on bir

3.8K 130 1
                                    

Bölüm On Bir :  Katilin Kızı

Sinirle arabayı süren Rodos,tek eğlencemdi. Kafeden çıkarken hesabı ödemiş ve bende uyuz bir şekilde poşetleri ona taşımıştım. Şuana kadar tek bir laf etmemişti. Ancak bakışlar ile adam öldürülseydi,şuan çoktan ölmüştüm. Onun bu sinirli hali fazlasıyla hoşuma gidiyordu. Eve gelince hızla arabayı durdurdu. Eş zamanlı olarak hızlı bir şekilde arabadan indim ve seri adımlar ile eve geçip kapıyı açtım. Ayakkabılarımı çıkarıp salona geçtim ve birazdan esecek fırtınayı hazır bir şekilde bekledim. Hatası olan ben değildim. Fazlasıyla rahattım o yüzden. 

Kapının çarmasına eş zamanlı olarak Rodos odaya girdi. "Ne yapmaya çalışıyorsun sen?! Sabah haber vermeden gidiyorsun! Arıyorum açan yok. Sonra gelmiş karşıma gevşek gevşek konuşuyorsun!" diye gürledi. Başka zaman olsa bu ses tonu yüzünden oturup ağlardım ama boş boş baktım suratına. Rahatlık üzerime yapışmıştı. "Ay kocacığım sen elin kadınları ile gecelerken iyi,ben alışverişe gidince mi kötü?" dedim alayla bacak bacak üstüne atarken. Kolumdan tutup kaldırdı ve karşısına geçti. Gözlerinin içindeki nefret dumura uğratmıştı. "Ne diyorsun sen kadın?! Beni katil etmek mi amacın?!" diye gürledi. Kolumun acısıyla kolumu kurtardım ondan. "Yaşım küçük diye anlamam mı sandın? Almadım mı sanıyorsun ben üstündeki şekerli parfüm kokusunu? Yahu içip gelmişsin be eve geç geldiğin yetmezmiş gibi. Rodos bak ben seninle isteyerek evlenmedim. Sen istedin. O yüzden adam gibi davranacaksın! Madem beni kendine eş yaptın. Saygı duyacaksın bana!" diye bağırdım. Başta sakin çıkan sesim sonlara doğru yükselmişti. "Yoksa ardıma bile bakmam geri dönerim." dedim sonra rahatlıkla. "Ve emin ol bunu yaparken hiç zorlanmam. " diyede ekledim. Kaşları daha fazla çatılmıştı. Kolumu tekrar sıktı. Dişlerimi birbirine geçirdim. "Bana bak kızım! Sen kimsin ki ben sana saygılı olacağım?! Seni aldım diye benimle böyle konuşabileceğini mi sanıyorsun?! Haddini bileceksin! Susup oturacaksın!" diye gürledi. Alayla güldüm. "Kendinde bir kukla arıyorsun başka yerde ara. Ben senin istediğin gibi değilim. Tek bir hatan. Tek bir hatan ile giderim Rodos Sayar." diye bağırdım yeniden. Alayla gülüp koltuğa itti beni. "Hadi denesene. Git hadi. O çok sevdiğin kuzenin ve teyzenin mezarını ziyaret edersin sonra. Gidince sevdiklerinin yaşayacağını mı düşünüyorsun?" diyerek konuştu. Sesindeki soğukluk kanımı dondurdu. Şaşkınlıkla baktım ona. "Sen ne iğrenç bir insansın ya." dedim hayal kırıklığı ile. Olamazdı. Ben bu adamla evlenmiş olamazdım. "Bir daha benden habersiz tek bir adım atmayacaksın dışarı." dedi ve kapıyı çarpıp çıktı evden. Şaşkına kaldım. Göz yaşlarım yanaklarımdan süzülürken ağrıyan kolumu ovuşturdum. Her nefes aldığımda,bir şeyler batıyordu kalbime. Bir yandan da kalbimin acısı nefesimi kesiyordu.

Ne kadar geçti bilmiyorum. Çalan kapı ile kalktım oturduğum yerden. Gözlerimi sildim hemen. Kapıya gittim. Derin bir nefes alıp açtım kapıyı. Çiçekçi çocuktu. Şaşkınlıkla bana bakıyordu. Yerde gezinen ve dağılmış poşetlere baktım. Kıyafetler yerlere saçılmıştı. "Havalandırıyorum da. Daha iyi oluyor öyle. Neyse sen bırak onları kenara. Teşekkür ederim." diyerek kapıyı geri kapattım. Kapının arkasına sırtımı yaslarken daha çok artmıştı ağlamam. Ben dayanamazdım böyle. Yapamazdım. Ama öldürürüm demişti. Yapamazdı değil mi? Gözlerindeki nefreti çok net görmüştüm oysa. Yapardı. "Allahın cezası." dedim nefretle. Gerçek yüzünü çok iyi saklamıştı.

"Kendine gel kızım." dedim ağlayarak. "İbrin Arca'sın sen. Senin soy adın Yıkılmaz be. Ne bu hemen karalara bağlamak. Güçlüsün sen. O iğrenç adama karşı savaşacaksın. Annen gibi,teyzen gibi mutlu olacaksın. Savaşının kızısın sen. Güçlüsün." diyerek kendi kendimi motive edip ayağa kalktım. Göz yaşlarımı sildim hızla. Derin bir nefes alıp kapıyı açtım eşyaları içeri almak için. Kapının önündeki toplanmış poşetler ile güldüm burukça. İyi kalpli insanlar hâlâ vardı demek. Her şeyi içeri aldım. Fide kasası ve nergis sepetinin yanında kocaman bir vazo vardı. İşleme vardı üstünde. Üstüne yapıştırılmış kağıdı okudum. Düğün hediyesi yazıyordu. Salak salak güldüm. Daha iyi hissediyordum. En azından acıyan kalbimi arka plana atabiliyordum. Kocaman fide kasasını sürüyerek salondaki kocaman balkona çıkardım. Yarın bunları güzelce balkona yerleştirirdim. Saksıdaydı zaten hepsi. Derin bir nefes alarak nergis sepetini ve ağır vazoyu alıp mutfağa geçtim. Vazonun içine su katıp tüm nergisleri tek tek yerleştirdim. Kokusu huzur veriyordu. Daha da rahatlamış bir şekilde vazoyu alıp misafir odalarını gezmeye başladım. Balkonlu ve kocaman pencereleri olan,beyaz hakimiyetli misafir odasına kattım vazoyu. Yeni odam burasıydı. Pencereyi açıp odaya hava girmesini sağladım. Banyo falanda vardı. Rahat olurdum.

Poşetleri,çantamı,ceketimi ve diğer odadaki pijamam ile makyaj çantamı alıp yeniden odaya geçtim. Pijamalarımı ve yeni aldığım romanları hemen dolaba yerleştirdim. Çatı katındaki odaya çıkıp dışarıda giydiğim kıyafetleri dolaba astım. Herhangi bir aile üyesi gelirse mutlu numarası yapacağım için tamamen taşınmazdım oraya. Test kitaplarımı da oraya kattım. Banyodaki malzemelerimi alıp ikinci kata geri indim.

Hızlı bir duşun ardından Arın'dan çaldığım kısa kollu tişörtü ve siyah taytımı üzerime geçirdim. Saçımı hızlıca tarayıp teyzemden çaldığım bandanayı taktım kafama. Ayağıma maymunlu peluşlarımı geçirdim. Yaz kış teyzem peluşları giydirdiği için alışmıştım.

Hava kararırken,telefonum ile uğraşmayı bırakıp acıkan karnımı doyurmak için aşağı indim. Mutfağa girdim. Dolaba bakarken,buzlukta gördüğüm mantı ile gözlerimden kalp çıkmasına engel olmadan hemen aldım.

Yediye geliyordu saat. Mantı hazır olunca salondaki koltuğa kurulup televizyonu açtım. Çizgi film kanallarına bakarken,Esrarengiz Kasaba'yı görüp zafer gülüşü attım ve keyif sürmeye başladım. Kapı açılıp kapandı o an. Umursamadan yemeğimi yiyip izlemeye devam ettim.

"Çocuk." diyerek yanıma oturdu. Umursamadım. En kolay üzülmeme yolu buydu zaten. Bakışlarını üzerimde hissettim bir süre. Mantı bitince televizyonu kapatıp mutfağa geri gittim. Tabağı bulaşık makinesine kattım ve dağıttığım mutfağı topladım. Arkamı dönünce kapıda duran Rodos ile çakıştı bakışlarımız. Onu umursamadan geçmek için hareketlendim ama çıkmıyordu. "Çıkacak mısın?" dedim buz gibi sesimle. "Böyle mi olacak yani bundan sonra?" dedi alayla. Dik dik baktım yüzüne. Gözlerine değdirmiyordum gözlerimi. Gözlerine bakınca,tuhaf oluyordum çünkü. "Aynen öyle. Ne yapıyorsan yap. Gram umrumda değil. Kağıt üstünde bir evlilik zaten benim için. Bitirmek için zaman kollayacağım." diyerek şaşkınlığından yararlanıp onu ittim ve hızla odama çıktım. Bembeyaz oda aklıma teyzemi getirirken derin bir nefes alıp neşemi topladıktan sonra teyzemi aradım. Saatler süren hasret gidermeden sonra kapatmıştım telefonu. Arın ile sürekli mesajlaşıyorduk zaten. Ve çocuklarla da. Ama eniştem ve teyzem çalıştığı için bu pek mümkün olmuyordu. Test kitaplarımın başına geçtim hemen.

"İbrin neredesin?" diye böğürerek kata giriş yaptı Rodos. Gözlerimi devirip testimi çözmeye devam ettim. Geçen sene gayet iyi bir puan almıştım aslında. Ama ne istediğimi bilmediğim için mezuna kalmıştım. Hala ne istediğimi bilmiyordum gerçi. Ama bu sağlam altyapı ve daha fazla çalışma ile tıp kazanacak potansiyelim vardı. Odanın kapısı açıldı ve tüm çıplaklığıyla Rodos içeri girdi. Umursamadım. "Oda değiştirmek ne demek?!" dedi bağırarak.

"Canım istedi." dedim sakince. "Ne?" dedi şaşkınlıkla. Alayla suratına baktım. "Pardon canım istemedi. Evliliğimin ilk gününden kocamın iğrenç bir adam olduğunu öğrenince daha fazla onunla kalmak istemedim..." diyerek gevşek bir şekilde güldüm. "Pardon adam dedim. Alınmadın değil mi?" diye devam ettim. Yüzü kasılırken amacıma ulaştığımı anladım. Üstüme gelmeye başladı. "Gel ağam gel. Bak morarmamış bir kolum daha var." dedim sağ kolumu göstererek. Sol kolum onun yüzünden mosmordu çünkü. "Sen..." dedi tıslayarak.  "Eğitilmezsin. Ama merak etme. Ben seni çok güzel eğiteceğim." diyerek çıktı odadan. Her şeyi yapan oydu ve eğitilmez olan ben miydim? Sinirle titrek bir nefes aldım.

Birkaç devrilme ve kırılma sesi gelince korku ile sıçradım oturduğum sandalyeden. Yukarı çıktım hızla. Kırılmış camlar ve elleri kan içinde yatakta oturan Rodos vardı. Şaşkınlıkla kalakaldım. Yere akan kan ile hızla yanına gittim. "Ne yapıyorsun manyak herif?!" diye cırlarken elini dizime kattım hemen. Çekti hemen elini. "Bir katilin kızının yardımına ihtiyacım yok." 

İbrin | ilklerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin