Bana Söz Verdin

387 41 32
                                    

Fısıldayan bir ses zihnimde, "Bana söz verdin," dedi. Tonu beni okşuyordu. Böyle zarif bir seste, benimle konuşan güzelliği görmeye çalışırken ışık gözlerimde dans etti. Görüntüler parçalanmış ve bulanıkken, renkler karışıp değişken, biçimsiz bir acıda birleşti. Karanlık öyle soğuktu ki... Rahatlatıcıydı. Süzülüyor ve etrafımda dalgalanıyor, beni hiçlik battaniyesinde sarıyordu. İşkence eden acıdan beni uzaklaştırmaktaydı.

Ses bana, "Savaş..." diye fısıldadı ama artık o kadar hoş gelmiyordu. Gergindi ve anlamadığım bir ısrarla doluydu. Onu bulmam, bu kadar üzgün olmaması gerektiğini söylemem gerekiyordu. Ben çabalarken karanlık geri çekildi. Yakan, dağınık acı yerini alarak karanlığa geri dönmek istememe sebep oldu.

Onu bulamıyorum, diye düşündüm. Yönümü kaybetmiştim. Sese daha da yaklaşmaya çalışıyordum. Taehyung'un sesi yaralı geliyordu, kısıktı. Benimle melek dilinle konuşuyor; beni kendisini bulmaya zorluyordu.

Zihnimde yarattıkları bulutlara tutunmama neden olan ahenkli kelimelerin sağlam akışını başka bir ses böldü. Tanıdık, emreden bir sesti ama düşünemiyordum...

Emreden ses konuştu: "Taehyung, yardım etmemize izin vermelisin. Kanamayı durdurmalıyız..."

Başka, çok daha yumuşak bir ses ekledi. "Taehyung, Jin'i Yoongi hyung'a ver. Onu hareket ettirebilmemiz için yaralarını saracak. Onu hemen sana geri vereceğiz." Kalbim canımı acıtarak hızla atıyordu. "Tae, buraya... Onu buraya koyabilir ve böylece elini tutabilirsin."

Alçak, hırlayan bir yanıt Taehyung'dan gürledi. "Ona dokunma..."

"Taehyung, lütfen..." dedi yumuşak ses. Bir an geçtikten sonra bedenimdeki her hücre hareket ettiğim gerçeğine itiraz etmeye başladı.

Emreden ses, "Ben göğsünü sararken elini tutabilirsin," dedi. Sanırım saf acı bir çığ gibi üzerime çöküp beni derinliğiyle kaplarken bağırdım ve ona boyun eğdim.

♡︎

Başım ağrıyor... Hayır, üstünü çiz... Tüm bedenim ağrıyor. Hatta kirpiklerim bile ağrıyor, diye düşündüm gözlerimi açmaya çabalarken. Odadaki ışık loştu ama kör edici gibi hissettiriyor, gözlerimi yaşartıyordu. Taehyung'un evindeki odamda asılı beyaz perdeler kapalıydı, bu yüzden ışıkla ilgili bir sorunum olmamalıydı.

Kafam karışmış halde etrafa baktım çünkü bu geçen birkaç hafta boyunca kaldığım odaya benzemiyordu. İçinde hastane eşyaları vardı. Adını bile bilmediğim makinelerle el arabaları bulunuyordu. Yatağımın yanında serum olduğunu fark ettim. Gözlerimle plastik tüpü aşağıya, bileğime kadar takip ettim. Tüp elimden beni rahatsız ederek çıkıyordu. Çekmek istedim ama kapımın önünde fısıldayan öfkeli sesler yüzünden oluşan rahatsızlık hissinden dikkatim dağıldı.

Yoongi gerilerek, "Artık insanların eve gitmesine izin vermen gerek. Ateşi düştü. Daha fazla kalmaları için onları zorlayamazsın," diye fısıldadı.

Taehyung'un hırlamadan birazcık farklı sesi, "Hemşirelere gitmesini söyleyeceğim ama doktoru tutuyorum," diyordu.

"Buna gerek yok..."

"Her şey bittiğinde doktoru medikal bir konferansta olduğunu düşünmeye ikna edeceğim."

Ne hakkında tartıştıklarından emin değildim ama kulağa iyi gelmiyordu ve Taehyung'un sesi normal değildi. Sesi kulağa sinir bozucu ve mantıksız geliyordu, bu da olağandı. Olağandışı olan ise bu kadar çaresiz olmasıydı.

INEVITABLE |TAEJIN|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin