Yabancı Dil

569 65 54
                                    

.
.
.
Namjoon'dan gelen notu birkaç kez okudum. Çok tatlıydı. Odama girdiğimde notu katlayıp masama yerleştirdim. Sonra tişört ve eşofman giydim. Yüzümü yıkadıktan ve dişlerimi fırçaladıktan sonra koridordan aşağıya doğru banyoya yürüdüm.

Odama giderken yolda aniden durdum çünkü odama yaklaştıkça kelebekler karnımda uçuşmaya başlamıştı. Taehyung burada. Yavaşça odamdan uzaklaşıp seçeneklerimi düşündüm. Pijamalarımlaydım. Ayakkabılarım ve anahtarım yoktu, çok uzaklaşamazdım.

Zaten topuklamak da pek cazip görünmüyordu bana, çünkü bu benim odamdı. Benim. Omuzlarımı dikleştirerek odama kalan adımları yürüdüm.

Açtığımda, odamda Taehyung'u aradım ama içeride değildi. Kapatmak için kapıya yaslandım. Dolaba bakmak aklıma gelene kadar bir rahatlama hissetmiştim.

Katlanan kapıya sessizce yaklaşıp içeriye baktım fakat orada da değildi. Tuttuğum nefesi verdim, sonra saçımı taradım. Yakında yatağa gitmeye hazırdım.

Sonra gergin halde odamda yürüdüm. Taehyung alarmım hala çalışıyordu. Burada, yurtta bir yerde olmalıydı. Ama neden? diye düşündüm endişelenerek. Belki de aşağıda birilerini falan ziyaret ediyordur.

Anında bir kıskançlık dalgası üzerimden geçerek yoğunluyla beni şaşırttı. Neden Taehyung'un birini görmesini umursuyorsun? Hissettiğim şeyi üzerimden atmaya çalışıyordum.

Ondan hoşlanmıyorum bile. Beni ne kadar az düşünürse o kadar iyi, değil mi?

Bilgisayarımı açıp dayımdan gelen e-postayı okudum. Bir saniyeliğine dayıma bu akşamki olayları anlatmayı düşündüm ama ellerim korkuyla titredi.

Ona anlatamam, diye düşündüm titremesinler diye ellerimi sıkarken. Gerçekten korkacak ve eve gelmemi isteyecek. Eğer uzak durursa güvende kalır.

Ona hızlı bir cevap yazarak üniversite hayatını kısaca anlattım. Sonra ondan Namjoon'un bilgisayarını kontrol etmesini istedim. IP adresini verdim. E-postayı gönderip bilgisayarımı kapattım.

Komodinin üstünde telefonumu buldum. Namjoon'a benim de tartışma için üzgün olduğumu ve yarın sabah onu kahvaltıda göreceğimi açıklayan bir mesaj yazdım.

Yatağımdaki battaniyeyi çektikten sonra gidip masa lambamı kapattım. Yatağa geri dönerken gözlerim pencereye kaydı ve Taehyung'un hemen dışarıda dikildiğini gördüm.

Neredeyse çığlık atıyordum ama kendimi tutabildim. Ancak pencereden içgüdüsel olarak kaçtım, kalbim göğsümden çıkmak üzereydi.

Onu orada görememiştim çünkü lambanın ışığı pencereyi neredeyse bir aynaya dönüştürmüştü. Lambayı kapattığımda, Taehyung'un yangın merdiveninin parmaklıklarına kolları önünde çapraz halde eğildiğini kolayca görebilmiştim. Banyodan geldiğimden beri beni izliyor, diye sinirle düşündüm.

Utanılacak bir şey yaptım mı diye hatırlamaya çalıştım ama bir şey bulamadım. Bu yüzden pencereye gidip perdeleri çekerek kapattım. Derken yatağa girdim ve öfkeyle yattım.

Pencere kilidinin ve pencerelerin açıldığını duydum. Taehyung'un kendisini içeri sokmayı başardığını fark ettim, bu yüzden dönüp battaniyeyi kafamın üzerine çektim. Karanlıkta ona "Lütfen git Taehyung!" diye tıslayarak fısıldadım.

"Seokjin." Taehyung'un sesi dışarıdan, yangın merdiveninin oradan gelmişti. "Beş dakika içinde benimle otoparkta buluş." Sesi tuhaf geliyordu, gergin.

"Nedeeenn?" diye sızlandım, ondan kurtulmaya çalışıyordum.

"Beş dakikan var!" dedi sertçe, sonra pencereler kapandı.

INEVITABLE |TAEJIN|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin