'Bu ne demek yoongi?'
"Efendim, sanırım birşeylerin peşinde veya birinin. Ne yapmaya çalıştığını öğrenip en kısa sürede size döneceğim."
Sıkıntıyla saçlarını çekiştirip sağlam bir tekme savurdu önünde ki ahşap masaya. Ardından bedenini sertçe koltuğa bırakmış derin derin nefesler alıyordu.
Bu sırada endişeli bir ifadeyle, hızla küçüğü girmişti içeri."Bayım! Siz iyimisiniz?"
'İyiyim çocuk, sadece ayağım takıldı.'
"Pek ayak takılmasına benzemiyor ama neyse"
Usulca yanına oturmuş ve elini omuzuna koymuştu. Dokunuşu altında titredi dövmeli olan. Bu çocuğun vücudunda, inanılmaz etkileri vardı.
'Biraz bahçeye çıkıp hava almak ister misiniz?'
Kafa sallayan adamın elini nazikçe tutmuş ve kaldırmıştı. Ardından bahçeye çıkmış ve batan güneşi izliyorlardı büyük bir sakinlikle.
'Ya bir gün seni koruyamazsam.. ya başına birşey gelirse ve benim elimden birşey gelmezse?'
Çaresizlik içinde fısıldamıştı dövmeli adam. Küçük ise gözlerini yanında ki adama çevirmiş ve tebessümle yanıtlamıştı.
"Ben zaten sizi ilk gördüğüm de anlamıştım.
Babamın sizi bana tanıttığı o akşam anlamıştım beni her zaman koruyacağınızı. Endişelenmenize gerek yok bayım, olur da başıma birşey gelirse bir gün..
Hiçbir şey yapmadan beni kurtarmanızı bekleyeceğim. Çünkü biliyorum. Siz beni bırakmazsınız."Dövmeli olan acı bir tebessümle küçüğüne bakmış ve o da fısıldamıştı. Sanki bayan güneşin onları duymalarını istemiyor gibiydiler.
'Omzum da iz bırakma, yüküm dünyaya yakın zaten'
"Size inancım sonsuz bayım. Çünkü sizin göğsünüz de, göğün bütün tanrılarını ve yerin bütün insanları unutuyorum. Hepsinden korunuyorum."
'Sandığın kadar güçlü biri değilim çocuk. Benim yüzümden başına birşey gelirse ne yaparım?'
"Ama ben bütün mânâsız iç sıkıntılarımdan sizin var olduğunuzu hatırlayarak sıyrılıyorum. Ne olur kendinizi bu denli aşağılamayın"
Ardından uzun bir sessizlik çöktü. Ürkekçe sordu küçüğü.
"Bayım.. bir sorun mu var, neden böyle konuştunuz?"
Başını sallamış tekrar derin düşüncelerine dönmüştü siyah saçlı. Küçüğü de fazla ısrar etmemiş ve zamana bırakmıştı. Aradan belki yarım saat belki bir saat geçmiş ve hava iyiden iyiye kararmaya başlamıştı.
"Artık içeri girelim, üşüteceksiniz."
'Sen gir ben sigara içip geleceğim çocuk.'
Karşı çıkmamış ve kafasını sallayarak içeri doğru ilerlemişti. Ne kadar zararlı olduğunu düşünse de, şuan içmesine ihtiyacı vardı çünkü.
°
Aradan üç gün geçmiş ve dövmeli olan bir saniye bile gözlerini ayırmamıştı telefonundan. Yardımcısından gelecek telefonu bekliyordu öylece.
"Bayım bi bakar mısınız?"
Küçük olan mutfaktan başını uzatmış ve dövmeli olana seslenmişti. Her ne kadar telefonun başından ayrılmak istemese de kalkmış ve gitmişti mutfağa. Fakat görmeyi beklediği son şey bile değildi unlar içinde kalmış bir çocuk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Coupable° kookmin
Roman d'amourEfsaneye göre iki melek birbirine aşık olursa eğer.. Birinden biri ruhunu iblise satmış, kalbini ise meleğine vermiş demektir. Ve ben.. Tanrının gönderdiği o meleğe aşık oldum. Hemde ruhumu verecek kadar çok..