|Keyifli okumalar.Uyanmamı sağlayan güneş ışıkları veya alarm yerine geçen erkek kardeşim diyebileceğim birisi vardı ve tabiki bu Taehyung'du. Kafamı yastıktan kaldırmadan "Ne var ?" diye mırıldandım.
"Hadi Jimin'e kalk artık." Diye söylenince "Bir nedeni var mı ?" diye karşılık verdim. Eğer bir nedeni yoksa kalkmayacaktım, zaten daha gözümü bile açmamıştım. Hiçbir şey söylemeyince gittiğini düşünüp gözlerimi açtım yatakta doğrulup bacaklarımı aşağıya sarkıttım ve ellerimle yüzümü ovuşturduktan sonra alnıma dökülen saçlarımı geriye attım. Kalkıp banyoya yürürken masamda oturan Tae'ye "Günaydın" dedim.
"Günaydın" gülümseyerek cevap verdi sabah sabah bu enerjiyi nerden buluyordu ? Banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım. Tae ile aşağıya inerken babamın gitmiş olmasını umuyordum. Zaten evde fazla durmazdı Merdivenlerden aşağıya inip mutfağa gittik ve kahvaltı barına oturduk. Annem önümüze tabaklarımızı koyarken yüzünde büyük bir gülümseme vardı.
"Günaydın benim güzel oğullarım."
"Günaydın anne."
"Günaydın ajumma"
Annem kendi tabağınıda alıp karşımıza oturdu. Annemin arkasında kalan kırmızı mutfak dolaplarına baktım siyah alalım diye yalvarmıştım ama o kırmızıyı tercih etmişti. Omuz silktim. Parmağımdaki yüzükleri çıkarıp masaya koydum yemek yerken yüzüklerimi çıkarırdım.Tabağımdaki patates kızartmalarına döndüm domateslerimi çoktan bitirmiştim. Tezgahın üzerinedeki sürahiden su doldurup içtim yemek sırasında en az 5 bardak su içiyordum ve Tae bu kadar zayıf olmamı sürekli su içmeme bağlıyordu ama ben bir nedeni olduğunu sanmıyordum.
Kahvaltımız bitirdikten sonra Tae annemi ve beni öperek yanımızdan ayrıldı. Muhtemelen evine sonrada grubun yanına gidecektir diye düşündüm. Maddi imkanları fazla iyi olan bir ailesi yoktu ama kesinlikle bizden daha huzurluydu. Para hiçbir zaman sıcak bir aile ortamının yerini tutmazdı.
Yaklaşık 3 saattir odamdaydım. Yapacak hiçbir şeyim yoktu. Okula bile gitmiyordum. Bu yüzden beni sıkan derslere yada aptalca insanların olduğu bir ortam yoktu. Tamamen özgürdüm. Sonunda odamdan çıkmaya karar verdiğimde havanın kararmasına az kalmıştı. Bu katta bulunan atölyeye girdim. Annemin burda olması pek sürpriz değildi. Pazar günlerini genelde burda geçirirdi kapının girişinde dikildiğimi görünce sıcacık gülümsemesi yüzüne yayıldı.
"İçeri gelsene oğlum."
Kapıyı kapatıp yavaşça yanına gittim ve rengarenk olmuş önlüğüne bakıp gülümsedim. Ardından bakışlarımı rahatça vurduğu fırça darbelerini içeren tuvale çevirdim. Yaptığı resme bakarak anlam çıkarmak zordu. Resim çizebilirdim ama ilgilenmezdim annem küçükken öğrenmem için çabalamıştı ama müzik ve dans daha fazla ilgimi çekiyordu.Kollarımı göğüsümde kavuşturup resmi anlmaya çalışmamı komik bulmuş olacak ki güldü.
"Sanırım anlamadın."
Dudağını ısırıp özür dilercesine baktım.
"Şu" dedi bir bölgeyi gösterirken.
"Ateşin sembolü" parmağıyla bir şeyleri işaret ederek açıklamaya devam etti. "Geçtiği yeri yakan bir şey.""Ve şu gördüğün" derken parmağı başka bir bölgeyi gösteriyordu. "Suyun sembolü,geçtiği yeri donduran bir şey " İkisinin birleştiği yeri gösterirken imalı bakışlarını bana çevirdi gözlerimi kaçırıp ona bakmak yerine resme odaklandım.
"İkisinin karıştığı nokta, bir dans gibi cinsiyetsiz bir dans, Aşkın dansı." Bir birine karışmış ateş ve su. Yutkundum.
"Ateş ve suyun dansı oldukça tehlikeli gözüküyor." diye mırıldandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐓𝐡𝐞𝐫𝐞 𝐅𝐨𝐫 𝐘𝐨𝐮 ♡ 𝐉𝐢𝐊𝐨𝐨𝐤
FanfictionAcımasız değillerdi, katil hiç değillerdi. Sadece karanlıklardı işte. Karanlığın bile olduğu konumdan utanıp. Kendini sorgulayacağı kadar karanlıklardı. "Boşuna uğraşma, miniğim. Ne dipsiz okyanus ne de sonsuz gökyüzü. Hiçbir şey temizliyemez içimiz...