ten

6.3K 788 134
                                    

"Biraz daha bahset," diye mırıldandı. Başını eline yaslamıştı ve masanın hemen karşısında ilgili gözlerle bana bakıyordu.

Jungkook eve döneli henüz birkaç gün olmuştu. Alışmaya çalıştığı her halinden belliydi. Bana baktığında ne gördüğünü bilmiyordum ama durgun bakışları her şeyi söylüyordu. Beni düzgünce tanımıyor olmasına rağmen o kadar nazik davranıyordu ki şaşırmadan edemiyordum.

"Bu bedenden önce," dedim derin bir nefes alarak. "intihar etmek isteyen bir kızın bedeninde uyandım. Sanırım İtalya'da yaşıyordu. Kolları çiziklerle doluydu ve ne zaman kolumu hareket ettirsem canım acıyordu." Kızın kolu gözümün önüne gelince irkilerek başımı salladım.

"Ailesi pek ilgileniyor gibi durmuyordu, hepsi kendi halindeydi. Bedenin içindeki bendim ama zihin kontrolünü sağlayamıyordum. Sürekli kendime zarar vermek istiyordum ama bunu ben değil bedeninde olduğum kız yapıyordu."

"Bu şey hep olur mu?" Her cümlemde daha çok şaşırıyor gibi gözleri kocamandı.

"Şey, bazı bedenlerde olabiliyor elbette. Kendime ve daha doğrusu kıza zarar vermemek için kendimi tutmakta zorlandığımı hatırlıyorum. Gidip bir psikologla konuştum. Bu o kıza yapabileceğim tek yardımdı sanırım. Umarım ben oradan ayrıldıktan sonra da gitmeye devam etmiştir."

"İnanılmaz. Her günün böyle mi geçiyordu yani?"

"Bazı günlerim bunun aksine çok güzeldi. Benimle ilgilenen bir ailem vardı. Arkadaşlarım, güzel bir çevrem, bazen kedilerim ya da köpeklerim... Tüm kötü bedenlerin aksine o zaman gerçekten mutlu hissediyordum." Gözlerimin dolduğunu hissettiğimde durdum.

"Peki ailen?"

"Jungkook..." diye mırıldandım titreyen sesimle. "Kendimi bildim bileli bu haldeyim ben, ailemi nasıl hatırlayayım? Sence kim olduklarını bilsem onların yanında olmaz mıydım? Bulmaya çalışmaz mıydım?"

"Jimin... çok üzgünüm." Masanın üzerinden ellerime uzanıp büyük ellerinin içinde kaybolmasına neden olacak şekilde tuttu. Yanık teninin yanında açık kalan tenim garip bir şekilde uyumluydu. Uzun parmaklarının aksine minik parmaklarım tam onun ellerine göreydi.

"Sana söylememe sebebim de buydu," diye devam ettim. "yine giderim sandım ama günlerce senin yanında uyanıp durdum. Delirdiğimi düşündüm." Kısık sesle güldüm.

"İmkansızdı bu, beni anlıyorsun değil mi Jungkook? Ben yıllarca her bedende sadece bir gün geçirmeye alıştım ve günlerce, haftalarca yanında olmak çok yeniydi. Buna alışmam uzun sürdü ve sana da hemen söyleyemedim. Benden gerçekten rahatsızsan kalacak başka bir yer bulabilirim ve birbirimizi bir daha görmeyeceğimize inanabilirsin. Sana zorluk çıkarmak istemiyorum."

"Saçmalama Jimin." Ellerimi sıktığını hissettim ama o bunun farkında değilmiş gibiydi. Gitmemi engellemek için yapılmış istem dışı bir hareketti sanki.

"Keşke seninle başka bir şekilde tanışsaydık." Kısık bir nefes verdi. "Bu şekilde olması.... garip." Hala tuttuğu ellerime bakmaya başladı. Yüzüme bakmak nasıl hissettiriyordu tahmin edebiliyordum. Sonuçta ben onun sevdiği kişiydim ama bu sadece dış görünüş için geçerliydi. İçindeki kişi bambaşka biriydi. Aslında sevdiği kişinin elleriydi tuttukları ama karşısındaki tanımadığı biriydi.

"Senin suçun değil," dedi belki de günlerdir en çok duyduğum cümleyi bir kere daha tekrar ederek. "bunun için seni kapı dışarı edecek değilim. Sadece senin alışmaya çalıştığın gibi bana da zaman ver. Her şey daha çok yeni ve bazen çıldırdığımı hissediyorum. Her şey çok saçma ve sonra çok mantıklı geliyor. Kendimi nasıl ifade edebilirim bilmiyorum..."

"Önemli değil, seni gerçekten anlıyorum Jungkook. Başka bir hikaye dinlemek ister misin?" Ortamı yumuşatmak için gülümseyerek yüzüne baktım ve Jungkook da aynı şekilde bana minnetle gülümsedi.

29.03.2020
heiiii bebişler nasılsınız💘💘
hazır evdeyken neden bölüm yazmayayım ki dedim, artık gidişatı anlamaya başlıyorsunuzdur umarım ve ben de batırmadan halledebilirim😔😔

the sonely soul [jikook] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin