Çim Hokeyi

788 82 46
                                    

Oy vermeyi ve satır arası yorum yapmayı unutmayınız.
.
.
.
.
.
Odamdan çıkıp merdivenlerden lobiye indim. Yurt toplantısı beş dakika içinde başlayacaktı, bu yüzden etrafa göz gezdirecek ve sandalye bulacak zamanım vardı. Odanın dışındaki masada yoklama kağıdı vardı ve yurt öğrencileri adlarını yazmak için sıraya girmişti.

Sırada önümde olan öğrencinin omzunun üzerinden dikkatle bakınca kabul salonunda detaylıca işlenmiş maun masalar ve uyumlu sandalyeler olduğunu gördüm. Ayrıca büyük şömine ve etrafındaki deri koltuklar da ortama ayrı hava katıyordu. Mezun olmuş öğrencilerin fotoğrafları duvarları süslüyor, parlak çerçeveler zarif kristal avizenin ışığını yansıtıyordu.

Dün tanıştığım öğrenci danışmanı, odanın dışına bir nöbetçi gibi yerleşmişti. Her öğrencinin imzasını sanki havaalanındaki güvenlik görevlileri gibi dikkatle inceliyordu. Sarı saçlı, kahverengi gözlü ve kısa boylu bir öğrenci omzuma vurarak beni durdurduğunda neredeyse sıranın önüne gelmiştim.

"Pardon." diye fısıldadı omzumun üzerinden öğrenci danışmanına bakarak.

"Evet?" derken ben de fısıldadım. Sesimizi neden alçalttığımızı bilmiyordum.

"İkinci katta kalıyorsun değil mi?" diye gizli iş çeviren bir edayla sordu.

"Evet. 213'de kalıyorum, adım Jin."

"O tek kişilik bir oda, zeki çocuk bursu alıyor olmalısın. Adım Chim." Gülümsediğimi gördüğünde o da gülümsedi. "Park Jimin ama bana Chim diyebilirsin sanırım senden bir yaş küçüğüm."

"Öyle mi? Pekala."

"Seninle tanıştığıma memnun oldum. Bana ufak bir konuda yardım edebilir misin?" diye sorarken omzumun üzerinden yine danışmana baktı. "Oda arkadaşım toplantıya yetişemedi ama gelemezse yurt müdürüyle başı belaya girer. Bu yüzden ben onun adını yazarken öğrenci danışmanının dikkatini dağıtabilir misin?"

Jimin'den kafamı çevirip danışmana baktım. Sanki etrafta teröristler varmış gibi her ismin eklenişini dikkatle izliyordu. Arkasına baktım. Üzerinde büyük bir yığın el ilanı paketi olan başka bir maun masa vardı.

Jimin'e geri dönüp fısıldadım. "Sanırım bir fikrim var. Bana bir saniye ver."

İmza atma sırası bana geldiğinde adımı listeye ekledim. Yavaş yavaş yürüyerek paketlerin olduğu masaya yürüdüm. Kendi ayağıma takılmış gibi yaparak kollarım açık şekilde kendimi masaya fırlattım ve masanın üzerine yayıldım. Böylece el ilanı yığınlarını masanın üzerinden halıya düşürdüm. Danışmanın dikkatini çektiğimden emin olmak için, "Ah, ovv!" dedim yüksek sesle.

Numaramın işe yarayıp yaramadığını görmek için Jimin'e bakmamam gerektiğini bildiğim için, hemen kağıtlara toplamaya başladım. Danışman yanıma gelip söylenmeye başladı.

"Özür dilerim, bilerek olmadı."

Jimin de o an kağıtları toplamaya başlamıştı. İkimiz de birer kağıt alıp en köşede duran sandalyelere oturduk.

"Teşekkür ederim."

"Rica ederim." Sahte düşüşüme bazılarının hala güldüğünü görüyordum. Ama çok da kafaya takmama gerek yoktu.

"Kısa zamanda hızlı düşünüyorsun! Oldukça zekisin."

Omuzlarımı silktim ve ufak bir gülümsemeyle konuştum. "Danışmanın attığı pis bakışları görmen gerekirdi."

Yurt müdürü içeri girdiğinde bütün öğrenciler sustu. Uzun bir konuşma olacağına emindim.

"Neden sadece kuralları verip gitmiyorlar," diye fısıldadım Jimin'e. Müdür sevimsiz sesiyle okumaya devam ediyordu.

INEVITABLE |TAEJIN|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin