Her gün bölüm atacağım demiştim ama atamamdım kusura bakmayın. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum💕
"Hey bu halde nereye gidiyorsun? Gömleğin bile kirli hala Jongin. Ne oldu, nereye gideceksin? " dedi Sehun. O da ayağa kalkmıştı merakla Jongin'e bakıyordu.
"Arkadaşlarım bugün Amerika'dan geliyordu. Onları havaalanından alacağıma dair söz vermiştim ama büyükannemleyken aklımdan tamamen çıkmış. 1 saate uçakları inecek."
"Birlikte gidelim, seni bu halde tek gönderemem, hem arabayla da gelmedin. Benim gömleklerimden birini getirsinler senin için. Bol olanlardan birini giyersen bir şey olmayacağını söyledi doktor. "
"Ah peki doğru diyorsun. Ama acele et kızları bekletemem vaktinde orada olalım lütfen." Kızlar lafıyla yüzü düşmüştü Sehun'un neden böyle hissetmişti o bile bilmiyordu ama kıskanmıştı sanki.
Çalışanlar hemen giyeceği gömleği getirdiler odaya. Jongin gömleği elinde tutuyordu. Diğer gömleğinin önü açıktı ama çıkarmamıştı hala omuzlarından duruyordu. Bir an için çıplaklığını fark edip kızardı. Sehun hafifçe masaya yaslanmış, onu izlerken bakışlarını başka yana çevirdi. Jongin ise zaten göreceğini gördü çıkarayım gitsin deyip çıkardı gömleği. Ve diğerini geçirdi omzuna. Tabi karşısında kalp krizi geçiren bir Sehun'u fark etmedi. Sehun için her şey yavaş çekim olmuştu. Gömleği omzundan sıyırıp o pürüzsüz esmer tenin tamamen ortaya çıkması ve diğer gömleği üzerine geçirmesi sanki ona asırlar gibi gelmişti. Utanmasa bayılacaktı Sehun. Hatta utanmasa daha fena şeyler de olabilirdi tabi.
Neyse ki buna fırsat vermeden Jongin üstünü giymişti. Esmer olan son düğmeyi de ilikleyip Sehun'a döndüğünde genç olanın ilgiyle kendisine baktığını gördü. Sehun ise utançla başını çevirdi yakalanmıştı. Jongin izlenilmiş olduğunu fark edince keyfi yerine gelmişti, arsızca güldü Sehun başka tarafa bakarken. Sehun boğazını temizleyip "Çıkalım mı?" diye sordu Jongin onu başıyla onayladı.
Asansörden yan yana indiklerinde bütün şirketin gözü onların üzerindeydi. Jongin bakışlardan rahatsız oldu. Yan yana yürümek zaten garipken bir de bakışların üzerinde olması sinir bozucuydu. Kore'yi bu yüzden sevmiyorum diye düşündü.
Yolculuk sessiz geçmişti. Sehun bir kaç kez yanan kısımların acıyıp acımadığını sordu. Bu ilgi Jongin'in hoşuna gitmişti. Havaalanına vaktinde vardılar. Uçağın inmesine 10 dakika kalmıştı. İkisi ayakta bekleme kısmında bekliyorlardı, arkalarında da Sehun'un koruması. Kalabalıkta yan yana, onların geleceğe kapıya bakıyorlardı.
"Gelecek arkadaşlarım, benim bu dünyadaki en yakın dostlarım. Amerika'da üniversitede tanıştık ve hâlâ birlikteyiz. Beni asla yalnız bırakamazlar, sırf benim için geliyorlar. Birde bir köpeğim var onu getiriyorlar. Üçünü de çok özledim, geleli 3 gün olsa da..." dedi Jongin heyecanla gülümseyerek.
Sehun o an, bir gün bu heyecanın nedeni olabilmeyi diledi. Ayrıca arkadaşlarıyla tanışacak olması onu şey gibi hissettirmişti; "sevgili" gibi. Bu düşüncesine kıkırdadı Sehun. Kıkırdamasıyla birlikte Jongin ona hayran hayran baktı. "Daha çok gülmelisin Sehun gülünce çok tatlı oluyorsun. "
Jongin'in cümlesiyle gülümseme yerini şaşkınlığa bırakmıştı. Birbirlerinin gözlerinin içine bakarken arkadan "Kelebeğiiiim! " nidası yükselmişti. Sehun sesle irkildi. Şuşu gelip arkadan kollarını Jongin'in omzuna atmıştı. Başını da onun yanağına yasladı. Jongin anında kahkaha attı. "Geldiniz mi başımın belaları!" dedi. Şuşu bıraktı Jongin arkasına döndü ve ileri yürüyüp Ceyn'i kucakladı.
Jongin o kadar sıkı sarılmıştı ki "Beni bu kadar çok mu özledin kelebeğim fazla sevgiden öldüreceksin. " dedi Ceyn. Jongin ise "Hayır sadece sizsiz yalnız hissettim."dedi dudaklarını büzerek.