Bölüm 8

8 2 7
                                    

Merdivenlerden küçük adımlarla inerken tüm ev ahalisi kahvaltı sofrasında bana bakıyordu. Annem her zaman ki gibi tatlı, göz kamaştıran, ışıltılı bakışından atarken, taze meyve suyumu bardağıma dolduruyordu. Babam Steve ise benden heyecanlı görünüyordu. Benimle konuşmak ister gibi yemek masasından kalkıp, yanıma yanaştı.
" Evlat nasılsın? İyi misin? Heyecan ne durumda? " gözleri bir garipti. Hüzünlü müydü yoksa böyle bir başarı sağlayıp sınava gireceğim için mutluluktan mı olmuştu bilmiyorum.

" İyiyim Bay Steve rahatlayın lütfen. " ona ismi ile hitap edip gülümsemek hoşuma gidiyordu.

Bana bakış atmıştı. Beraber yemek masasına geçip bir şeyler atıştırmıştım. Meyve suyumu içmeyi tercih etmiştim. Stres yapınca midem bulanmaya başlıyordu. Fazla dolu mide iyi olmaya bilir diye çok bir şey yememiştim. Daniel de yedikten sonra babam bizi götürmek için arabaya doğru geçmişti. Sınava Oslo Üniversitesinde tabi olacaktık. Yola çıkmak için arabaya binmiştik. Babam dikiz aynasından arada bana bakıp duruyordu. Tebessüm edip bizimle şakalar yapıyordu. Bay Carter oldukça neşeli idi. Böyle beni içten seven bir ailem olduğu için şükürler ediyordum. İşte en sevdiğim kadın yanımda, güneş gibi parlak bakışları üzerimde. Sakura ağaçları bile dillenircesine bakıyorlardı bana... Muhabbetle dolu, tatlı sözler ve mizahlarla yolculuğu geçirmiştik. Babama heyecan yapmama konusun da elimden geleni yapacağıma söz vermiştim. Araba yolculuğumuz bitmişti. Babam annemle konuşuyordu.
"Arabayı park edip geliyorum. Siz sınav salonuna doğru gidin." İşte Oslo Üniversitesinin Devasa büyüklüğü ve şöleni karşımda duruyordu. İçeri ilerlerken her attığım adıma ayrı bir titrek atıyordum. Binaya giriş yapmıştık. Merdivenlerden çıkarken sınıf öğretmenimizin bizi beklediğini fark ettim. Bize doğru adımlar atmaya başlamıştı. Elini babam Steve doğru uzatmış, selam veriyordu.

" Merhaba Bay Carter. Merhaba çocuklar. Nasılsınız?" Babamda aynı hoşnutluk ve heyecan içinde karşılık vermişti.

" Merhaba Bay Rolf. Sizi beklemiyorduk. Ne iyi olmuş gelmeniz. Çocuklar daha iyi motive olurlar sayenizde. Bizden çok siz vardınız onların yanında. " Kocaman gülümsemişti Bay Carter. Sınıf öğretmenimin varlığı beni mutlu ettiği gibi onu da etmişti. Bize doğru eğilip sessiz bir üslup ile konuşmuştu.

" Nasılsınız?"

Daniel ürkek bir ses tonu ile cevap vermişti.

" Nasıl olabiliriz ki?" Duraksamıştı. Acı bir gülümseme ile devam etmişti.
"İyiyiz, bomba gibiyiz ama çok korkuyorum Bay Henry. "
Bay Henry Rolf başını okşamıştı.

" Sakin olun çocuklar. Biliyorsunuz ki çok emek ettiniz. Ben eminim başaracağınıza. Olmaz ise de düşünsenize ilk yüz arasına girebilmek bile başarı. Bundan sonraki sınavlarınız da olacak. Üzmeyin kendinizi ve rahatlayın. En kötü bir yıl sonraki sınava girersiniz. Unutmayın emek ettiniz yemeğini de yemelisiniz. Kazana ne koyarsanız, çömçenizde o çıkacak. Ve siz o kazana çok şey kattınız çocuklar. Meyvesini yeme vakti şimdi! Hadi canınızı sıkmayın ve bu sınavın doğanın tadını çıkarın. Sizi tam burda bekliyor olacağım. Aileniz ve ben sizinle gurur duyuyoruz. Siz kıymetlisiniz çocuklar. İki elmassınız. Sadece biraz daha işlenmeyi bekliyorsunuz. Şimdiden Başarılar dilerim. "

Amfiye doğru gidiyorduk. Sınıfın içerisine okul öğretmenlerini ve velileri almasalarda, üniversitenin kapısı yüz öğrencinin velisi ile dolup taşıyordu. İçeride ise öğretmenler bizleri karşılıyordu. Ama onlar da amfi kapısına kadar bize eşlik edebilmişlerdi. İçerideki gözetmenlerin hepsi öğretim üyesi idi. Gözlerim onlardan çok, devasa büyüklükteki amfiye kaymıştı. Beni etrafımda döndürmüştü.

"Bu amfide ders vermek istiyorum. Biyolojiyi burada aşk ile anlatmak istiyorum. Doğanın mucizevi oluşumunu, var oluşunu bir kere daha bu sıralarda öğrencilerime aktarmak istiyorum."

Taş'tan Evler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin