Bölüm 1

32 8 5
                                    


Bismillahirrahmanirrahim

Sam'in Gözü ile...

4 Nisan 2015

Kaç tane insan ilk uyandığı odanın hastane odası olmasını isterdi ki? En azından ben istemezdim. Oda karanlıktı ama ayın yansıttığı ışık sayesinde ısıssız ortam dağılı vermişti. Böylece bende yanımdaki ince beyaz masanın üzerine konulmuş olan küçük abajuru fark edebilmiştim. Sonra abajura açmak için uzanacaktım ki yalnız olmadığımı fark ettim.

Önce biraz ürktüm "Kimdi ki bu acaba?" diye içimden geçirirken gözüme odanın muhteşem büyüklüğü ve her yerin bembeyaz oluşu çarptı. Özel oda olduğunu anlamam çok sürmemişti. Dış kısma bakan duvarın tamamı cam ile kaplıydı ve küçük bir de balkona sahipti. Perdelerin üzerindeki dantel işlemeleri harikulade duruyorlardı. İnce güzel işleme detayları olan perdenin yanında sarışın bir bayan sessizce oturmuş, gözleri buğulu, sanki ağlamaklıydı. Gözlerimi yeni açmama rağmen o sanki bütün ışıltısıyla orada oturuyordu. Çok güzeldi ve ağladığından artık emindim çünkü yaşlı gözleriyle bana bakıyordu. Işığı açmamla birlikte o hoş görünen sarışın bayanın elimi tutması, ışık hızıyla yanımda belirmesi saniyeler sürmüştü. Ağlıyordu. Şaşkın buğulu mavi gözleriyle bana bakıyordu. İçeriye otuzlu yaşlarda güçlü kasları olan, zayıf, bal sarısı gözlere sahip düz koyu yeşil tişört ve altına siyah kot giymiş bir adam girdi. Uyandığım için sanki şaşkındı. Benim ise tek düşündüğüm bunlar kimdi? Ben neredeydim? Bu başımdaki şişlik ve uğultu neyin nesiydi? Bu soruları sormak istiyordum. Ağlamaktan gözleri şişmiş bayana doğru baktım.

"Sorun nedir, Hanımefendi?" diye sordum.

Güzel gözlü bayan bir kere daha ağlamaya başlamıştı. Adam onu hızlı bir şekilde sardı. Yanlış bir şey söylemişim gibi bana bakıyordu. Ben bir şey söylememiştim. Sadece bana ne olduğunu öğrenmek istiyordum. Sonra belirli bir süre teselli edişini izledim. Adam hala bana kötü kötü bakıyordu. Gerilmiştim. Güzel gözlü bayan bana tekrar yaklaşmıştı ve sonunda aklımda bir saattir dolaşan soruları sorabilecektim. Adam doktoru çağırmaya gitmişti. Bayan sakinleşmişe benziyordu. Gözlerindeki yorgunluğu, hüznü fark edilebiliyordum. Ama yine de sormalıydım kafamdaki soruları ve başladım sormaya.

"Affedersiniz ama sorun ne? Neden ağlıyorsunuz? Ne oldu bana? Siz kimsiniz? " dedim. Bayan şaşırmıştı. Şaşkınlığını saklayamayıp.

"Beni hatırlamıyor musun? Annen Rosa." Dedi. Ne yani bu güzel bayan şimdi benim annem miydi? Benim şaşkınlığım onun şaşkınlığından daha fazla olmuştu. Çünkü karşımdaki bu melek yüzlü kadın bana annem olduğunu söylüyordu. Devam ettim sormaya.

"Peki o adam kim?" diyerek kapıyı başımla göstermiştim ve sessizce "Bana bakışlarından hoşlanmadım." dedim.

"O da baban Steve ." dedi ve tebessüm etti. O kadar güzel gülümsüyordu ki sanki odayı ısıtıyordu. Başımdaki ağrının sebebini sordum. Kaçamak cevaplar vermişti ben de çok üstelemek istemedim çünkü gerçekten başımdaki ağrı konuştukça artıyordu. Kısaca anlatmıştı. Yanlışlıkla merdivenlerden düştüğümü, darbe sonucu bayıldığımı ve hastaneye getirdiklerini söylese de hatırlamıyordum.

"Peki adım ne?" diye sordum.

Bir an tereddüt etti . Sanki aklında bir şeyler tartıyor gibiydi. O düşünürken ben onu izlemek istemiştim o kadar tatlıydı ki, yüzü beyazdı ve saçları açık sarıya boyanmıştı. Gözleri açık maviydi ve birkaç tane yüzünde çil vardı. Yanakları ya ağlamaktan kızarmıştı ya da al al olmalıydı. Makyaj yapmamıştı ve solgun duruyordu. Ben bunları düşünürken hala adımı söylememişti buda beni biraz şüpheye düşürmüştü. Tam yalan mı söylediniz diyecekken son anda cevap vermişti.

Taş'tan Evler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin