twenty

6.7K 815 460
                                    

Kamp alanındaki son günümüz beklediğimden de hızlı geçiyordu.

Jungkook ve ben oldukça geç yattığımız için uyandığımızda neredeyse öğlen olmuştu ve diğer herkes kahvaltısını yapmış masada oturup konuşuyordu.

Ayrıca etraf diğer günlere göre daha sessizdi ve ilk gün olan kalabalık da azalmıştı. Herkes yavaş yavaş gidiyor olmalıydı.

"Sizi uyandırmaya çalıştık ama çok derin uyuyorsunuz ve bir türlü kaldıramadık," dedi Namjoon masaya oturduğumuz an.

"Sabaha kadar uyanık mı kaldınız?"

"Belki de önemli işleri vardı," diye karşılık verdi Hoseok gülerek Seokjin'in dediklerine karşılık. Ne ima ettiği çok açıktı.

"Hayır elbette." Jungkook hemen konuyu olaya getirmek ister gibi sözü devraldı. "Geçen gün yemek verdiğimiz kişileri hatırlıyorsunuz değil mi? Sarışın kızı ve yanındaki çocuğu?"

Bu sırada arkamı dönüp bizim çadırımızın yanındaki boş alana baktım. Muhtemelen biz uyurken gitmiş olmalıydılar çünkü geride onlara dair hiçbir şey kalmamıştı.

Taehyung "Evet, çocukla tanıştık. Siz uyurken gittiler." diyerek düşüncelerimi desteklemiş oldu.

"Gitmeden önce gelip Jimin'e tekrar teşekkür ettiğini iletmemizi istedi. Bir de umarım tekrar karşılaşırız, dedi." Taehyung bunları söylerken bir açıklama bekler gibi kafa karışıklığı içinde bize bakmaya başladı. Aynı şekilde diğerleri de masaya eğilmiş, olanları öğrenmeden kahvaltı yapmamıza izin vermeyecek gibi bir ifade takınmışlardı.

"Pekala," diye mırıldandım. Nereden başlayacağımı bilemesem bile ilk defa onlara açıklama yaparken kendimi oldukça rahat hissediyordum.

"Muhtemelen Yugyeom'un, yani bahsettiğimiz çocuğun neden size gelip bunları söylediğini merak ediyorsunuz. Nereden başlamalıyım bilmiyorum fakat kısacası ben bir gezginim."

Suratıma boş boş bakmaya devam ettiler.

"Bir şeyleri anlatma konusunda gerçekten berbatsın Jimin," diye mırıldandı Taehyung.

"En iyisi ben anlatayım." Jungkook gülerek çocuklara döndü.

"Yugyeom sürekli beden değiştiren başka insanların da olduğunu söyledi. Bu kişiler sadece ruh olarak dünyaya geliyor ve kendi bedenini bulmaktan çok ruh eşlerini arıyormuş. Kendisinin de Jimin gibi bir gezgin olduğunu ve doğru kişiyi bulana kadar aynı şekilde beden değiştirip durduğunu söyledi. Bu arada Jimin sarışın kızın da daha önce bedenine girmiş ve ona bir şekilde yardım etmiş, bu yüzden Yugyeom teşekkür etti. Belki Jimin kızın hayatını kurtarmasa Yugyeom asla bizi bulamaz ve bu konuşma olmazdı. Artık hepimiz niye böyle bir şeyin yaşandığını biliyoruz." Jungkook'un benden daha açıklayıcı konuşmasınıdan sonra kısa bir sessizlik oldu.

"Vay be," diyerek derin bir nefes verdi Yoongi. Saçlarını karıştırarak sanki ilk kez görüyor gibi bana baktı.

"Hiç değilse mantıklı bir açıklama bulunmasına sevindim."

"Ben de." Namjoon beni incelerken Hoseok'u onayladı.

"Önceki Jimin? O nerede?"

"Onun için de endişelenmemize gerek kalmadı. Kendi ruh eşini bulmak için aynı şekilde bir gezgin oldu." Jungkook benim yerime konuşup sorulan her soruyu yanıtlamaya devam etti.

"Aramıza hoş geldin Jimin," dedi en sonunda Seokjin. Yüzünde kocaman bir gülümseme vardı.

O an gerçekten kendimi o ortama ait hissettim.

"Grup sarılması!" Hoseok bağırarak oturduğu yerden kalktı ve yanıma gelerek beni çekiştirdi. Düşmemeye çalışarak ayağa kalktığım an kolları sıkıca etrafıma sarılmıştı. Hoseok'un ardından herkes gülerek bize katıldığında büyük bir kucaklaşmanın tam ortasında kalmıştım fakat halimden oldukça memnundum.

Girdiğim onca bedenin, birbirinden bağımsız onca hayatın karşılığı işte tam olarak buydu.

Kısa sürede toparlanıp geldiğimiz şekilde arabalara bindik. Jungkook yanıma oturup elimi tutarken camın ardında kalan alanda son kez göz gezdirdim. Burası bir nevi büyük bir dönüm noktası olmuştu herkes için.

"Gözlerini kapat," diye mırıldandım Jungkook'un kafasını omzuma yaslarken. Karşı çıkmadan dediğimi yaparken bana biraz daha yaslandı.

Dönüş yolu yollar boş olduğundan daha kısa sürmüştü. Arabadan inip herkese el sallarken yüzümde hiç olmadığı kadar büyük bir gülümseme vardı.

Belki hala bu hayata yeniydim, hala Jungkook'u ve diğerlerini tam olarak tanımıyordum ve hepsi hakkında öğreneceğim çok şey vardı ama sorun değildi. Bundan sonraki her günümü Jungkook'un yanında uyanarak geçireceğimi biliyordum ve hepsini öğrenmek için bolca zamana sahiptik.

Arabalar köşeyi dönüp gözden kaybolunca Jungkook da arkasını dönerek kapıya ilerledi.

Kendime dair hiçbir fikrim olmadan günlerimi geçirdiğim bu eve o gün kim olduğumu bilerek girdim.

Ben bir gezgindim, diye mırıldandım kendi kendime. Kısık bakışlarım Jungkook'un rüzgarla sallanan uzun saçlarına kaydı.

Ve doğru kişiyi buldum.

"Teşekkür ederim Jungkook."

Teşekkür ederim yıldız çocuk.

"Neden?" Anlamadığını gösterir gibi kaşlarını çattı.

"Kim olduğumu öğrenince beni kapı dışarı etmek yerine sana sarılıp yanında uyumama izin verdiğin için."

Beni sevdiğin için. Ve benim de seni sevmeme izin verdiğin için.

son...
açıkçası buraya gerçekten ne yazılır bilmiyorum...
5 kişinin anca okuyacağını düşündüğüm fic şu an 20K okunmayı geçti ve her bölüme heyecanla yorum yapıp benim de heyecanıma ortak olduğunuz için hepinize çok teşekkür ederim😭yanımda olup gerek moral gerek fikir veren arkadaşlarıma da çok teşekkürler😔💜
bu zamana kadar her bir yoruma cevap vermeye çalıştım ve kimsenin aklında soru işareti kalmaması için de olabildiğince açıklamayı denedim. yine de aklınıza takılan herhangi bir şey varsa sormaktan çekinmeyin. ayrıca benimle istediğiniz zaman iletişime geçebilirsiniz, mesaj atmaktan da çekinmeyin! 💙
bu arada birkaç gün içinde yeni ficimin de ilk bölümünü paylaşacağım, merak edenleriniz varsa oraya da beklerim💌🍃
mutlu kalın!
🖤

the sonely soul [jikook] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin