Kayıp Cennet

510 61 10
                                    

Namjoon'u görmemek için o sabah kahvaltıyı atladım. Dün akşam olanlardan dolayı hala yaralı hissediyordum. Taehyung'la öpüşmek muhteşemden öte bir şeydi ama Namjoon'un gözlerinde gördüğüm ihanet içime dert oluyordu.

Önceki gece Jimin ve Jungkook beni neşelendirmek için ellerinden geleni yaptılar ama hala Namjoon'u incittiğim için korkunç hissediyordum.

Sanat Tarihi dersine erken gitmeye karar verdim böylece Bay Oh ile konuşabilecektim. Onu ders için slaytlarını dizerken buldum.

"Pardon Bay Oh, gelebilir miyim?" Sınıf kapısının hemen içerisinde çekinerek sordum.

Projektörden kafasını kaldırarak, "Ah Seokjin, değil mi?" diye sordu. "Evet, lütfen gel. Benim için poz vereceğini söylemek için mi geldin?" diye kendine güvenerek sordu.

"Sanatçı olduğunuz kadar zihin de okuyorsunuz. Cevabım için beklettiğim için özür dilerim."

"Hiç sorun değil. Benim için ne zaman poz verebilirsin?"

"Salı ve Çarşamba günleri, öğleden sonralarım boş olduğu için uygun."

"Güzel, saat üç buçuktan beşe kadar kulağa nasıl geliyor? Öğlen güneşinin seninle yapmayı düşündüğüm şey için harika olacağını düşünüyorum." Aklında portre için ne varsa, beni onun için inceledi.

Biraz utangaç hissederek sordum. "Bunu yapabilirim. Ne zaman başlıyoruz?"

"Bugün, eğer uygunsan. Asistanım Lee Geum'a bu öğlen birkaç resim çektireceğim. Üç buçukta," derken heyecanla ellerini ovuşturdu.

"Orada olacağım. Size projektörde yardım edebilir miyim?"

"Ah... Bu... Yontma taş devrini anlatacağım: Willendorf Venüsü. Ama bir nedenden dolayı slaytlarım karışık. Hieronymus Bosch'un Dünyevi Zevkler Bahçesi'nde sıkışıp duruyorum. Bazıları ona The Millennium diyor."

Şaşkınlığımı saklamaya çalıştım çünkü tablo biraz açık seçikti... "Karmaşık görünüyor," dedim. Ayrı ayrı üç resmi sırayla birbirine bağlamış yağlı boya tabloya baktım.

"Bu bir triptik, bu da tahtaya yağlı boyayla yapılan, üç bölümden oluşan tablo demek. Görüyorsun ya, ortadaki parça en genişi ve bir kare. Onu iki ayrı dikdörtgen yanlardan çevreliyor. Dikdörtgenler kapak gibi katlanabilir. Elbette biri bunu yaptığında, öbür tarafta başka bir resim oluyor. Bu sahne yeryüzünün yaratılışı üçüncü günde böyle olduğuna inanılıyor," diye açıkladı.

Büyülenmiş halde, "Bu resimler neyi betimliyor?" diye sordum.

"Solda, Tanrı'nın Adem'e Havva'yı sunduğu andaki cennet bahçesi olduğu söyleniyor." Bay Oh heyecanla konuşurken elini ekranın sol tarafına salladı. "Orta bölüm hala Cennet Bahçesi ama artık Tanrı yok, genellikle fantastik yaratıklar ve oldukça yaratıcı nülerle donatılmış. Ve sağdaki cehennem sütunu cehennem cezasını anlatıyor."

"Hiç böyle bir şey görmemiştim," dedim, biraz nutkum tutulmuştu.

"Evet, Bosh zamanının ötesindeydi. Görüyorsun ya, bunu yaklaşık 1503'te boyadı. Onun şaheseri olduğu söyleniyor ama ben daha çok Last Judgment triptiğini seviyorum. Sol tabloya Cennet deniyor. Eğer alt bölümüne bakarsan, cenneti tasvir ediyor ve Tanrı'nın Adem ve Havva'yı yarattığını betimliyor gibi görünüyor. Aynı sol tablodaki resimde Adem ve Havva'nın baştan çıkarılması var. Bir melek tarafından cennet bahçesinden kovulmalarını anlatıyor. Sol tablonun üstünde de Tanrı'nın oturduğu cenneti ve meleklerin sürgün melekleri kovduğunu görüyoruz. Onları burada görebilirsin."

INEVITABLE |TAEJIN|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin