🍎
"Durumu kötü değil. Yaşadığı şoktan ötürü bayılmış olmalı. Uyanınca taburcu ederiz."
"Sağol doktor hanım."
Gözlerimi araladığımda ilk gördüğüm şey Jojo'ydu. Yanımdaki koltukta oturmuş telefondan bir şeyler yapıyordu. San'ı bulmak umuduyla gözlerimi hastane odasında gezdirdim. Ama Jojo ve benim dışımda kimse yoktu. Umutsuzca Jojo'ya dönüp:
"San gelmedi mi?"
Diye sordum. Kız elindeki telefonu bırakıp bana döndü.
"Geldi fakat şu an burda değil. Açıkçası 3 saatten fazladır senin uyanmanı bekliyoruz. San senin yanından hiç ayrılmadı. Ben de yeni geldim zaten. San'a çok yorulduğunu ve artık eve gitmesini söyledim."
Dediği şey beni çok duygulandırmıştı. Söyledikleri bana hayal gibi geliyordu. San'ın nefret ettiği kişinin yanında bile saatlerce beklemesi... Beni boşuna umutlandırsa bile yine de bunun için ona teşekkür etmeliyim diye düşündüm.
"Ailem? Annemle babama haber verdiniz mi?"
"Babana ulaşamadık ama annene haber verdik birazdan burda olur."
Birden çöken rahatlamayla gözlerimi kapadım. O sırada Jojo beni hızlıca dürtmeye başladı.
"Hey! Tekrardan uyumayı düşünmüyorsun herhalde? 3 saat sana yetmedi mi? Zaten bir şeyin yokmuş."
"Ahh haklısın."
Uzandığım yerden doğruldum, tam o sırada kapı açıldı. İçeri giren annemdi. Ardında ise San vardı.
Annem beni görünce hemen yanıma gelip sıkıca sarıldı. Hatta o kadar sıkı sarılıyorduki bir an nefessizlikten öleceğim sandım. Beni bu kadar önemsediğini bilmiyordum açıkçası.
Annem gözyaşları içinde benden ayrıldı ve yanıma diz çökerek ellerimi tuttu.
"İyi misin Wooyoung? O adam sana bir şey yaptı mı?"
Yaşadığım şeyler çok ağırdı. Taciz edilmeye alışık olsam da her seferinde kötü hissediyordum. Yine de ne olursa olsun bunu anneme hissettirmemeliydim. Zorla da olsa gülümsemeye çalıştım, annemin daha fazla üzülmesini istemiyordum.
"İyiyim anne bir şeyim yok."
Annem gözyaşlarını silerek gülümsedi.
O anda kafamı kaldırıp duvara yaslanmış olan San'a baktım. Ona baktığımda gülümsüyordu ama sonra birden kafasını çevirip gülümsemeyi bıraktı.
****
Taburcu olmuştum ve hastane kapısının önünde annemin sigarasını bitirmesini bekliyordum. Annem nedense yürürken sigara içemiyordu. Bu da onun alışkanlığıydı işte.
Telefonuma baktığımda birden fazla bildirim gördüm. Hepsi de Yeosang'a aitti. Beni merak etmiş olmalı diye düşündüm. Rehbere girip onun numarasını tuşlayıp aradım.
"LAN OROSBU ÇOCUĞU NERDESİN BÜTÜN GÜN ARIYORUM AÇMIYORSUN?"
Kulağıma gelen ani sesle irkildim ve telefonu biraz kulağımdan uzaklaştırdım.
"Ulan mal ben bugün neler yaşadım biliyor musun?"
"Hiçbir şey, şimdi söyleyeceğim şey kadar önemli olamaz Woo inan bana."
"Söyle bakalım yine ne bok yedin?"
Yeo uzun bir nefes alıp konuşmaya başladı.
"Jojo var ya..."
"Eeeee..?"
"..."
"Çabuk söyle lan delirtme insanı."
"Kanka Jojo ile San aslında kuzenmiş."
"NE?!"
Ben birden tepki verince annem meraklanıp bana döndü:
"Bir şey mi oldu Woo?"
"Hayır anne Yeos ile konuşuyorum."
Kafasıyla onaylayıp sigarasını içmeye devam etti.
"Ne demek kuzenmiş oğlum?"
"Evet kanka öyleymiş Jojo San'ın teyzesinin kızıymış."
"Kanka bi şey dicem bugün ben San ve Jojo'yla sinemaya gittim sonra bir adam tarafından tacize uğradım ama San beni kurtardı sonra hastaneye geldik ben 3 saat falan uyumuşum San hep benim yanımda durmuş şimdi hastane kapısının önündeyiz eve gidicez annemle."
Dediğim şey üzerine karşı taraftan bir ses gelmedi. Şok olmuş olmalı bir anda söylememeliydim.
"Yani beni ektin?"
"Ne?"
"Beni ekip Jojo ve San'la birlikte sinemaya gittin öyle mi?"
"Şu an cidden umursadığın bu mu? Tacize uğradım diyorum aptal."
Birden telefon yüzüme kapandı. Bu çocuk bir gün beni katil yapacak.
****
"Ba banana ba ba banananana ba banana ba ba banananana.."
Sinirlenip kulağımı tıkadım. Artık bu şarkıyı duymak istemiyordum. Her sabah bu müzikle güne başlamak istemiyordum.
Jongho bana dönüp konuşmaya başladı.
"Noldu Woo?"
Ellerimi kulağımdan çekip hiçbir şey olmamış gibi gülümsedim.
"Hiiiç öylesine. Ama artık başka şarkı mı söylesen diyorum Jongho? Yani illa power up olmak zorunda mı?"
Jongho şaşırmış gibi yapıp elleriyle ağzını kapadı.
"Sen kim olursun da Red Velvet'a laf edersin?"
Jongho ile evimiz yakın olduğundan her sabah birlikte okula giderdik. Jongho koyu bir Reveluv* dı. (Reveluv: Red Velvet fanı) Ve her sabah power up şarkısını söylüyordu. Ya tamam sevsin bir şey demiyorum ama her sabah aynı şarkıyı söylemekten bıkmıyor mu cidden? Onun yüzünden aklımdaki düşünceleri toparlayamıyordum.
Sinirlenip önüme gelen taşı tekmeledim. Jongho ise frekansını değiştirmişti.
"RİLİ BED BOY RİLİ RİLİ BED BOY!"
"Bağırma salak yolun ortasında insanlar bize bakıyor."
Omzunu silkip gülümsedi. O susunca ben de huzurla yoluma devam ettim. Okulun kapısına geldiğimizde resim dosyamı evde unuttuğumu fark ettim. Resimlerim olmadan bir günümü bile geçiremezdim.
Jongho'ya eve gideceğimi söyleyip koşarak evin yolunu tuttum. 'Babam şuan şirkettedir annem de günlük bakımını yaptırmak için kuaföre gitmiştir büyük ihtimalle, yani ben eve gittiğimde okula geç kalacağım için bana kızacak kimse olmaz.' Diye düşündüm.
Evimiz zaten okula yakın sayılırdı yaklaşık 10 dakikalık mesafe vardı arada.
Evin kapısına vardığımda soluklandım. Tam zile basacaktım ki telefonuma bir bildirim geldi.
@Choi_san1 sana bir mesaj göndermek istiyor.
(İnstagram)Gözlerime inanamayarak ve biraz da korkarak bildirime tıkladım.
Attığı mesajı okuyunca telefonun elimden düşmesine engel olamadım.
🍎
Bu bölüm kısa oldu ama neyse
Hiç içime sinmeyen bir bölümdü.
-thepinkwine
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sunrise : woosan ✔
Fanfiction[TAMAMLANDI] "Sen yeni bir gündoğumunu bekleyebilirsin. Benim buna gücüm kalmadı." Yaşadıkları kader yüzünden ailelerini suçlayamazlardı. Aşıklardı. Sonları en başından beri belliydi. Ama birbirlerini yine de seviyorlardı işte. (𝐖𝐨𝐨𝐲𝐨𝐮𝐧𝐠 𝐗...