafa salladım. Karşımdaki iki insan oldukça güvenilirdi. Dün az çok tanımıştım. "Arın'ı kaçırdı sonra. Evlenmezsen ölür diye mesaj attı. Arın benim her şeyim,korktum bende. Kabul ettim." diyerek ilk mesaj olayından itibaren her şeyi anlattım. "Aşığın dedi. Utanmıyor musun dedi. Bana yakışan başka bir kadın dedi. İse girme sebebim bu aslında. Yeterli miktarda para kazanıp başka bir yere gitmek." diyerek konuşmamı sonlandırdım. Şaşkınlıkla baktılar bana. "Karaktersiz." dedi Yıldız abla. İpek üzgün bir şekilde baktı bana. "Arca,moralini bozmak gibi olmasın ama Mardin eski Mardin gibi. Ne bir gelişme var ne de başka bir şey. Töreler,aşiret işleri hâlâ var. Ki Sayarlar oldukça büyük bir aşiret. Bu yüzden seni herkes tanıyıp hanım ağa diyor. Boşanmayı geçtim sesini bile çıkartmana izin vermezler." dedi üzgün bir şekilde. Şaşkınlıkla baktım ona. Yıldız ablaya döndüm sonra. Hak verir gibi kafasını salladı. "Benim teyzem avukat. Ben İstanbul'da büyüdüm. Yaparım. Olmadı kaçarım. Saklanırım. Ama dayanamam o adama." dedim buruk bir ses ile. İftira konusunu anlamamıştım. İntikam olayının yanından bile geçmemiştim. "Umarım istediğin gibi olur." dedi İpek umutsuzlukla. "Neden evlenmiş seninle?" dedi Yıldız abla merakla. "Bende bilmiyorum ki." diyerek yalan söyledim. Bal gibi de biliyordum oysa. "Dışardan bakılınca karizmatik,mükemmel bir insan gibi gözüken Rodos'un içine bak." diye söylendi Yıldız abla. Nereden tanıyorsun ki bakışı attım. "Buraya gelir arada. Emir tanıyor. Ordan biliyorum." diye açıkladı. Kafa salladım sessizce. "Güzelim." dedi sonra ciddi haline bürünerek. "Mutlu olmanın tek yolu onunla iyi anlaşman. Böyle yok sayarak mutlu olamazsın. Konuşmayı dene." diyerek öğüt verdi.
"Denedim abla. Bir gün iyiysek diğer gün kötüyüz. Ben üzülürsem bir şekilde toparlarım. Ama yorulursam nasıl toparlanacağımı bilmiyorum. O yüzden en iyisi yok saymak." diyerek sustum. Ardından ciddiyeti bozduk. İpek ve Yıldız abla telefonumu ele geçirip düğün resimlerime bakmaya başladı. Bende çantamı alarak soyunma odasına gittim. Çantamı asıp önlüğümü aldım ve belime bağladım. Düğün resimlerinde genelde ben vardım. Rodos ile resimler bir elin parmağını geçmezdi. Tabi benim telefonumdakiler bizimkilerin çektiğiydi. Fotoğrafçının çektiklerini hiç bakmamıştım. İçeri geri geçtim. "Çok güzel olmuşsun kız." dedi Yıldız abla hayranlıkla. Güldüm. "Kızım arkadaşların çok yakışıklı." dedi İpek. "Öyledirler." dedim kıkırdayarak. Gerçekten bakışları sürekli üstlerine çekerlerdi. Özlemiştim hepsini.
Saat sekize gelirken ufak ufak çalışanlar kahve için gelmeye başlamıştı. Telefonumu kasanın kenarına katmadan önce mesajlara baktım. Rodos nerede olduğumu soruyordu. Cevap vermedim ve telefonu uçak moduna alıp kasanın kenarına kattım. İpek'in yaptığı kahveleri dağıtmaya başladım sonra. İpek'de benim gibiydi. Kimseyi umursamadan istediği gibi giyiniyordu. Doğulu olmasını pek sallamıyordu. "Biz geldik." dedi Eren,Emir abi ile içeri girerken. "Hoş geldiniz." diyerek gülümsedim. "Benim biricik karım nerede?"dedi Emir abi. "Mutfakta." diyince bana göz kırptı ve içeri girdi. "Bunların bu vıcık vıcık halleri beni derinden yaralıyor." dedi Eren yarı üzgün bir şekilde. "Üzülme kanka. Elini sallasan ellisi." dedi yanımıza gelen İpek. Eren elini salladı. "E neredeler? " dedi Eren. İpek ile gülerek baktık birbirimize. Eren ise oldukça ciddiydi. "Ben size bu çocuğun beyni yok diyorum." diyerek Emre geldi yanımıza. "Üzüm üzüme baka baka kararır kanka." diyerek Eren içeri girdi. Bizimkilerle bizde böyleydik. Eren, Arın ve Batuhan ile çok iyi anlaşırdı. Emre ise Emirhan ile iyi idare ederdi. Selim olgun bir insan olsa da ikisiyle de iyi olurdu. İpek ve Leyla çok iyi olurdu. Aslında hepsi anlaşırdı birbiri ile. "Acıktım ben." diye söylendi Emre. "Gel beni ye." diyerek İpek kolunu uzattı. "Yemediğin bir ben kaldım zaten." diyerek ekledi. "Ay haspam. Kızım alt tarafı sabah gelirken simit yedim. Simitle karın mı doyar?" dedi yapay bir sinirle. "Beni de ye Emre anca doyarsın." dedim şaşkınlıkla. İpek gülerek kolumu sıktı. "Alışacaksın." dedi yarı ciddi bir şekilde. "Ayol alıştı bile." diyerek Eren yanıma gelip kolunu omzuma attı. Boyum ondan kısa olduğu için eğilmek zorunda kalmıştı. "Arca'yı bulmak için teleskop lazım." dedi Emre alayla. "Çok komik." dedim yapay bir sinir ile. "Sinirlenmiş kurbağaya benziyorsun." dedi sonra alayla. Gözlerimi kıstım. Kapının açılma sesi geldi. İpek hemen Eren'in kolunu omzumdan attı. Emre ile kapıya dönüktü yüzleri. Ona baktık şaşkınlıkla. Kapıya bakıyordu. Kapıya döndüm. Sinirle bezenmiş bal rengi gözler ile karşılaşınca derin bir nefes aldım. "Ben gideyim." diyip gidecek iken Rodos'un 'İbrin' diyen sesi durdurdu beni. "İbrin mi dedi o?" dedi Emre Rodos'a bakarak. Eren'de kapıya döndü. "Siz bir gelsenize." diyerek İpek ikisini uzaklaştırdı. Arkamı dönüp Rodos'un yanına gittim. "Evet?" dedim soğuk bir şekilde. "Açıklama bekliyorum." dedi aynı şekilde. "Açıklama satmıyoruz. Kahve ister misiniz?" diyerek alayla konuştum. Derin bir nefes aldı. Ağlama hissi doldu birden içime. Ağlamak istiyordum. Rodos'a sarılıp ağlasam,ne güzel olurdu.
"Ben senin kocanım." diye söylendi sinirle. Dik dik baktım ona. "Ben senin gibi birine koca demem. Kusura bakma." dedim sert çıkardığım sesim ile. Ağlama hissini bastıramıyordum. "İbrin." diye uyardı. "Başka bir istediğiniz yoksa işime dönmem lazım." dedim umursamayarak. "Kahve istiyorum." diyerek alayla masaya oturdu. "Nasıl olsun efendim?" dedim yabancı biri ile konuşuyormuş gibi. "Filtre." dedi kısaca. Yanından ayrıldım ve siparişi Emir abiye söyledim. "Evliymişsin." dedi Eren üzgün bir şekilde. Şaşkınlıkla baktım ona. "Ben seni kardeşime alacaktım." diyerek devam etti. "Senin kardeşin beş yaşında değil mi?" dedi Emre şaşkınlıkla. Eren kafa sallayınca güldük. "Neyse kanka adam hem yakışıklı hem zeki hemde zengin. Hemde baya zengin." diyerek güldü. "He sorma ya." dedim alayla. Rodos'un gözleri üstümüzdeydi. "Ben kaçayım. Yoksa enişte birazdan üzerime atlayacak." dedi. Gidecekken kolunu tuttum. "Bir şey yapamaz. Hem onun siniri bana." diyerek gitmesini engelledim. "Kızım bıraksana Emre içeride yemek yemeye kaçtı. Bende yicem. Bahaneydi o." diyerek mutfağa koştu. İpek ile gülerek baktık arkasından. Yıldız abla kahveyi girince alıp masaya götürüp kattım. Zıkkım olsun inşallah. "Afiyet olsun." dedim yapay bir şekilde. Bir şey demedi. Gidecek iken kolumu tuttu ve durdurdu. "Otur konuşalım." dedi. "Yeni mi geldi aklına?" dedim sert bir şekilde. "İbrin." dedi uyararak. "Aldatan birine göre fazla cesaretlisin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İbrin | ilkler
Teen FictionÖlen ailesinin ardından kendisine bakan teyzesine ve eniştesine olan minnet borcundan dolayı zorla evlendirilmeye razı olan ve İstanbul'daki hayatından kopup zorla Mardin'e getirilen bir kadın;İbrin Arca. İntikam için yanıp tutuşan bir adam;Rodos. B...