Önceki çalışmaları ortaya koyduklarında, çoğunun nesli hızla tükenmekte olan canlılardan oluştuklarını gördüler. Bu canlıların genetik kodları ile tarihsel gelişimleri ve yaşam koşullarını da içeren çalışmalar, canlıların yok oluşlarıyla ilgili bazı ipuçları barındırıyordu.
Çok uzun zamandır canlılar yok oluyor. Kimi canlılar dış çevreye daha kolay uyum sağlayıp, genlerini geleceğe aktarabilse de; gelinen zamanda birçok canlı yaşama ve üreme yeteneklerini kaybederek yok oldular. Bu durum dünyanın dengesini oldukça sarsmıştı. Hepsi birer domino taşı gibi birbirini tetikleyip, birbiri ardına devriliyordu. Bir canlının yok oluşu, birçoğunun yaşam ve üreme yeteneklerine zarar veriyordu. En büyük zararı verense ormanların yok edilmesiydi. Özellikle yağmur ormanlarının tamamen yok olmasından sonra birçok canlı türünün geriye hiçbir temsilcisi kalmadı. Yağmur ormanlarına verilen zarar, ormandaki canlılardan başka savanlardaki ve hatta okyanustaki canlıları bile etkiliyordu. Bu başa çıkılması zor bir durumdu.
İnsanlar kendilerinin de diğerleri gibi bir canlı olduklarını unutuyordu. Dünyanın hâkimi ve sonsuz yaşayacak varlıklar olduklarını sanıyorlardı. Bu yüzden dilediklerince onu şekillendiriyorlardı.
Söze Ezgi başlamıştı. Yüzüne düşen bir öbek kıvrılmış saçını eliyle geriye atarak: "Çalışmalarımızın büyük ekseriyeti, türü sonlanan canlılara ilişkin bir takım araştırmalardan oluşuyor. Her biri için gen haritaları, yaşam şartları ve genel biçimiyle doğal seçilim özellikleri oluşturulmuş. Hepsi detaylı ve emek verilmiş çalışmalar. Ancak bize ne kazandırdı diye sormak istiyorum. Bugün canlılar hâlâ hızla kayboluyor. Yakında sadık dostlarımız kedi, köpek ve bir kaç çiçeğimizden başka hiçbir şey kalmayacak. Bu bizi tedirgin etmeli, ama kimsenin umursadığı yok. Ben çalışma alanının bu konu üzerine inşa edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Buna dur demeliyiz. Yeni bir canlıyı araştırmamız zaman kaybından başka bir şey ifade etmiyor."
Güzel ve etkili bir konuşma yapmıştı Ezgi. İkna ediciydi. Siyahi arkadaşı Andu Alem itiraz etmeden ona katıldığını söylemişti. Arden de oldukça etkilenmişti. Ancak Sarah'a döndüğünde onun aynı fikirde olmadığı anlaşılıyordu: Yüzü ekşimişti. O da Arden'e baktı ve ukala bir tavırla: "Biz bu fikre katılmıyoruz. Buraya bir şeyler yapmaya, ortaya somut şeyler çıkarmaya geldik. Bizden istenen de bu. Dediklerini alalade biri de çıkıp, söyleyebilir. Peki bunun bilime ne katkısı olacak? Nasıl bir bulgu, nasıl bir sonuç ortaya çıkaracağız? Bizler bilim çalışanlarıyız, buna uygun davranmak zorundayız. Politikacılar gibi davranamayız. Elimizdeki araçlarla yeni şeyler keşfedip, öğrenmeliyiz. Bunları insanların hizmetine sunmalıyız. Ayrıca çalıştığımız birim, bizi sohbet edelim diye göndermedi. Onlara bir hiç götüremeyiz. Buraya çalışmaya geldik."
Ezgi hiç beklemeden itiraz etti: "Yok oluyorlar! Hem de her an, büyük bir hızla... Biz kalkmış, bunları seyredip, nasıl yok olduklarını, nasıl canlılar olduklarını araştırıyoruz. Bakın! Önümüzdeki dosyalarda yüzlercesi mevcut. Hiçbiri, neden yok olduklarına dair elle tutulur bir sebep sunmuyor. Bu şekilde devam edersek kendi sonumuzu da yazmak zorunda kalacağız."
Arden, Sarah'a hiç bakmadan, Ezgi'ye katılıyorum, diye söze girdi. Ezgi çok mutlu olmuştu. İri beyaz dişleri görünmüş, gözleri parlamıştı. Arden de mutlu oldu onu öyle görünce, devam etti: "Bu bir tükeniş! Canlılığın tükenişi. Ve bu gittikçe hızlanıyor. Üstelik, artık gözle görülür bir biçimde... Bu işi, tüm olanları görmezden gelen ahmak politikacılara bırakamayız. Tüm enerjimizi ve bilgilerimizi buna harcamalıyız."
Sarah:
-" Ne yapmayı düşünüyorsunuz peki? Şimdi yaptığınız gibi bir konuşma yapmayı mı? Süslü birkaç kelimeyle bunu durduracağınızı mı sanıyorsunuz? Politikacılar kelimeleri süslemeyi çok daha iyi bilirler. Onlar gibi meydanlara çıkıp değersiz kalabalıklara mı seseneceksiniz? Herkes işini yapmalı. Bizim hesap vermemiz gereken yerler var. Ne yaptınız diye sorulduğunda onlara bir şeyler sunmalıyız. Somut şeyler..."Ezgi:
-" Elbette soylerimizi bilime dayandıracağız. Önümüzde yüzlerce dosya var, hiçbiri olanların nedenini açıklamıyor. Biz bunu yapacağız. İnsanların yaptıkları kötülükleri konuşacağız. Bunu onların yüzlerine çarpacağız. Önce ormanlardan başlayacağız. Hızla yok ediliyorlar. Buna dur demeliyiz. Hemen hemen tüm canlıların yaşam alanı buralar. Onları bu yaşam alanlarından mahrum bırakamayız. Ayrıca aqrabuamelular hakkında da bilgilenmemiz gerek. Tamamen soru işareti olarak duruyor. Başarılı bir sonuç alınabilmiş değil. Bununla ilgili de araştırmalarımız olacak."Arden aqrabuamelular hakkında konuşulmasından mutlu olmuştu. Hemen bu işi üstlenebileceğini söyledi. Sarah ise inatla karşı çıkıyordu: "İnsanlar, ormanları eğlence çıkarmak için yok etmiyorlar. 40 milyar insanı nereye sığdırmayı düşünüyorsunuz?" Ezgi, bunun için nüfus planlaması gerektiğini, ifade etti. Sarah yine: "Bunun hiçbir etik ve ahlâkî yönü yok. İnsanların özgürlüklerine dokunmaktan bahsediyorsunuz. Aptalca."
Sarah oldukça sinirliydi artık. Fikrini kabul ettiremeyeceğini anlamıştı. Hiçbir sorumluluk kabul etmeyeceğini belirterek, itirazlarını sonlandırdı.
Gergin bir sessizlikten sonra Ezgi çalışma alanı hakkında genel bir bilgi verdi ve ayrıldılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KREMATORYUMDAN MEKTUPLAR
Fiksi IlmiahArden diğerlerinden farklıydı. Farklı şeyler görüp farklı şeyler biliyordu. Bir şeylerin farkındaydı. İşte Arden tarafından öte çağdan bizlere gönderilmiş mektuplar: bizi uyarması yanında öte çağdan olağanüstü bir maceraya davet ediyor. Buyrunuz.