Evin önüne gelince parayı adama uzattım.
'Teşekkürler elinize sağlık" demiştim. Taksici bey de nezaketen karşılık vermişti.
"İsterseniz Eşyalarınızı eve kadar çıkarabilirim hanım efendi." demiş olsada ben başımı sallayarak.
"Çok sağ olun biz hallederiz." deyip kabul etmedim. Ardından eşyaları alıp evimizin bahçesinden girdim. Yan komşularımız hala uyanıktı. Kim olduklarını bile bilmiyordum. Yakında düzenim oturunca onlarla tanışmaya giderim diye düşünüyordum. Daha fazla dışarıda kalmamak için hızlıca anahtarları çıkarıp evin kapısını açtım. İlk adımımı atarken mırıldandım.
"Bismillahirrahmanirrahim" dedim.
"Bana mı seslendin?" dedi Lia.
"Hayır canım. Rahman ve Rahim olan Allah'ın adı ile dedim. Yani Bismillahirrahmanirrahim." içeri geçerken konuşmaya devam ediyorduk.
"Peki neden öyle söylüyorsunuz?"
"Çünkü biz her şeye O'nun (c.c.) ile başlarız." Masum bir bakış atarak şöyle dedi.
"Ne harika bir bağlılık. Biz de böyle değil. Seviyoruz anımsıyoruz ama her şeye O'nu katmıyoruz. Ne güzel teslimiyet. Imrendim sana. Bunu nasıl yaptığını bana da anlatmalısın."
O an öyle mutlu idim ki, bu kelimeler zihnimde tekrar edip duduyordu ve sanırsın midemdin etrafımda kelebekler uçuşuyordu. Tarifi az bir mutluluk idi. Allah demem bile onu böyle yapıyordu ise kim bilir kuran nasıl iyi gelirdi Lia'ya.
"Elbette. En yakın zamanda konuşalım bunu. Ertelemeden.geciktirmeden. olur mu?" onu geç kurtarmak istemiyordum. Tamam dercesine başını sallamıştı. İlgisini çekmiş iken, bu ilgiyi dağıtmak doğru olmazdı. O yüzden öncelikle yemek yemek için bir şeyler hazırlamaya koyulduk. Bir şeyler hazırladıktan sonra masayı hazırlayama başladık. Önce üstünü silmek zorunda kaldık çünkü üstünde koca bir toz yığını vardı.
Yüzümü çevirip"Lia ben üstümü değiştirip gelsem olur mu?"
"Canım olur elbette. Ben sofrayı hazırlarım. Sen rahatına bak." Hızlıca gidip üzerimi değiştirmiştim. Üzerime rahat edebileceğim gri bir eşofman takımı giymiştim. Saçlarımı ise tamamen açmıştım. Onlarında hava alması gerekiyordu. Aşağı geri döndüğümde Lia'nın arkası dönüktü ve sofraya koymak için ekmekleri dilimliyordu. Bende masay geçip oturdum. Sırtını döndüğünde ise dona kaldı.
"Firdevs!! Bu sen misin?"
"Nasıl yani ben miyim? Benim elbette bu kadar şaşılacak ne var?"
"Gerçekten aynaya bakmıyorsun diye düşünüyorum. Çok güzelsin."
"Teşekkür ederim. Hadi otur lütfen. Acıktım." Lia şaşkın bakışları ile sofraya oturdu. Yemek yerken nasıl böyle değiştiğim hakkında konuştuk. Bana tesettürü neden kullandığımı sordu.
"Neden güzelliğini gizliyorsun? Gerçekten harika bir bayansın. Böyle gezmiş olsan gerçekten talibin çok olabilir." Diyip kıkırdıyordu.
"Teşekkür ederim canım. Sana neden kapanmamız gerektiğini kısa bir kaç soru ile anlatmak istiyorum sorun olur mu?"
"Lütfen devam et."
"O halde ilk soru. Sana ait çok değerli bir eşyan olsa, bu bir kese zümrüt veya yakut olsun. Ne yapardın?"
"Evde tutardım."
"Sadece eve mi koyardın yoksa saklar mıydın?"
"Tabi ki o kadar çok değerli taşım olsa kasalara koyardım. Hatta onu da saklardım. Gizli yerler yaptırırdım. Ama bunun ne alakası var canım?"
"Devam edelim. Demek çok gizli yerlere saklardın. Hatta kasaya koyardın. Sonra o kasayı da saklardın. Yani bir kere saklamanın bile yeterli olduğunu düşünmüyordun? Doğru mu anladım.
"Evet."
"Peki son soru. O halde bizim bedenlerimiz değersiz mi ki başkalarının izleyebileceği sergiye çevirelim? Onların bizim iznimiz olmadan kötü bakışlarına maruz kalalım. Demem o ki biz o mücevherlerden değersiz miyiz ki kendimizi korumak ve gizlemek için üzerimizi örtmeyelim? Sen değersiz değilsin Lia. Bu dünyadaki hiç bir kadın değersiz değil." Lia donmuştu. Zihnini bir şeylerin kurcaladığı çok belli idi ve bu çok iyi idi. Doğruyu bulması için sorgulaması lazımdı. El işareti yapıp ona seslendim.
"Burada mısın?"
"Şey evet. Sadece bu çok mantıklı ve haklısın. Biz o taşlardan çok daha değerliyiz. Ben hiç böyle düşünmemiştim. Bunu nasıl düşünebildin?"
"Bir bilgin vardı ondan dinlemiştim. Ayrıca biliyor musun zaten bu Kuran da var olan bir ayettir ve şöyle geçer orada.
يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ قُل لِّأَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَاء الْمُؤْمِنِينَ يُدْنِينَ عَلَيْهِنَّ مِن جَلَابِيبِهِنَّ ذَلِكَ أَدْنَى أَن يُعْرَفْنَ فَلَا يُؤْذَيْنَ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَّحِيمًا
"Ahzâb 59"
(Yâ eyyuhân nebîyyu kul li ezvâcike ve benâtike ve nisâil mu'minîne yudnîne aleyhinne min celâbîbihinn(celâbîbihinne), zâlike ednâ en yu'rafne fe lâ yu'zeyne ve kânallâhu gafûran rahîmâ(rahîmen))
Yani şunu demek istiyor; Ey Peygamber! Zevcelerine ve kızlarına ve müminlerin kadınlarına de ki, üzerlerine feracelerini sıkı örtsünler. Bu, onların tanınmalarına ve eza edilmemelerine en yakın (en muvafık) bir sebebdir. Ve Allah en çok mağfiret edendir, çok merhametli olandır. İşittiğin gibi Allah bizim zarar görmemiz ve değer kaybetmeyip iffetimizi koruyabilmemiz için örtüyü emretmiştir. O yüzden elimden geldiği kadar Allah'ın emir ettiği şeyleri uygulamaya gayret ediyorum. Böylece kendimi de muhafaza etmiş oluyorum. Çünkü O'nun tüm emirleri sadece bizi korumak ve huzurlu yaşatmak için olabilir. Ama bizlerin çoğu bunun kıymetini bilmeyip sadece boş işlerle uğraşıp duruyoruz." Gözlerim dolmuştu. Gafletin içindeydik. Gafildik. Bir çok isle meşgul yalnızca Allah'ın emrettikleri ile az veya hiç meşgul değildik. Yazıktı bize! Yazık! Gözlerimden süzülen yaşların ardından Lia dona kalmıştı. Tedirgin bakışları ile bana bakıyordu.
"Sorun nedir?"
"Kuranın verdiği huzur ve bulunduğum hal, genelde gözlerimi ıslatır. Sorun yok yani. Hadi yemeğimizi yiyip işlere başlayalım." Demiştim.
Bu hüzün içimi burkmuştu ama Lia için daha iyisini yapmak istiyordum. hem belki onun da bize katılmasına vesile olabilirdim. Hidayet nasip et Ya Rab! diye içimden geçirmiştim. Daha fazla aç bırakmamak için yemek yapmaya başlamıştık. Yemeğimizi en basit olacak şekilde yapıp bir şeyler atıştırdık. Ardından ev temizliğine başladık. Uzun bir temizliğin ardından ikimizde kendimizi duşa atmak istiyorduk. Elimizdeki son işleri de yapıp duşa geçmiştik. Duşa girmeden önce ise Lia'nın giymesi için temiz eşofman takımımdan vermiştim. Ardından ikimizde uyumak için odalarımıza çekildik. Onu misafir odasına gönderdim. Sonra ben de eski odama gidip hemen uykuya daldım. bu yorgunluğun üstüne en iyi güzel bir uyku giderdi. Sabah olunca okula gidecektik. Biyoloji dersi ve Sam Carter bizi bekliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Taş'tan Evler
SpiritualeSiz O'nsuz kaç yıl yaşadınız? Ben O'nun muhabbetinden yoksun, tam 8 yıl yaşadım. Şimdi bir uçurumun kenarından su ana kadar yaşadığım boş zamanlara bakıyorum da, hiçbir şey bırakmamışım akıllarda. Sadece popüler olmakla yetinmişim. Böyle fani, böyl...