Hayatımızın bazı dönüm noktaları olur. Ben de şuan onlardan birisi olduğuna inandığım noktalarımdan bir tanesindeyim. Elimdeki kağıda bakıp sonra aileme döndüm ve karşımda gördüğüm görüntü o kadar güzeldi ki.
"Rose ve Steve'in yüzlerindeki o tebessümün sebebi benim!" demek. Bu düşünce inanamayacağınız kadar hoş ki. Ailemi mutlu görmek ve bu mutluluğa sebep olduğumu bilmek gurur verici ve samimiydi. Sonunda rahat bir nefes alıp, harika bir yemek yemiştik. Böyle keyifli olmamızın sebebi yemeğin çok güzel olması değildi. Tamam! Annemin hakkını yemek istemem. O çok güzel bir aşçı ama keyifli olmamızın asıl sebebi; benim bir dahi olduğumu kanıtlamalarıydı. Babam heyecanla okuldan bahsediyordu.
" Sam okula bayılacaksın! Gerçekten güven bana senin sınıfını özellikle seçtirdim. Bütün evrak işleri halledildi ve transfer işlemlerin yapıldı. Bugünden itibaren yeni okulun ve yeni arkadaşların olacak.
" Kulağa kötü gelmiyordu. Nasıl olsa eski sınıfımda benim için yabancıydı. Hiçbirini tanımıyor, hatırlamıyor ve bilmiyordum. Benim için bir şey değişmiyordu ama iyi bir eğitim alacağımı bilmek güzeldi. Babam devam ediyordu heyecanla.
"Sam en çok sevdiğin deneylerini de yapabileceğin bir odan olacak." Yanlış duymadıysam babam kendi şahsıma münhasır bir laboratuvarım olacağını söylüyordu. Babama şaşkın bir ifade ile sormaktan başka bir çarem yoktu. Bu bilgiden emin olmalıydım. Çünkü deney demek ben demekti.
" Baba! Sadece bana mı ait olacak? Yani her öğrenciye bir deney odası mı var?" Mutluluğum gözlerimden okunuyor olmalıydı ki babamda bana tatlı tatlı gülümseyip cevap vermişti.
"Hayır, ama öylede sayılabilir. Her sınıf için bir laboratuvar var. Sınıf arkadaşların az olduğundan kendi şahsına ait olarak da düşünebilirsin. Zaten oranın sahibi biziz. Pek de yanlış olmaz ama arkadaşların bunu bilmez iseler daha iyi olur.Tamam mı delikanlı?" Öncelikle şu bilgiyi sindirmeliydim. Hastane bizimdi ve şimdide okul. Bu hayret verici olayı tam idrak edemeden konuşmaya başladım.
"Baba sen ne kadar zenginsin?" Yüzümün şaşkın olduğumu belli eden o tuhaf şekli aldığını düşünsem de umurumda değildi.Çünkü babamın varlığı hakkında hiçbir şey bilmediğimin ya da hatırlayamadığımın farkındaydım. İşte ailem için can alıcı soru bu olmalıydı. Annem ve babam birbirine bakıp tebessüm etmişlerdi.
"Tatlım şuan düşünemeyeceğin ya da anlayamayacağın kadar çok mal varlığına sahibiz. İlerde hepsini daha yakından tanımanı sağlayacağız. Değil mi Steve?" Babama tatlı bir gülümseme ile bakış atıp bana döndü. Annem gerçekten bir huri olmalıydı. Bir insan nasıl bu kadar tatlı gülümseye bilirdi ki? Babam düşüncelerimi aralamıştı.
"Elbette tatlım. Sam bizim tek oğlumuz. Tek varisimiz." Varis olmam umurum da olmasa da öyleydim ama şuan umurumda olan tek şey durumumuz hakkında bilgilerdi. Annemlerin bu mutluluğunu bozmamak için daha fazla üstelememeye karar vermiştim. Babam yemek masasından kalkıp salona doğru ilerledi ve eline satranç takımımı aldı.
"Hadi ortak! Gel bakalım. Bir Dâhiyi satrançta yendiğimin havasını herkese atmak istiyorum!" Derken babam her yere tebessüm saçıyordu ama unuttuğu bir şey vardı. Beni yenemeyecek olmasıydı. Keyfim tekrar yerine gelmişti. Varis konusunu ise daha sonrada konuşabiliriz diye düşünüyordum.
"Tek anladığım babam Steve CARTER gerçekten zengin bir adamdı!"
Vakit çok geç olmadan babamın işini bitirip 3-0 galip gelmiştim. Babam beni yenemeyeceğini anlamalıydı. İyiydim bu işte.Ardından odama çıkmak için izin aldım. Odama gidip rahat bir elbise giyinip uyumak istiyordum. Yarına yoğun bir gün olacaktı. Yeni okul, yeni arkadaşlar, yeni ortam. Yeniden doğmuş gibiydim.İyi miydi yoksa kötü mü bilmiyorum ama annemler gayet mutlu idiler. Şu anlık bu benim içinde yeterliydi. Annem Rose'un ve babam Steve'in tebessümüne sebep olmak beni de mutlu ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Taş'tan Evler
SpiritüelSiz O'nsuz kaç yıl yaşadınız? Ben O'nun muhabbetinden yoksun, tam 8 yıl yaşadım. Şimdi bir uçurumun kenarından su ana kadar yaşadığım boş zamanlara bakıyorum da, hiçbir şey bırakmamışım akıllarda. Sadece popüler olmakla yetinmişim. Böyle fani, böyl...