twelve

5.8K 766 194
                                    


Bedensiz ve hiçbir yere ait olmadan geçirilen onca yıl. Acaba kaç yaşındaydım? Ne kadar uzun zamandır bu saçmalığa katlanmıştım? Önceden bunun eğlenceli olduğunu bile düşünürdüm çünkü bir bedene sahip olmanın nasıl bir his olduğunu hiç tatmamıştım.

''Diğer Jimin...'' diye başladı Yoongi ve kaçınılmaz konunun açılmasına neden oldu. Rahatlayan bedenimin tekrar gerildiğini hissettim.

''Bunun için sizden ne kadar özür dilesem ve üzgün olduğumu dile getirsem az ama gerçekten hiçbir şeyi isteyerek yapmadım.'' Hepsiyle tek tek göz teması kurdum. ''Bir bedende sabit kalabileceğimi bile düşünmemiştim, bu ilk defa başıma geliyor ve bir çözümü var mı onu bile bilmiyorum.''

''Hiçbirimiz seni suçlamıyoruz,'' dedi Namjoon.

Seokjin başıyla onaylayarak devam ettirdi, ''Ama Jimin'i özlediğimiz de bir gerçek.''

Göz ucuyla Jungkook'a baktım. Bana bakmıyordu, aslında kimseye bakmıyordu. Bakışları yerdeydi ve sanki aklı buradan çok uzaktaydı. Büyük ihtimalle bundan en çok etkilenen o olmuştu çünkü her gün sarılıp her saniye yüzünü gördüğü insanı elinden almıştım, daha da kötüsü Jungkook hala her gün o bedene sarılıp her saniye yüzünü görüyordu ama bedenin içindeki onun sevdiği insandan çok uzaktı.

''Geri gelme şansı hiç yok mu?'' Benim gibi Jungkook'un asık suratını fark eden Taehyung hemen yanımdaki koltuktan mırıldandı.

''Bu da cevabını bilmediğim bir başka soru.'' Farkında olmadan önümde birleştirdiğim ellerimle oynayarak stresimi azaltmaya çalıştım. ''Normalde bedenine girdiğim insanların sadece bir gününe sahip oluyordum ve ertesi gün bedenin sahibi hiçbir şeyin farkında olmadan hayatına devam ediyordu. Koca bir günü uyuyarak geçirmişsiniz gibi düşünün. Değişen tek şey tarihlerdi. Ama aylardır buradayım ve Jimin'in ruhu,'' Ne söyleyeceğimi bilemeyerek duraksadım. ''Ona ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yok. Keşke geri getirebilecek herhangi bir yol biliyor olsaydım, çok üzgünüm.'' Biraz daha konuşursam ağlayacağımı hissederek sustum.

Jungkook'un az önceki suratı gözümün önünden gitmiyordu. Son zamanlarda bu konu üzerine düşünmeyi bırakmıştım ama şimdi onu öyle görünce aslında ne kadar kötü bir duruma soktuğumu yeni fark ediyordum. Birini kaybetmek nedir bilmiyordum. Birini sevmek nedir, sevdiğini kaybetmek nedir bilmiyordum. Bunların en azından birini yaşayacak kadar hakim olduğum bir hayatım hiç olmamıştı. Her gün hava karardığında ertesi gün gireceğim bedeni ve yaşayacağım hayatı düşünürdüm. Dünyanın neresinde olacağımı, hangi ülkede olacağımı ve bu sefer hangi dilde konuşmam gerektiğine dair tahminler yürütürdüm.

Şimdiyse öyle bir seçeneğim yoktu çünkü başımı yastığa koyduğum yerde uyanacağımı biliyordum. Bir çeşit bedenin 'yeni sahibi' olduğumu kabul etmeye başlıyordum ve bunun doğru olup olmadığını bile bilmiyordum.

Neden ben, diye düşündüm diğer düşüncelerin hepsini bir kenara iterek. Onca insan, onca hayat. Neden ben? Tüm bunların nedeni neydi? Neden bir bedenim yoktu? Neden bir hayatım yoktu?

Neden ben?

''Hava kararmak üzere,'' diyerek kendi içimdeki çatışmamdan beni kurtaran Hoseok oldu. Bakışlarım perdelerin arasından görünen gökyüzüne döndü. Maviliği kaybolmuş kızıla boyanmak üzereydi.

Herkesin üstüne bir durgunluk çökmüştü sanki. Anlaşmış gibi ayaklandılar ve Jungkook onları geçirmek için peşlerinden gitti. Görüşürüz demediğim için bana kızarlar mıydı bilemiyordum ama o an onların yanında oldukça fazlalık gibi hissettiğimden bunu yapamamıştım.

Kapının kapanma sesini duymama rağmen Jungkook'u bir süre göremedim. Salona geri döndüğünde yüzünde az öncekinden daha üzgün bir ifade vardı. Bana baktı ama gördüğü ben değildim. Görmek istediği ben değildim. Acı çekiyormuş gibi yüzünü buruşturdu. Bir saniyeliğine arkasını döndü, ellerini kaldırıp gözlerini sildi ve tekrar bana döndüğünde yüzünde zorla konulmuş gibi duran oldukça titrek bir gülümseme vardı.

Sanki canı yanmıyormuş gibi gülümsemesini silmeden, ''Uyumak ister misin?'' diye sordu.

Akmayacağını düşündüğüm gözyaşlarım yanaklarımdan akarken, kırılmayacağını düşündüğüm kalbim tam ortadan kırıldı ve Jungkook'un acısını hissetmemiş olmayı dilesem de başarısız oldum.

07.05.2020
saat gecenin 1'i... gün boyu yazmayı ertelediğim için gecenin köründe bölüm yazıyorum umarım cümlelerde kopukluk ya da herhangi bir yanlışlık yokturwşlğ

her gün fic hakkında güzel yorumlar almaya devam ediyorum ve neredeyse 10k olacağız... asla ama asla aklıma gelmeyecek uzak bir hayal gibiydi ve sanki çok büyük bir şey başarmış gibi hissediyor olmam normal mi...

okuyan ve yorum yapan herkese çok ama çok teşekkür ederim!! <3

the sonely soul [jikook] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin