yirmi dört

2.9K 92 2
                                    

Medya : Yemek Alanı

Bölüm Yirmi Dört

Masalarda gülüşme sesleri asla eksik olmuyordu. Hissettiğim tek duygu mutluluktu. Uzun zamandır böyle mutlu olduğumu hissetmiyordum. "Nereden çıktı bu?" dedim Rodos'a yaklaşarak. "Yüzündeki bu gülüşü görmek için her şeyi yaparım." dedi. Gülümsememi daha da büyüttüm. Beni kendine çekip sarıldı. Gece boyunca gülüp eğlenmiştik. Özlediğim herkes ile hasret gidermiş,sabaha karşı dağılmıştık gençler olarak. Yorgunluğumu ise sevdiğim adamın kollarında atmıştım.

2 Ay Sonra

Tam iki ay geçmişti o günün üstünden. Saçımı geriye attım ve asansöre bindim. Gerçek evli çiftler gibi iki ay geçirmiştik. Mutluluk asla ayrılmıyordu yanımızdan. Ömrümün sonuna kadar böyle olmasını istiyordum.

Asansör durunca aynada son kez kendime baktım ve sevinç ile Rodos'un odasına gittim. "Rodos içeride mi?" dedim neşe ile. "İçeriye kimseyi almayın demişti." dedi sekreter. "Sorun olmaz." diyerek sekreterin yanından ayrıldım ve içeri girdim. Kocaman koltukta bir kadın ile Rodos'u görmek beynimi dondurdu. İkisi de çıplaktı. Üst üste uyuyorlardı. Beynim zonklarken,hayal kırıklığı üzerimde dolanıyordu. Sessizce odadan çıkıp kapıyı kapattım. Göz yaşlarım yanaklarımdan süzülürken hemen şirketi terk ettim. Ağlamaktan nefesim kesilse de eve gitmiş ve bir sırt çantanın içine bir şeyler kattım. Hızlıca havaalanına gittim ardından. Düşünemiyordum. Elimden ağlamaktan başka bir şey gelmiyordu. Neden diye sormak istiyordum. Ama alacağım cevaba hazır değildim. En yakın olan İtalya'ya bir bilet aldım. Vizem falan filan olduğu için sorun olmamıştı. Ağlamam yüzünden etrafımdaki insanların bakışlarını üzerime çeksem de umrumda değildi. Parmağımdaki yüzükleri çıkarıp avcumun içine kattım. Sımsıkı kapattım avcumu.

Bir gün ondan gideceğimi biliyordum. Ama hiçbir zaman böyle olmasını istememiştim. Çok mutluyken ne ara konu buralara gelmişti bilmiyorum.

Biz aşıktık.

Biz mutluyduk.

Peki neden böyle olmuştu?

Bildiğim tek şey vardı. Ben yıkılmıştım. Ve bu yıkılmanın ayağa kalkması yoktu.

8 Yıl Sonra - İtalya

"Seni özleyeceğim Leo." dedi genç kadın dolu gözleri ile. Genç adam sımsıkı sarıldı en yakın arkadaşına. "Unutma ben her zaman buradayım. Ve lütfen kendini yıpratma artık." dedi üzgün sesi ile. Genç kadın kafa salladı. Zamanı gelince İstanbul uçağına bindi.

Bugün tam sekiz yıl olmuştu. O günden sonra. Toparlanması zor olmuştu. Ama toparlanmıştı. Teyzesi ve arkadaşları yardım etmişti ona. Sınava girmiş ve tıp kazanmıştı. Başarılı bir doktordu. Kusursuz bir kadındı. Tek kusuru ona aldatan o adama hâlâ aşık olmasıydı.

Tek bir haber almak istememişti ondan. Yıllarca kaçmıştı. Adam ise asla onu bırakmayı düşünmemişti. Aramaya devam etmişti yıllar boyu. Otuz beş yaşında olsa da hâlâ ilk günkü gibiydi. Genç kadının aşık olduğu gibi.

İstanbul - İbrin Arca

Havaalanında teyzemleri görünce yanlarına gittim. Sımsıkı sarıldık. Göz yaşlarım yanaklarımda çoktan yerini bulmuştu. Oysa sekiz sene önce bugün yemin etmiştim. Ama bu ağlama onun ardından değildi,özlemdendi.

Arın sımsıkı sarıldı. Arabaya bindik beraber. Çok görüşemiyorduk. Ama haberleşmeyi asla bırakmamıştık.

"İşe ne zaman başlayacaksın fındığım?" dedi teyzem. "Yarın. Bugün dinlenmem söylendi. Bana kalsa giderdim ama." diyerek omuz silktim. İşimi seviyordum. İş kolik falan değildim yani. Sadece canımdan can giderken,başka insanların canını kurtarmak bana iyi geliyordu. Eve gelince özlemle baktım. Her yerini özlemiştim. Hep beraber hasret giderme seanslarından sonra yatağıma yatmış ve uyuma moduna geçmiştim.

Ertesi gün erkenden uyanmış ve duş alıp giyinmiştim. Eskisi kadar dikkat etmiyordum. Siyah kotum,siyah şifon gömleğim ve siyah topuklu ayakkabılarım ile normaldim. Omzumun biraz üzerindeki kısa saçlarımı tarayıp kuruttum ve çantamı alarak evden çıktım. Hastanenin adresini verip arkama yaslandım.

Hastaneye gelince hızlı bir şekilde içeri girdim. Bakışlar bana dönerken sekreter bugün geleceğimi bildiği için beni soyunma odasına yönlendirmişti. Topuklu ayakkabımı dolaba katıp getirdiğim beyaz sporlarımı giydim. Önlüğü elime alıp üzerime geçirdim. İbrin Arca Sayar. Boşanmamıştık. Boşanmak istememişti. Telefonumu önlüğün cebine kattım ve sekreterin yönlendirmesi ile odama gittim. 

Akşama kadar sakin bir gün geçirmiş ve hastanedekiler ile tanışmıştım. Akşam ise acile bir hasta gelmişti. "Durumu ne?" dedim hastanın yarasını incelerken. Kalbine bir kurşun gelmişti. "35 yaşında,erkek. Kalp hastasıymış hocam." dedi Kenan. Şaşkınlık ile baktım ona. "Ameliyathaneyi hazırlasınlar hemen." diye bağırdım. Gözlerim adamın yüzüne takıldı o an. Özlediğim o yüzü görünce,kalakaldım. Çökmüştü,yorgundu yüzü. Gözlerim doldu aniden. "Hocam iyi misiniz?" diye bağırdı stajyer. Zar zor kendime gelirken ondan ayrıldım. Ameliyathaneye götürdüler. Telefonumu çıkarıp Yiğit'i aradım yıllar sonra. "Arca?" dedi şaşkınlıkla. "Yiğit abin,hastanede." dedim zar zor. Hastane adını söyleyip kapattım telefonu. Hızla ameliyathaneye gittim. Hazır bir şekilde onun hazır olmasını bekledim.

Saatler süren ameliyattan sonra kurşun çıkmıştı. Ama yaşama imkanı yüzde yetmiş dokuzdu. Elimdeki eldiveni çöpe attım ve yorgun bir şekilde çıktım. Eslem,Yiğit,bir kadın,Nazenin teyze ve Kadir amca buradaydı. Eslem kocaman olmuştu. Kadın ise Yiğit'in karısıydı. Seneler önce aşık olduğu o kadındı.

"Arca?" dedi hepsi aynı anda şaşkınlıkla. Derin bir nefes aldım.

İbrin | ilklerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin