Ruh Göçü

463 57 37
                                    

"Sanki bana seslenen bir siren gibisin ve ben hissediyorum..." Sustu.

"Ne hissediyorsun?" Onu teşvik ettim, elimi nazikçe yanağına koydum.

"Bugün neden seni aramaya çıktığımı merak ediyor musun? Seni nasıl basamaklarda otururken bulduğumu?" Elime doğru eğildi.

"Hayır," derken nefes verdim, yüzünün yumuşak mükemmelliğiyle büyülenmiştim.

"Kalbin yüzünden. Bana şarkı söylüyor, beni çağırıyor. Korktuğunda bunu biliyorum, gecenin yarısında seni uyandıran kabuslar gördüğünde de. Mutlu olduğunda bunu biliyorum ama beni bugün korkuttun. Kalbin şarkı söylemeyi bıraktı. Yavaşladı ve artık seni duyamadım. Seni bulmam gerekiyordu..." dedi ve dudaklarıyla avucumu nazikçe öpmek için yüzünü hareket ettirdi.

"Kalbimi uzaktan duyabiliyor musun?" Bahsi geçen organın o onayladığında aşırı uyarılmadan dolayı atmayı bırakacağını düşündüm. "Ve kıpırtıların var. Aynı kelebekler gibi?"

"Evet."

"Bu sana daha önce olmuş olmalı. Bunu yaşamana sebep tek kişi olamam..." Kafasını hayır anlamında salladığında durdum. Ağzımdan az sonra çıkacak kelimeleri düşünene kadar bir an için içime haz doldu. "Senin için kimse olmadı mı?"

"Yeryüzünde değil," diye doğruladı ve kalbim onun için kırıldı. Sevgi olmadan sonsuzluk boyunca var olmaz...

"Bu hiç mantıklı değil. Sen mükemmelsin ve ben bir mutantım. Tanrı ne düşünüyor ki?"

"Bir mutant değilsin ve ben de mükemmel değilim," diye mırıldandı. "Burada olduğum tüm zaman boyunca öğrendiğim tek bir şey var ve o da sana öğretebileceğim en iyi ders: Asla Tanrı'nın düşünme şeklini bildiğini varsayma."

"Tamam, eh bu öğrenmesi kolay bir ders çünkü ne düşündüğü hakkında hiçbir fikrim yok." Biraz önce kalbim hakkında ne dediğini ve varlığının büyük bir bölümü boyunca yalnız olduğunu düşündüm. Onun için nasıldı acaba? "Merak ettim, diğer erkek melekler yok mu?" diye sordum kızararak.

"Var."

"Ee, nasıllar?" diye sordum biraz kıskanç hissederek. Benimkilere bakan kahverengi gözleri yumuşadı. "Harika savaşçılar."

"Demek istedim ki, savaşmadıklarından nasıllar?" Dünyasına bir bakış atmayı umuyordum.

Sorarkenki gülümesemesi kendini beğenmiş bir şekildeydi. "Senden ne kadar farklı olduklarını mı soruyorsun?" Onayladım. Kıskandığımı fark edip etmediğini merak ediyordum. Omuz silkti ve konuştu. "Dünyaya sürgünleri yok etmek için gönderilenler güçlüler. İnsan erkeklere has esrarlı çekicilik onlarda eksik. Bazı melekler burada eşleşiyor ama bu yalnızca teselli için. Nadiren eş olarak birlikte kalıyoruz."

"Şaka mı yapıyorsun?"

"Hayır. Biz savaşçıyız. İnsanların sahip olduğu duygular bizde yok, en azından yakın zamana kadar yoktu."

Bunu kabul etmenin getirdiği sinirli bir ton vardı sesinde. "Savaşçı olmayan başka tür melekler var. Başka görevleri var ve daha yumuşaklar ama onlara karşı hiç çekim duymadım."

"Peki ya insan olan erkekler? Onlardan biri bile senden hoşlanmadı mı hiç?" diye inanamayarak sordum. Bunun olması ne kadar mümkündü ki?

Taehyung'un ifadesi kuşkulu hale geldi. "İnsan erkekleri bize göre fazla hassas, çok kırılgan. Kendimi çok fazla engellemem..." Sustu ve yeniden başladı. "Oldukça kuvvetliyim ve birine zarar... Ama hiç denemek istemedim... Şimdiye kadar bana hiç..."

INEVITABLE |TAEJIN|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin