2 ay sonra
"Baba Japonya'ya filan gitmek istemiyorum. Hayatım hakkındaki kararları sen veremezsin. 25 yaşına geldim ve Jongin ile evlenmek üzereyim farkında mısın? O Japonya'ya gitmeyi kabul eder mi sanıyorsun? Onu üzecek ya da etkileyecek bir şey yapmak istemiyorum ben. Bu konu hakkında son konuşmamız bu." Dedim ve devam ettim. Artık konuşmasına fırsat vermek istemiyordum.
"Jongin büyükannesi için geldi buraya gitmek istemeyecektir. Onun olmadığı yerde benim de işim yok. Bu zamana kadar her istediğini yaptım. Ama artık yeter. Hayatımda daha fazla söz hakkına sahip olamayacaksın. Evliliğime kadar karıştın ama artık kendi istediğim hayatı yaşamak istiyorum." Derin bir nefes aldım.
Geniş salonu terk etmek üzereydim ama babam konuşmasına devam etti. Daha fazla bu evde nefes almak istemiyordum. Burası benim de evimdi ama artık öyle hissetmiyordum. Ailem beni boğmaktan başka bir şey yapmıyordu. Beni özledikleri için çağırdıklarını düşünmüştüm ama sebep başkaymış. Doyuramadığı hırsı yüzünden bu sefer de beni Japonya'daki şirkete göndermek istiyordu. Reddetmiş ve konuyu kapatmış olmama rağmen asla pes etmiyordu. Bir baba oğlunun mutluluğunu istemez mi? Gözünde bu kadar mı değersizdim.
"Seni bu evliliğe zorlamadım bile. Jongin'e aşıksın zaten sen de istedin bu evliliği. Sanki mutsuzmuşsun gibi beni suçluyorsun." Dedi babam küstahça.
"Seni suçlamıyorum. Ben artık kendimi suçluyorum her şey için. Size evlat olarak yaranamadım asla. Ne yapsam daha fazlasını istediniz. Bir kez olsun aferin demedin bana yaptığım işi takdir etmedin. Hep emirler yağdırdın. Ama suçlu benim kabul ediyorum. Yine suçlu ben olacağım ve gitmeyeceğim o siktiğimin Japonya'sına."
Annem beni durdurmaya çalışmıştı ama dinlemedim. Kaçar gibi çıktım evden. Biraz daha duracak halim kalmamıştı. Onlardan görmediğim aile hissinin boşluğu bazen canımı acıtırdı. Ama artık o bile acıtmıyordu. Tek istediğim beni rahat bırakmalarıydı. Ama ne yazık ki buna da izin vermiyorlardı.
Arabayı hızla Jongin'in evine sürdüm. Nefes almaya ihtiyacım vardı, onun kollarında. Evde olduğunu düşündüğüm için arama gereği duymadım. Birazdan evine varacaktım ve o beni kollarına alıp teselli edecekti. Öpücükler kondurup beni sevecek ve babamla yaşadığım tartışmayı unutturacaktı. Ona baktığım zaman yaşadığımı anlıyordum ben. Şu halde bile beni gülümsetebilecek tek insandı o.
Geçen ay nişanlanmıştık çoktan. Aile arasında yaptığımız bir nişandı. Aynı zamanda basına da duyurmuştuk nişanımızı ve evlilik planımızı. Ona çoktan alışmıştım. O da bana alışmıştı. Mükemmel bir ilişkimiz yoktu belki ama o karşıma çıkabilecek en mükemmel insandı işte benim gözümde.
Hızlı sürmem ve yolların boş olması sayesinde hemen onun evine varmıştım. Kapıya vardığımda derin bir nefes aldım ve kapıyı çaldım. Açan olmadı. Tekrar ve tekrar çaldım. Yine açan olmadı. Telaşlandım ve hemen onu aradım. Ama telefonunu da açan olmadı. Mesajları kontrol ettim ama en son sabah konuşmuştuk ve herhangi bir yere gideceğinden bahsetmemişti. Saat akşam 10'a geliyordu.
Ne yapacağımı düşünürken kapı birden açıldı ve Jongin'in evinde çalışan hizmetli kapıya çıktı.
"Efendim bay Kim bu gece evine gelmeyeceğini söyledi bir arkadaşında kalacakmış. Özür dilerim kapıyı geç açtığım için. Evde yalnız olduğum için dinleniyordum. Cep telefonundan ulaşabilirsiniz. " dedi karşımdaki kadın.
"Ah ben şey... önemli değil. Siz dinlenmenize devam edin. Önemli bir şey değildi zaten."
Kendimi ona sımsıkı sarılmaya o kadar hazırlamıştım ki içimde yeniden bir boşluk oluştu. Hem de babamla konuştuğumda oluşandan daha büyük. Hizmetçi kadın bile nerede olduğunu biliyordu ama bana haber verme zahmetine girmemişti. Ayrıca defalarca aramama rağmen açmamıştı telefonunu. Ne yapıyor olabilirdi ki? İlk defa ona ulaşamıyordum. Aramalarıma her zaman cevap verirdi. Ya da en basiti mesaj atardı o gün ne yapacağına dair.