thirteen

5.6K 753 296
                                    

"Hiç bundan sıkıldığın oldu mu?" Jungkook, soruyu sorarken ilk gün olduğu gibi ilgisini eksik etmeyen bir ifadeyle bana baktı.

"Sanırım bunu düşünemeyecek kadar bulunduğum bedenin hayatına odaklanmış durumdaydım. Daha önce söylemiştim aslında, bu bir tür alışkanlık haline gelmişti. Önemli olan ben değil girdiğim kişinin hayatıydı. Kendimi hiç düşünmedim."

"Nasıl yani?"

"Bunu açıklaması zor." Çattığı kaşlarına ve şaşkın ifadesine bakarken gülmemek için kendimi zor tuttum. "Ben hiç kendim olmadım. Kimse beni görmedi. Baktıklarında gördükleri bedenine girdiğim kişiydi doğal olarak. O insanlar ne seviyorsa ve ne istiyorsa ben ona göre davrandım. Kimseye de anlatmamıştım çünkü ters bir tepki vermelerinden korktum. Burada bu kadar uzun kalmasaydım sana da söylemeyecektim zaten..."

Düşünceli ifadesiyle bana bakmayı sürdürürken sessiz kalıp önündeki kurabiyelerden birini bana uzattı.

Onun gibi sessiz kalarak, biraz da ona düşünmesi için zaman vererek uzattığı kurabiyeyi aldım. Bunları bu sabah beraber yapmıştık. Ben daha çok ona zorluk çıkartmıştım ama Jungkook ile birlikte bir şeyler yapmak hoşuma gidiyordu.

Farkında bile olmadan ona gereğinden fazla alıştığımı kabul etmem gerekiyordu. Bana her zaman çok nazikti ve asla kıracak bir davranışta bulunmamıştı. Bundan sonra başka bir yerde gözümü açıp açmayacağımı bile bilmiyordum ve her gece bunun endişesiyle uyumaya başlamıştım.

"En sevdiğin yemek ne?" diye sordu birden sessizliği ve daldığım düşünceleri bölerek.

"Ben..." Bir süre bekledim. "Bilmiyorum. Birçok yerde yaşadım ve yediğim her şey güzeldi ama hiç düşünmedim."

Anlam veremediğim bir ifadeyle yüzüme baktı.

"Küçükken ne olmak isterdin?"

"Şey, aslına bakarsan daha önce bir sürü mesleği de yapmış bulundum ama gerçekten ne yapmak istediğimi hiç düşünmedim." Nereye varmaya çalıştığını anlayamayarak verdiği kurabiyeyi yedim.

Bana acıyor muydu emin değildim. Yüzünden ne düşündüğü ya da ne hissettiğini anlayamıyordum.

"Daha önce hiç birini sevdin mi?" Sorduğu soruların cevaplarını gerçekten merak ediyor gibiydi.

"Her hayatı sadece bir gün yaşıyordum Jungkook. Sen ise birini sevmekten bahsediyorsun. Ben sevmenin ne demek olduğunu bile bilmiyorum. Aile sevgisi? Hiç ailem olmadı. Arkadaşlar? Onlar da yoktu. Tüm hayatım boyunca bedenlerin arkasına saklanarak yaşadım. Sorduğun çoğu soruya cevap veremeyeceğimi biliyorsun." Sinirlenerek sustum.

"Üzgünüm," dedi kısık bir sesle. "Sadece seni tanımaya çalışıyordum."

"Daha ben kendimi tanımıyorken sen beni nasıl tanıyabilirsin ki? Bir bedenim yok. Bir görünüşüm bile yok. Sana kendimden bahsetmeye çalışırken bile başkasının bedenindeyim."

"Jimin'i özlüyorum," dedi birden. Duraksayarak ona baktım. Başını önüne eğmişti ve uzayan dalgalı saçları yüzünü kapatmıştı.

"O kadar çok özlüyorum ki bazen senin o olmadığını unutup hala yanımdaymış gibi hissediyorum. Nerede ve nasıl olduğunu bilmiyorum, onu bir daha görebilir miyim bilmiyorum. Sadece onu çok özlüyorum."

Ve tüm bunlara rağmen bana hiç kızmıyorsun.

"Ama kimsenin elinden bir şey gelmez, değil mi?" Kafasını kaldırıp yaşlı gözlerle bana gülümsedi.

"Bu yüzden her gün bunları düşünüp üzülmektense seni tanımak istiyorum. Neleri seviyorsun, nelerden korkuyorsun bilmek istiyorum. Sen de bilmediğini söylüyorsun ama öğrenmek için önümüzde çokça zamanımız var Jimin." Sahip olmadığım adımı bana söylerken bir süre duraksadı. Nefesimi tutmuş ona baktığımı fark etmemiş gibiydi.

"Artık bunun için suçluluk hissetmeni istemiyorum çünkü yaşanan hiçbir şeyi geri getiremezsin. Ben bunu kabullendim."

"Jungkook..."

"Dinle," dedi yumuşak bir sesle. "Nasıl istiyorsan öyle davranmakta özgürsün. Artık bu bedendesin ve herkes gerçeği bildiğine göre taklit yapmana gerek yok. Sadece kendin ol. Hangi yemeği yemek istiyorsan söyle, kimi sevmek istiyorsan sev ve ne yapmak istiyorsan onu yap tamam mı?"

Jungkook her geçen gün hak etmediğim değeri ve ilgiyi bana vermeye devam ediyordu. Sözlerinden sonra ağlamaya başladığımda bile, kendi acısını yok sayarak karşımdaki sandalyeden kalkıp yanıma geldi ve bana sarıldı. Ona sarılınca rahatladığımı anlamış gibiydi.

Yine ve yine, ağlamayı kesene kadar kollarını benden çekmedi.

17.05.2020
MERHABA MERHABA 10K OLDUK😭😭😭bu bölüm her ne kadar içime sinmeyen bir bölüm olsa da 10K olmanın sevinciyle sizi bekletmemek için hemen yazmak istedim🌼🍃
okuyan ve güzel yorumlar yapan herkese çoookkk teşekkür ediyorum💙💙

the sonely soul [jikook] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin