Karantina Part 4 ile geldim nasılsınız? iyi olun bebeksiler. Geç geldim üzgünüm sindire sindire okuyun yorumlarda sohbet edelim :)
Bölüm parçası: Luav- Jikook|Who
|Keyifli okumalar.
Sözler...
Olduklarından daha anlamlı olabiliyor ve ulaşması gerektikleri noktayı çok iyi bilebiliyorlardı.
Sinamadan çıkıp arabaya bindiğimizde nereye gittiğimiz hakkında bir fikrim yoktu ama Jungkook sanki kafasında bir plan varmış gibi kararlı bir şekilde arabayı sürerken aynı zamanda gözleri düşüncelerle parlıyordu. Sinamada söylediği cümleler içimi doldurup kalbime müthiş bir baskı yaparken, onları daha fazla gözardı etmek istemiyordum.
"Ateş suyu nasıl sevebilir?" diye birden sorduğumda ses tonum bu konu hakkında kafa yorduğumu belli edecek tonda çıkmıştı. Jungkook beklenmedik sorum karşısında kaşlarını kaldırdı ama bana bakmamak konusunda ısrarcıydı.
"Zor yönleri var tabiki" dedi sertçe. Direksiyonu sıkıca kavrayan
ellerinden bu konunun onu nasıl
gerdiğini anlayabiliyordum. "Ateş,
suya her dokunduğunda içindeki o
yangının söndüğünü hisseder, gücünü
kaybettiğini sanar Jimin" İçindeki o
yangını söndürdüğümü ve gücünü azalttığımı mı ima ediyordu?"Öyle mi hisseder?" diye sorduğumda
kafasını salladı. "Evet öyle hisseder.
Su, ateşin içindeki alevi dindirir ama
aynı zamanda gücünden alarak ateşi
zayıflatır da." Aşkın insanı zayıflattığı
söylenirdi. Acaba kastettiği bu
olabilir miydi?Sessizliğe gömülüp koltuğumda
oturmaya devam ederken elit tarafın
merkezin de dolanıyorduk elit tarafın hem üst hem de orta kesimde yer alan insanları burada iç içe bulunuyordu. Jungkook caddeden geçerken ağaçların aralarına asılmış renkli ışıklandırmalar, balonlar vb. süsler Geleneksel Elit Günü Kutlaması'nın habercisiydi. Sokaklar şimdiden süslenmeye başlanmıştı bile.Jungkook süslere bakıp göz devirirken ben bu tür olayların elit halkının gözünü ne kadar boyadığını düşünüyordum.
İşin eğlence kısmına kendilerini
verdikleri için, sevgili elitlerin gerçek yüzlerini göremiyorlardı. Her lüks binaların kapısında asılı koca
fenerler de Geleneksel Elit Günü'nün
bir simgesiydi.Renkli caddelerden geçip bir alışveriş merkezinin önünde durduğumuzda buraya neden geldigimizi kestiremiyordum. Jungkook arabayı otoparka park ettikten sonra kemerini açtı ve arabadan indi ben de kapımı açtıp indiğimde kapımı arkamdan kapattım ve adımlarına ayak uydurmaya çalışarak yanında yürürken, otoparktan çıkıp alışveriş
merkezinin ilk katına girdik.Otomatik kapılar yana açılır açılmaz çalan opera kulaklarıma gelirken, devasa alışveriş merkezinin orta kısmı fenerler ve gümüş güneşlerle süslenmişti.
Işıklı mağazaların her biri göz
kamaştırırken, ben bakışlarımı ortada
sarkan devasa gümüş güneşlerden
alamıyordum. Jungkook elimi tuttup gülümsedi.Vitrinlerin önünde yürümeye
başlarken birkaç kızın durup
şaşkınlıkla garip garip bize baktığını görmüştüm. Gözlerinden sanki "Jungkook ve Jimin mi bunlar?" dercesine bir ifade okunuyordu. Kıza otuz iki diş sırıttıktan sonra Jungkook'un elini sahiplenircesine daha fazla sıktım ve Jungkook bu hareketime bıyık altından gülerken hoşuna gittiğini belli etmemeye çalışıyordu. "Elit Gününde ne giyeceksin?" diye sorduğumda omuz silkti. "Bilmem. Sence tişörtsüz gelsem nasıl olur?" Sinirle güldüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐓𝐡𝐞𝐫𝐞 𝐅𝐨𝐫 𝐘𝐨𝐮 ♡ 𝐉𝐢𝐊𝐨𝐨𝐤
FanfictionAcımasız değillerdi, katil hiç değillerdi. Sadece karanlıklardı işte. Karanlığın bile olduğu konumdan utanıp. Kendini sorgulayacağı kadar karanlıklardı. "Boşuna uğraşma, miniğim. Ne dipsiz okyanus ne de sonsuz gökyüzü. Hiçbir şey temizliyemez içimiz...