on dokuz

492 54 72
                                    

🍎

"Kıyafetlerim? Pijama işi ne olacak?"

"Eve gidip alsan?"

"Olmaz. Ailem Yeosang'da kıyafetim olduğunu biliyor. Sık sık onlarda kaldığım için bazen kıyafetlerimi orda bırakıyorum."

"Anladım. Benimkilerden giyersin o zaman."

Sonunda aradığım cevap. İki saattir bunu söyletmek için çabalıyorum. Evet, onun kıyafetlerini giyeceğim. Tabii olursa.

Yaklaşık 3 buçuk saat boyunca ders çalıştık. Artık akşam olmuştu. Yavaştan karnım da guruldamaya başlamıştı. Bunu anlayan San hemen pizza söylemişti. Gerçekten çok anlayışlı bir insan.

Masaya oturmuş pizzalarımızı yiyorduk. Benim gözüm yemekten başka bir şey görmüyordu. Kurt gibi açtım.
Yani başımdaki San'ın gözlerini üzerimde hissetmeye başladım.

Bana mı bakıyor o? Acaba ben de ona mı baksam? Yok hayır olmaz. Utanırım. Biraz rahatsız hissetmeye başladım doğrusu.

"Ne düşünüyorsun Woo?"

"H-hiç, sen?"

Hala ona bakmamayı sürdürüyordum. Bunu umursamamaya çalışıp pizzamdan koca bir lokmayı ağzıma attım.

"'Bir insan yemek yerken nasıl bu kadar tatlı olabilir?' bunu düşünüyorum."

"Ha?"

Yemeğim boğazımda kalmıştı. Öksürmeye başladım. Masanın üzerinde duran suyu kafama dikip sakinleştim. Bende gizli kalp rahatsızlığı var San yapma böyle şeyler. Şuracıkta düşüp bayılırım bak.

Zorla da olsa ona dönüp gülümsedim. O hiçbir şey olmamış gibi yemeğine devam ediyordu. Rahat çocuk işte. Benim gibi değil.

Hızlıca masadan kalkıp yatağa geçtim. Saat oldukça geç olmuştu. Açıkçası uyku saatim gelipte geçmişti bile.

"Benim uykum geldi San."

"Şimdiden mi? Saat daha on bir."

"Evet ama-"

"Hayır, uyumak yok. Ders çalışacağız."

"Off. En azından pijamalarımı giysem? Pantolonla rahat edemiyorum."

Göz ucuyla bana baktıktan sonra masadan kalktı. Kenardaki gardırobunda bir şeyler aramaya başladı. Bana uygun şeyler bulması zordu. Ben ondan daha kısa boylu ve biraz daha kiloluydum.

En sonunda beyaz düz bir sweat ile kısa bir şort çıkardı.

"Sana en uygun kıyafetlerim bunlar. Olmazsa başka bir tane verebilirim."

"Hayır sağ ol."

Kıyafetleri elinden alıp kafamla ona 'git' işareti yaptım. Elbette yanında giyinemezdim. O kadar da değil yani.

"Niye ki? Erkek erkeğiz utanmana gerek yok."

Farkında mısınız San bey bilmiyorum ama ben sizden
hoşlanıyorum. Utanmam gayet normal. Baya baya yanında giyinmemi istiyor. Sapık... ama tatlı çocuk.

"Rahatsız oluyorum çıkar mısın?"

"O zaman arkamı dönsem?"

"Off... tamam dön arkanı."

O arkasını döner dönmez üstümdeki kıyafeti çıkarttım. Ne kadar hızlı giyinirsem bu gergin ortam o kadar çabuk sonlanacaktı. Pantolonumu da çıkardıktan sonra San'ın verdiği sweati üzerime geçirdim. Tam o sırada San arkasını döndü.

"Bitti mi-"

Beni görür görmez ağzı açık kalmıştı. Nedeni ise belliydi. Üzerimde sadece sweat vardı. Olayın farkına varıp hemen onu şakadan yumruklamaya başladım.

"Salak niye önüne dönüyorsun? Ben sana demedim mi arkana dön diye! Sapık mısın sen?!"

O tekrar arkasını dönünce ben de hızlıca şortu bacaklarımdan geçirdim. Utanmıştım. Hemde ne utanmıştım..

İşim bitince San'a dönmesini söyledim. Ama o hareket etmiyordu. Endişelenip yüzüne baktım. Ağzı hala açıktı. Elimle çenesini yukarı kaldırıp kapattım. Aptal.

"İyi misin San?"

"Ha? Ne? Ben şey..."

Yutkunduğunu gördüm. Sanki kelimeler boğazında kalmış dışarı çıkamıyor gibiydi. Gözleri ben hariç her yerde dolanıyordu. Sanırsam birileri benden daha çok utanmış. Gülümseyip masaya geçtim. Önümdeki test kitabından ilk soruyu çözmeye başladım.

****

Saat gece üçe kadar ders çalışmıştık. O bana konuyu anlatmıştı bense onu hayran hayran dinlemiştim. Konularımız bitince kendimi yatağa fırlattım. Ama bir sorun vardı. Ben nerede uyuyacaktım?

Uzandığım yataktan kafamı kaldırıp masayı toplamakta olan San'a baktım.

"Bir baksana."

"Efendim?"

"Ben nerede yatacağım?"

"Yatağımda."

"Hmm anladım. Peki ya sen?"

"Yatağımda."

Ay dur bi ikinci şok geliyor.

"Ne?"

"Hiç erkeklerle aynı yatakta yatmadın mı?"

"Seonghwa hariç hayır."

Masadaki silgi tozlarını toplamayı bir anda durdurdu.

"O zaman Seonghwa'yı saymazsak ilkin olacağım."

Bana doğru yaklaşmaya başladı. Bir yandan mutlu diğer yandan tedirgindim. San'ın benden daha hızlı davranması sadece tuhaf geliyordu.

Yüzüme gülümseyip yatağa uzandı. Ben olabildiğince kenara kaymıştım. O ise çok rahattı, vücudunu bana doğru döndürmüş beni izliyordu. İyi ama ben bu şekilde hayatta uyuyamam ki.

Bunu umursamamaya çalışıp ben de ona döndüm. Gözlerimi kapatıp başka şeyler düşünmeye başladım. Uyurken hayaller kurmak hobim gibi bir şeydi. Hayal kurmadan uyuyamazdım.

Neredeyse her gece kurduğum hayalin aynısı düşünmeye başladım. Ünlü bir ressam olup kendi sergimi açtığımı hayal ediyordum ki bir şeyin kafama değdiğini hissettim. San'ın eliydi. Saçımı okşuyordu. Bu anı bozmamak için gözlerimi açmadım. Onun sıcacık elleri benim saçlarıma her değdiğinde içim titriyordu. İstemsizce gülümsedim. Bu hareketimi gördüğüne yemin edebilirdim. Uyumadığımın farkındaydı. Ama elleri saçımın derinliklerinde gezinmeye devam ediyordu.

San bana daha çok yaklaşmıştı. Aramızda çok küçük bir mesafe kalmıştı. Ellerini saçımdan kaldırıp yüzümde gezdirmeye başladı. Onun her hareketinde gıdıklanıyordum. Ama şu an önemli olan bu değildi.
Eli ilk önce kapalı olan gözlerime gitti. Sonra yanağıma, burnuma derken sıra dudağıma geldi. Baş parmağını hafifçe dudağımın kenarına değdirdi. Biraz daha hareket edip alt dudağıma geldiğinde aniden elini çektiğini hissettim.

Benden biraz uzaklaşıp eski konumuna döndü ve bu sefer arkası bana dönük bir şekilde uyumaya başladı.

Tüm bunlar bana rüya gibi gelmişti. Kim bilir belki de rüyaydı. Sonuçta yaşamadığım şey mi?

🍎



-thepinkwine










.

sunrise : woosan ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin