ÇKÇ 25 mezarına ekeceğim

1.8K 92 8
                                    

Sakin sakin durdum.

Duramadım. Üzerimde hala bekliyodu gözündeki parlamayla.

"Sen ne ima etmeye çalışıyorsun, senin hiç-bir şeyine ihtiyacım yok benim."

"Bunu şimdi konuşmayalım, sen bana kendinden bahset.'' Dedi yanağını yanağıma sürüp.

"Sana bir soru sordum."dedim.

"Ve ben de görmezden geldim. Bu konu hakkında bir şeyi, bugün sana söylemeyeceğim."

"Neden ?"

"Ehem ehem. Anlat bakalım en çok neyimi seversin." Dedi sırıtıp. Yolunası saçlarını burnuma dokundurdu bu sefer de.

"Yokluğunu."

Güldü.

"Bunu biliyoruz, sen devam et."

Hayır onunla flörtöz bir başlangıç yapmayacaktım. Onunla değil flört sörf bile yapılmazdı. Zaten olayın da öyle bir yönü kalmamıştı.

"Başımdan gidişinin tirkyakisi, sosyal mesafenin delisiyim." Dedim az öteye itekleyerek.

"Dua et bugünkü ceza sınırını aştın güzelim, yoksa neler yapardım kim bilir."

"Git başımdan !" deyip üstümden ittim onu. Kim bilir beni hangi derde sokmuştu da gelip bi de yüzsüz yüzsüz konuşuyordu.

Bir anda aklına bir şey geldi ve bu çevik hareketiyle odada küçük bir rüzgar esti. Televizyonun yanından bana bir hap çıkardı ve mutfak tezgahından su doldurup geldi.

"İç." Dedi elime atıp yanıma oturarak.

"Ne bu ?"

"Of. Ağrı kesici Canan."

"İyi de bir yerim ağrımıyor ki." Dedim hapla bakışıp.

"Şu ana kadar ağrımamasının sebebi zaten bunlar."

"Bana başka ne verdin..."

"Narkotik bir ağrı kesici. Kafan az biraz güzeldi, daha çekilirsin şimdi de farkında değilsin."

"Beni bağımlı mı yapacaksın aptal."

"Bir kereden bir şey ol... Sen içsene şunu beni delirtmeden."

Başım ağrımaya başlamasın diye içtim. Yoksa verdiği gözdağına boyun eğmemiştim.
Eğmem de.

Ayağa kalkmak istediğimde beni tuttu.
"Ben gideri.."

"Hı hı, bi bacakların kalmış sağlam. Onu da kır sen de rahat et hiç olmazsa."

"Sana ne benim ayağımdan bacağımdan, sen kim..."

"Sırf ayağına taş değmesin diye yolu yakarım Canan. Senin canını kimse yakamaz."

"Senden başka mı ?"

"Böyle olmasının nedeni sensin. Sana gülle gelene sadece dikenini vermemelisin.."

"Sen gül görmeyi hak etmiyorsun."

Dediğimde beni belimden tutan eli sıkılaştı. Yüzüne bakmaya çalıştığımda sadece çenesiyle karşılaştım.

"Acıdı." Dediğimde beni bir bidon gibi kucağına aldı. Hala ifadesini göremiyordum, kafamı da hareket ettirecek mecalim yoktu.

Odanın kapısını bacağımı tutan sol eliyle açtı ve biz yatağa gelmiş bulunduk.

İndirir sanıyordum ama çenesi yukarda hala duruyordu.

"İndir beni." Dedim. Yavaş bir hareketle kapkara deniz bakışlarını bana çevirdi. Bu donukluk... Sibirya soğuğunu hissetmiştim. Ponponlu fistanıma sarıldım tekrar.

Bu hareketimle gözlerini yüzümden çekti ve üzerimi süzdü, süzme salak. Anenanenin çiçekli takımıyla ne kadar seksi olabilirim, elimde ve başımda sargıyla olduğumu da unutmamak gerek.

Beni yatağa oturtup deri ceketini çıkardı. Yine kahverengiydi. Siyah olması gerekmiyor mu ? Hani başka kitaplarda.

Bana öyle bakmaya devam edince bi korktum. Bana burada bir şey yapmaya kalksa dağın başına yaralı halde savunamazdım kendimi. Yapmazdı değil mi ?

"Eninde sonunda bana geleceğini bile bile yolunu uzattığını biliyorsun."

İçimdeki ses tam aksini söylerken mi ? Hah. Güleyim de boşlara gitmesin bari.

"Sana söz, cenazene geleceğim." Tatlı çocuk.

"Dikenlerini de getir." Dedi sırıtıp, hiç unutur muydum ?"

"Mezarına ekeceğim."

Çok Kötü ÇocukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin