Ne oldu ne bitti anlamıyordum . Herşey o kadar hızlı ilerledi ki. Maral'ı öyle görünce hemen yanına gittim. İsmini falan söyledim . Ama nafile tek bir parmağını dahi oynatmadı.
Ellerim titreyerek onu yerden kaldırdım . Ambulans buraya giremezdi. Yani sokak dardı. O yüzden onu ben götürecektim . Maral'ı arabanın arka tarafına boylu boyuna uzattım . Hemen şoför koltuğuna geçtim ve arabayı çalıştırdım. O sırada Rüzgar'ı aradım .
"A-alo"dedim kekeleyerek.
"Dilan ne oldu niye ağlıyorsun. Yoksa Maral'a mı bir şey oldu?" Sanki beni görebilecekmiş gibi kafamı salaldim .
"Evet. Gittiğimde yerde hareketsiz yatıyordu. Bacağından vurulmuş. Her yerinde kesikler var. "
" Ne tamam sen onu hemen bizim hastaneye getir . Ben arayıp haber vericem şimdi hazırlansınlar . Bende şimdi oraya geliyorum . Arabayı çok sarsmadan kullan." Dedi ve sonra telefonu kapattı.
Bense ağlayarak arabayı sürmeye devam ettim . Arada aynadan Maral'a bakıyordum . Yine aynadan ona baktım .
" Maral ne olur beni bırakma . Ne olur. " Dedim . Sonra hastanenin önüne geldiğimizi farkettim ve hemen durdurdum . Rüzgar'ın dediği gibi doktorlar bekliyordu. Hemen arabadan indim .
"Sedye sedye getirin!" Diye bağırdım. Sedyeye koydular onu ve götürdüler bende sedyenin bir ucundan tutarak onunla gittim. Yan tarafımdan gelen sesle dolmuş gözlerimi o tarafa çevirdim
" Dilan kızım ne oldu?"
"Salih amca bilmiyorum. Onu bulduğumda bu haldeydi." Salih amca buranın özel doktorlarından dı . Bize bu konularda yardım eden oydu . Yani diyelim kavgda bıçaklandık Salih amca ilgilenirdi. Tabi Rüzgar'da doktor olduğu için oda ilgilenirdi.
" Peki ne zaman bir süredir bu halde . Tahmini söyleye bilir misin?" Bu sefer başını sallayan ben oldum .
" Tam bilmiyorum ama galiba dün akşamdan beri böyle" öyle olması lazım çünkü sabah aradığımda gerçekten şirketteymiş Rüzgar öyle söylemişti.
Ameliyathanin kapısında bıraktım onu. Hemşireler benim içeri girmeyeceğim söylüyordu. Kapıdan çekildim ve sandaliyelerden birinin kenarına tutunarak oturdum.
Ona bir şey olursa ben yapamazdım. Onsuz yapamazdım. O benim olmayan kız kardeşimdi. Bir insanın kardeşi olunca ona bir şey olmasına dayanamaz, onu koruyup kollamak için elinden geleni yapar ya işte onun için bende herşeyi yapardım. Ona bir şey yapana bu dünyayı dar ederdim. Onun canını yakanın annesinden emdiği sütü burnundan getirirdim. Öldürmezdim ama onu öldürmem için yalvaracak duruma getirirdim.
Maral'a bir şey olmayacağını biliyordum. Çünkü o çok güçlüydü benden, herkesten daha güçlüydü. %30 bir şey olma durumu vardı. Bunu biliyordum. Yani o ayağı sakat kalabilirdi , o bacağını kullanamayabilirdi.ama bundanda kötüsü ölebilirdi. Normal şartlarda yaşardı ama bu şekilde çok fazla süre kalmıştı, çok kan kaybetmiş olabirdi. İşte bu yüzden o %30'luk kısım beni bitiriyordu.
Gözlerimden akan yaşı durduramıyordum. Belkide durdurmak istemiyordum. Canımın içi, kardeşim dediğim insan oradayken benim elimde ağlayıp dua etmekten başka ne kalır.
"Allah'ım ne olur ona bir şey olmasın. Ona verdiğin acı zaten onu bitirirken ona bu yüküde yüklersen yapamaz." dedim sonra başımı ellerimin arasına aldım ve kafama vurmaya başladım.
"salak kafam, salak kafam. Onu 2.aradığımda açmayınca direk gelecektim. Daha erken gelebilirdim. Offffffff" o sırada koridorun başında Miran ve Rüzgar belirdi. Koşarak yanıma geldiler. Rüzgar dizlerimin önünde yere çöktü. Onunda gözleri dolmuştu. Çünkü Rüzgar'ın da Maral'dan başka kimsesi yoktu. Oda yalnızdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TÖRE
Roman d'amourBu töreler çok kişi kurban etti . Kimilerinin yüzünden berdel olur yada kan dökülür......