ÇKÇ 27 Rüzgar-fırtına olayı

1.7K 84 32
                                    

"Duydun mu beni ?!"

"Çekil üzerimden !" Başım, ellerim, hatta ciğerlerim bile acıyordu ama buna boyun eğeceğime idam edilirdim daha iyiydi.

Beni bir kez daha sarsınca kafam arabadan darbe almıştı, yüzümde sızının çizgileriyle yüzüne baktım.

"Ne yaptın babama..." dedim.

Deli gibi güldü, beni bıraktı ve ben arabaya dayanıp zar zor yıkılmazken o elini saçlarına atıp yolmaya başladı.

"Ne yaptım biliyor musun ? İşsiz şuanda baban senin. Bol bol özlem gider. Abinin de yolu yakın ha."

Gelip bir adım ötemde durdu, kolumu tuttu ve beni kendine çekti.

"Başka bir şey daha duymak ister misin ?"

Kafamı salladım. Hayır. Hayır. Hayır. Daha fazlası olmasın lütfen. Duymak istemiyordum.

"Evdeki herkes yasta, ne yaparız ne ederiz diye düşünüyor biliyor musun ? Sense Teslime'yle bilmem kimle vakit öldüreceksin, bir de sana üzülmesinler diye eve gidemeyeceksin..."

Hala konuşuyordu. Tüm bedeni asalet akan bir adamdan nasıl bir kötülük çıkardı ki.. Nasıl böyle bir eziyet edebilirdi dili.

Ellerimi oynatmaya çalıştım, hayır tokatla yola gelecek adam değildi bu. Ona ben de öyle bir acı yaşatacaktım ki bu acizliğim yanında hiç kalacaktı. Sadece kolumu kurtarıp kulaklarımı kapatmak istiyordum.
Ama olmadı.

"Küçük kardeşin fark etmesin diye dışarı çıktı bugün baban. Ne acı değil mi ? Neden bilmiyor bile tazminatsız kaldı çünkü. Bil bakalım neden ?"

"Sus artık !."

"Yo yoo. Sen duymak istedin.
Yalvarırsan susarım belki." Dedi dilini dişine sıkıştırıp.

İğrendiğimi belli eder tarzda yüzüne baktım. Bu onu daha da sinirlendirdi.

"Minik kardeşinin okul masrafı da kaldı... neyse devletin neyi kötü. Halbuki bu ailenizde de bir ilkti he.
Ne acı."

"Annen seni aramadı bile. Sırf sesinden anlama diye.. O evden çıktığın anda neler oldu bir bilsen."

"Ne kadar kaçabileceksin benden Canan ? Özellikle de tüm ihtiyacın sadece benken."

"Kapa şu... pis ağzını.."

"Yoksa Canan. Ne yapacaksın ? Kick boksunu mu ?"

Tüm hayatımı oyuncak ediyordu kendine. Evet belki de en basit tanım buydu. Oyuncaktım sadece.

Sonunda beni bıraktı. Yere düşmeden son anda kurtuldum ve titreyerek başımı kaldırdım.

"Hadi dövsene beni, arabaya vurmaya benzemez. O iki ite çıkışmaya da benzemez. Dene de gücü gör bakalım."

Boynum yorgunluktan ve ağrılardan bükülmüştü ve hayır, bugün ona karşı koymak için fazla kötü bir gündü. Yolun bir tarafına doğru ellerimi göğsüme bağlayıp yürümeye başladım.

"Buraya gel."

Duraksamadım bile. Benim bir dakikada aldığım yolu birkaç saniyede aldı ve sağıma gecip bir elini sol koluma attı. Beni kendiyle beraber arabaya sürüklemeye başladı.

"Nereye gideceksin gerçekten aptal."

"Her güne bir acı demiştin.."

"Bana gelişinin bu kadar uzun süreceğini düşünmedim."

O tüm karanlığını üzerime kusmuş sakinleşmişti. Ben yorgun bir barut fıçısıydım.

Önemsediğim şeyleri bir çırpıda hiçe sayan insana yapacağım kötülüğün temeli işte tam şu anda atılmıştı.
Onun beni arabaya bindirmesi, abartılı bir biçimde yaklaşarak emniyet kemerimi takması, çevik hareketlerle binip sürmeye başlaması sadece arka plan efekti gibiydi.

Onun rüzgarı dinmişti, benim fırtınam başlayacaktı.

Orman yolda sessizce giderken yaktığım intikam ateşini onu kül etmeden asla söndürmeyecektim.

Çok Kötü ÇocukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin