9.BÖLÜM"KEDİ"

112 53 20
                                    

Medya; KEDİ

Seni sevdiğimi göreceksin sevmediğim zaman,

çünkü iki yüzüyle karşına çıkar hayat.

Bir sözcük sessizliğin kanadı olur bakarsın,

ateş de pay alır kendine soğuktan.

Seni sevmeye başlamak için seviyorum seni,

sana olan sevgimi sonsuzlaştıracak

bir yolculuğa yeniden başlamak için:

bu yüzden şimdilik sevmiyorum seni.

Sanki ellerindeymiş gibi mutluluğun

ve hüzün dolu belirsiz bir yarının anahtarları

hem seviyorum, hem de sevmiyorum seni.

Sevgimin iki canı var seni sevmeye.

Bu yüzden sevmezken seviyorum seni

ve bu yüzden severken seviyorum seni.
""""""""
Dengisu:
İyiliğin simgesi siyah
Kötülüğun simgesi beyzadır.
İyilik beyaz gibi olmaz beyaz lekelendiğinde kirinden kurtulamaz o kir beyazlığa kendini güçlüymüş gibi gösterir beyaz korkar bir köşeye çekilir lekeye boyun eğer.

Ama siyah ne olursa olsun kire onu yenemezdi dik duruşluyla güçlü olduğunu gösterir kimsenin onu yenmesine izin vermez cesurdur işte bu yüzden iyilik simgesi siyah kötülüğün simgesi beyaz olmalıdır.

Ben hangisiydim,siyah mı beyaz mı?
Sanırım ikiside değildim evet korkağım ama kire boyun eğecek kadar güçsüz değildim.

Koşuyordum..
Hiç yorulmadan uslanmadan koşuyordum

Kalbim küt küt atıyor göğsümde çıkmak ister gibi iki yanına kanat koysalar uçup giderdi.

Beni hiç düşünmeden giderdi arkasına bakmadan bir kalp neden sahibini istemez ki..

Peki ben niye şuan durmuştum?

Hiç bir yer bilmiyorum ne yapıcaktım.

Nereye gidicektim.

Derin nefes aldım umutsuzca
Önüme çıkan taşa küçük bir tekme atım.

"Ahh..." harika taşa vurucağıma o bana vurmuştu.

Ayak baş parmağım acıyordu.

Gözlerim doldu.
Ne kadar da acizdim!

Ne kadar yürüdüm bilmiyorum bacaklarımı artık hissetmiyordum.

Gökyüzüne baktım birazdan yağmur yağacak gibi gözüküyor biraz ağaçlık alana yakalşıp yağmur yağsa bile belki ağaç beni korurdu.
Yağmurdan kaçıp doluya tutulmak böyle bir şeymiş.


Gökyüzünün gürlemesiyle olduğum yerde dondum.
Böyle dikilmeye devam edersem tahtalı köyü boylucaktım
Koşmaya devam etim.
Labireteymişim gibi hissetim.
Az önce bu ağaçın önünde geçmemiş miydim?
Birden yerden bir şey yüzüme doğru fırlayınca çığlık atım.
"Aaaaaaaa."
Yüzüme fırlayan şeye baktığımda yaban ördeğini gördüm.

Uçarak kaçıp gitti.
Otların arasında durduğu için görmemiştim.
İlerde hafif duman gördüğümde sevincimden çığlık atacaktım nerdeyse
Yağmur yavaş yavaş yağmaya başladı.
Dumana yaklaştıkça karşımda küçük ev çıktı.

Aklıma gelen şeyle durdum.
Masallardaki gibi bu evde cadıların evi olmasın?

Şaçmalama Dengisu iyice uçtun.

Eve sonunda yaklaştım.
Birazçık ıslanmıştım.

Kapıya baktım ellerimi kararsız bir şekilde kaldırdım

Kapıyı tıklatım derin nefes alıp dışarı verdiğimde ağzımda çıkan dumana baktım aklıma Akrep'in bilmediğim şeyle elimi yaktığı gelince istemsizce gözüm yanık izine gitti.

Elimi yumruk şekil yaptım.

Onun insan olmadığını düşünüyorum artık yaptığı şey insan dışı bir hareketti.

Kapı açılınca düşüncelerimden sıyrıldım.

Karşımda tatlı yaşlı bir amca çıktığında rahatladım.

"Merhaba Amca kusura bakma rahatsız etim yolumu kaybetim yağmur yağınca evinizi görünce buraya sığındım." Dedim.

Gülümsedi...
"Sorun değil gel içeri ıslanmışsın içerde soba yanıyor ısınırsın." Dedi.

İçeri geçince sıcaklık yüzüme çarpınca üşüdüğümü yeni hissetim.

Hafif titrediğimde yaşlı amca konuştu:

"Kızım biraz sobaya yaklaş ısın ben sana battaniye getireyim." Dediğinde

Gülümseyerek teşekkür ettim.

Sobaya yaklaşıp ısınmaya çalıştım.

Yaşlı amca elinde battaniyeyle içeriye
girdi.



"Ahh nerdeyse unutuyordum
Aç mısın? Ocakta çorba var içmek istersen hem içinde ısınır." Dedi.

İlk defa bu kadar iyi insanla karşılaşıyordum.
Haftalarca doğru dürüst yemek yememiştim evet desem ayıp olur muydu acaba?

"Zahmet olmasın Amca?" Dedim.

"Ne zahmeti kızım." Dedi.

"Bir kasenizi içerim o zaman." Dedim.

Utanmıştım doğrusu.

Elinde küçük tepsiyle geri döndü.

"Gel kızım çorbanını iç." Dedi hiç düşünmeden yanına gidip masaya oturdum çorbamı içmeye başladım.

"Kimlerdensin kızım burda ne yapıyordun?" Diye soru sordu.

"Ben yolumu kaybetim Amca." Dedim pek inandığı sayılmazdı ama tekrardan soru sormadı.

Ne kadar da anlayışlı biriydi.

Çorbamı içip bitirdiğimde kafamı kaldırıp yaşlı Amcaya baktım.

Öyle oturmuş dalgın dalgın oturuyordu.

"Amca.. İsmin ne?" Dedim.

"Abdullah kızım senin ismin ne ?" Dedi.

"Dengisu." Dedim

Başını yavaş yavaş saladı.

"Eee anlatmıyacak mısın kızım?" Dedi.

"Neyi Amca?" Desim bilmezden gelerek.

"Başından geçenleri." Dedi.

Bu sefer kaçamazdım.
Derin nefes aldım.
"Ben.......

Hiç yaşamayı haketmediğim şeyler yaşadım Amca bir hevese kapıldım kaçtım ama insanların bu kadar kötü olacağını tahmin etmiyordum." Dedim.

Hayli ihtiyar bir nefes aldı.
"Ah be kızım bu hayata kim hakketiğini yaşıyor.

İnsan oğlu nankördür herşeyi yapabileceklerini sanırlar bu yüzden derler ya İnsan, 'Ne ise o olmayı' reddeden tek mahlûktur."Dedi.

Hayli ihtar bir şekilde başımı saladım.

Abdullah amcayla derin bir sohbet içine girdik.

Kalbinin temizliği yüzüne vurmuş.

"Ehh.. hadi kızım geç oldu bu saate bir yere gidemesin yarın gidersin olur mu?" Dedi.

"Tamam Amca benimde dinlemem iyi olur." Dedim.

"Gel sana uyuyacağın odayı göstereyim." Dedi.

Abdullah Amcayı takip ettim.

Odaya gösterdi.
"İşte burası kızım." Dedi.

"Sağol Amca herşey için bana yaptığınız yardımları hiç unutmayacağım ama size bir şey sorucağım tanımadığınız bir insana nasıl güvenip yardım ediyorsunuz?"

Gözlerinden hüzün görür gibi oldum.

"Hiç iyi insan kalmamış demesinler diye." Dedi.

Şaşkınca Amcaya baktım.
Sonra konuşmadan gitti.

Bende odaya girip direk yatağa giricektim ki duvara bir kadın resmi dikkatimi çekti.

Acaba kim bu kadın?

Yarın Abdullah Amcaya sorumayı aklıma not edip yatağa geçip uyudum.
////

Sabah yüzüme vuran güneşle uyandım.

Güneş bugün ayrı bir parlaktı.
Yataktan çıkıp esnedim.
Baş ucuma koyulan elbiseye baktım.

Sanırım bunu Abdullah amaca koymuştu baş ucuma uzun süre duş almıyordum bu elbise iyi oldu.

Banyoya gidip duş aldım.
Elbiseyi giydiğimde dizlerime kadar geliyordu.
Düz sade bir elbiseydi.

Saçlarımı ensemde topuz yapıp kahkülerimi serbest bıraktım.
Güzel oldu galiba.
Odadan çıkıp Abdullah Amcanın yanına gittim.

Sobanın yanında oturmuş dalgın dalgın külleri karıştırıyordu.

Geldiğimi farketiğinde gülümsedi.
Gülümserken yüzünde ki çizgiler belirdi.
"Günaydın kızım gel kahvaltı hazırladım." Dedi ama gitmem lazım nasıl söyleyecektim.

"Benim gitmem lazım Abdullah Amca." Dedim.

"Kahvaltını yemeden şurdan şuraya gitmeni izin vermem." Dedi katı bir sesle.

"Tamam ama sonra giderim." Dedim.
O kadar bana yardım etmiş onu mu kırıcaktım?

Çoktan Akrep beni aramaya başlamıştır şimdi.

"Tamam kızım neden bu kadar acele ediyorsun bilmiyorum ama neyse." Dedi.

"Teşekkür ederim Amca ." Dedim.

Kahvaltıya oturup yemeye başladım.

O sırada hiç konuşmadık doyduğumu hissedince durdum.
" Doydun mu kızım?" Dedi.
Evet anlamda başımı saladım.

Ayağa kalktım gitme vakti gelmişti.
Dün gördüğüm resimdeki kadın aklıma geldi.
"Amca odada ki resimdeki kadın eşin miydi?" Dedim.
"Evet vefat edeli 7 yıl oldu." Dedi.
Üzülmüştüm...
Konuyu dağıtmak için konuştum.
"Amca tekrardan herşey için teşekkür ederim ama kalkmalıyım." Dedim.

"Nasıl istiyorsan kızım." Dedi.

Amcayla vedalaşıp evden çıktım.
⏰⏰⏰⏰

Yorgunluktan ölücektim sonunda bir kaç insan görmüştüm bu demek ki doğru yoldayım.

Yavas yavaş ilerlediğimde karşımda kalabalık bir topluluk.
Burası ne kadar da kalabalık bir yerdi.

Kalabalığin içine girdim herkes bir tezgahın önünde bir şeyler satıyorlardı.

Burasıda neresi.
Biri bağrınca irkildim.
"Gel Abla gel, gel...
Domatese gel.." Dediğinde ne bağrıyorsun demek istesemde vazgeçtim.

Yürümeye devam etim.
Bir yandan etrafımı inceliyordum.

Kıyafet deneyenler dondurma satın alan.
Birden önüme ilginç kostüm giyen birisi çıkınca çığlık atım.
"Bö..." korkuyla yüzüne baktım korkunç sesler çıkarıyordu.

Bu nasıl bir şey!
Hemen ordan uzaklaştım.
Oyuncak satan bir Dede vardı.
Çok tatlı bir ayıcık vardı gülümseyerek insanları izlemeye devam etim ilk defa kendimi bu kadar özgür hissediyordum.

Bir tezgahda kolye,küpe,ayna gibi şeyler vardı.
Hayranlıkla bakarken gözüme işlemeli bir aynaya ilişti ne kadar da güzeldi alıp kendime baktığımda gözümdek ki yara çok kötü gözüktüğünü fark ettim

Üzgünce aynayı bırakıcaktım ki arkamda iki kişi gördüm beni gözlüyorlardı bunlarda kim?
Aynayı hafif sağa götürüp onları daha net görmeye çalıştım ama pek başardığım söylenmezdi.
" Nasıl yardımcı olabilirim hanımefendi."
Dedi Genç bir kız yezgahın sahibiydi herhalde.

"Yardım edeceğiniz bir şey yok yinede sorduğunuz için teşekkür ederim." Dedim.
Ve ordan hemen uzaklaşmaya başladım hafif arkamı dönerek beni takip eden iki kişiye baktım arkamdan beni takip ediyorlardı.
Koşmaya başladım.
Kalabalık olduğu için sürekli birileriyle çarpışıyordum.

"Hey! Önüne bak." Arkamdan bağıranlar oldu.
Hızla sağımda olan kırmızı ışıklarla yazılan ".... giyim" yere saklandım.

Kıyafetlerin arasına girdim.
Bir süre bekledim.
Birden ağzıma kaplanan elle dondum.
💫💫💫💫💫💫💫💫💫💫
Burak'tan:
"Oyy bende seni sevdim fino." Dedim.

Şuan ne yapıyordum?

Sırt çantamın içinde finoyla konuşup bir yandan elimde ki çekirdeği çitliyordum.
Isırma olayından sonra çok iyi kanka olmuştuk
Yere oturmuş bir sağa bir sola giden Tuna'ya baktım.
Bu keratayı ayrı seviyordum.
Onu deli etmek benim için rutin bir hale geldi.
Heleki ona benim daha büyük olduğu mu söyleyince çıldırıyor ama bir gerçek var ki Tuna benden daha büyük.
"Her deliğe baktık nerde bu kız?" Dedi Tuna.
Doğru Dengisu için yasak bölgeye bile girdik.
"Abi biz **** çarşısına bakmadık orayada bakalım mı zaten buraya yakın." Dedim.

"Olur bakalım belki gören olmuştur.
Ama nedense ben Dengisu'nun o şerefsizin elinde olduğunu düşünüyorum." Dedi.

Bahsetiği kişi yasaklı bölgenin sahibi Akrep.

"Olabilir." Dedim. Çantayı alıp sırtıma taktım.
Sonra yürüyerek çarşıya geldik etrafdaki insanlara Dengisu'yu tarif ediyorduk ama ne hikmetse kimse görmemişti.
Birden gözüm bir kadın giyim mağzasına gitti.
Bir kız içeriye koşarak girdiğini gördüm.
Gözlerimi kısarak baktım.
İnanmıyorum bu Dengisu değil mi?
"Abi bak Dengisu orada." Dedim.
Tuna hızla gösterdiğim yere baktı.
Bu kader değilsede ne arkasından iki kişi onu takip ederek mağzaya girdi bizde koşup içeri girdik.
Gözlerim Dengisu'yu arıyordu ne adamlar var ne de Dengisu.
Birden bir bacak gördüm kıyafetlerin arasından.
Tunanın kolunu tutup yönünü kıyafetlerin arasında olan kişiye dönderdim.
Tuna sesizce kıyafetlerin arasına girdi.
Bir ses gelmeyince bende gidip baktım.
Tuna elini Dengisu'nun ağzını kapatmış birbirilerin gözlerine bakıyorlardı.
Dizi mi çekiyorlardı yoksa benim haberim mi yok?
"Kestik..
Dizi mi çekiyoruz lan bir saattir bakışıyorsunuz lütfen sanaryonun sonunda öpüşme olmasın." Dedim sırıtarak.
"Saçma sapan konuşma Burak." Ooo Tuna beyimiz sinirlenmişti.
"Tamam Abi siz bakışmaya devam edin ben gidiyorum." Dedim.
Arkamda Tuna'nın küfürlerini duysamada
aldırmadım.

Mağza'dan çıktık sonunda bakışmaları bitmişti.
Yavaş yavaş yürüyorduk Dengisu soluma geçince yüzündeki yarayı gördüm.
"Gözüne ne oldu?" Dedim.
"Sonra anlatırım Burak." Dedi Dengisu üstündeki eski moda kıyafeti nerde buldu bu?
Tam sokaktan çıkıyorduk ki birden önümüzü kesen kişiye baktığımda gözlerim irileşti.
Akrep gelmişti tek de değildi.
İşte şimdi sıçtık.

Tuna sinirli bir şekilde karşısına bakıyordu.

💡

Aklıma bir fikir geldi.

Cebimden bir mendil çıkardım.
Yanık sesimle şarkı söylemeye başladım.
Amacım onların dikkatini bozmak ama bizim salak Tuna bunu fark etmedi.
"Esmerim biçim biçim
Ölürüm esmer için
Alem bana düşmandır
Esmer sevdiğim için loy
Hele loy loy loy loy
Kibar yarim esmerim..." elimdeki mendili salıyarak söylüyordum yüz ifadelerine baksanız urangutan önlerinde dans ediyormuş gibi dehşetle bakıyorlardı.

"Oğlum ne yapıyorsun sen!" Dedi Tuna.
Ağzımda geveleyerek
"Topularını götüne vura vura kaç Abi diyorum!" Dedim.
Sabır dilercesine nefes aldı.
Arkamızdan ses gelince dondum.
"Hiç bir yere gidemesiniz!" Duyduğum kız sesiyle arkama döndüm.
Bu olamaz kedi burdaydı.
Meşur kedi.
İşte şimdi anladım Dengisunun yüzü neden böyle bu kadın piskopatın ta kendisi
Tırnaklarıyla düşmanlarının yüzünü tırmalıyordu bu yüzden lakabı kedi oldu gerçek ismini kimse bilmez.
Akrep'le akraba oldukları söyleniyordu ama bu sadece bir söylenti.
Birden iki taraftan saldırınca.
Bizi yakalamışlardı.
Tabi yakalarlar 15 bilemedim 17 kişiydiler bizde 3 bu adalet mi?

Dengisuyu zorla götürmeye çalıştılar Tuna direndi ama onu tutan piç çok güçlüydü.
"Dengisu..!!" Diye arkasından bağırdı.
Ama Akrep piçi Silahın tersiyle ensesine vurup bayıltı.
Şimdi ne yapıcaktım.
Karşımda sırıtarak bana doğru gelen kediye baktım.
Ayağını kaldırdı.
Bağırarak üzerime geldi.
En son hatırladığım 40 numaralı ayakabı numarası.

Hırsız "Aşk sürgünü"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin