JONGIN
Deniz kenarındaki minik, romantik konuşmamız sonrası yemek yemeye gelmiştik. Yine sahil kenarında minik bir lokantaydı burası. Deniz ürünleri söylemiştik; yanında da biraz Soju içmek istemiştim, o da sesini çıkarmadı. Zaten eve yürüyerek gidecektik.
Buraya kadar benim için gelmesi beni gerçekten etkilemişti. Gün geçtikçe varlığına alışıyordum galiba. Bir süre sonra benim için ihtiyaç olmasından korkuyordum. Bakışları bana o kadar masum geliyor ki onu incitirim diye çok korkuyordum. İçimde bir koruma içgüdüsü var ona karşı ama beni asıl koruyan o oldu. Depresif ruh halimden çıkardı. Benim için endişelendiği her halinden belli oluyordu.
İkimiz de konuşmadık yol boyu. Yemek yiyeceğimiz mekana geldiğimizde de zaten yiyecekler sınırlı olduğu için çok bir konuşma geçmeden siparişleri vermiştik.
Cam kenarında bir masadaydık. En iyisi denizi izlemek diyerek başımı o tarafa çevirdim. Mutsuz ve depresif görünmek istemiyordum ama öyleydim işte, mutlu gibi davranamıyordum onun yanında. Benim bu halimi çekmek zorunda değildi ama kendi gelmişti ne yapabilirim. Bakışlarını üzerimde hissediyordum, bu da beni daha çok geriyordu.
Galiba sessizliğe daha fazla dayanamadı. Bir an da öksürüp konuşmaya başladı.
“Moon nasıl, onu çok özledim. Şuşu ve Ceyn ona iyi bakıyor mu?” dedi. Öylesine konu açmak için sorduğu çok belliydi. Gerçi Moon'u gerçekten sevdiğinin ve benim için değer verdiğinin de farkındaydım.
“ Evet kızlar ona çok iyi bakıyor. Dünkü akşam yemeğinden önce 2 gün onlarla birlikte kaldım. Eski günlerdeki gibi sabahladık. Keşke seninle birlikte de onlarla vakit geçirebilsek. Seni tanımak istiyorlar, çok anlattığım için.”dedim ve kırdığım potla kafamı gömmek istedim.
En son kurduğum cümleyle gülümsemesi genişledi. O öyle gülümseyince ben de gülümsedim.
“Ben de onlarla yakın olmayı isterim. Nedense sana yakın olmanın yolu büyükannen ve onlardan geçiyormuş gibi hissediyorum. Eh Bayan Kim’le yakın sayılırız biliyorsun beni çok seviyor. Ceyn ve Şuşu ile vakit geçirirsem onlarında beni seveceğine eminim.” dediğinde kahkaha attım.
Biz gülerken tam yemekler ve içki de geldi. İlk ben onun bardağını doldurdum; sonra o da benimkini doldurdu ve içkileri tek yudumda içtik.
“ Buna gerçekten ihtiyacım vardı. Buraya geldiğimden beri soju içmeye fırsatım olmadı. Ve şuan ki ruh halim de düşünülürse sojudan daha iyi gelebilecek bir şey yok.”diyip güldüğümde surat astı bana minik bebek.
“O kadar yol geldim senin için ve sen, seni mutlu eden şeyin soju olduğunu mu söylüyorsun?“ deyip dudak büzdü.
O dudakları… neyse konumuza dönelim. Benim kafamı dağıtmak için şirinlikler yapıyordu. Kalbimi çarptırmaya başlayacak bu çocuk yakında.
“Hayır hayır! Sadece soju içmek değil, güzel olan seninle soju içmek. Bak düzelttim affet beni.” diyip güldüm. O da güldü ve kafasını salladı. Biraz yemeklerden yiyip içmeye devam ettik.
“Şuşu ve Ceyn konusunda kendinize fazla güveniyorsunuz bay Oh. Şuşu her ne kadar şimdiden senin benim için en mükemmel aday olduğunu söylese de, Ceyn seni asla kabul etmeyecek; o beni kimseyle paylaşamaz. Şuşu ise çoktan bizim düğün hazırlıklarımıza başladı düğün müziği seçiyor. “ dedim. Soju boş boğazlık yapmıştı. Sehun çabuk sarhoş olduğunu söylemişti ama ben ondan önce sarhoş oldum galiba bu dediklerimin başka açıklaması olamaz.
Sehun’un gözleri dediklerim ile genişledi. “ Şuşu ile harika geçineceğime eminim, artık favorim kendisi, düğün hazırlıklarına ben de yardım etmeliyim. Ceyn’e de kendimi sevdireceğim, onun güvenini kazanacağım, senin dostun benim dostum. Sana ne kadar değer verdiğimi o da görecek ve anlayacak“ dedi kendi kendine konuşur gibi.
İkimiz de saçmalıyorduk alkol beynimizi ele geçirmişti ama keyif alıyordum onunla böyle konuşmaktan. Daha bir çok konu hakkında saçmaladıktan sonra kafam tamamen dağılmıştı.