12- öpseydim

289 46 44
                                    

Gittim.

Onu dinlemedim ve kapıyı çarpıp evden çıktım, arkamdan seslenmesini, bağırmasını veya diğer şeyleri umursamadım. Kapıdan çıktığımda ne olacağını düşünmedim, yine aynı şeyleri yaşayabileceğimi bile bile bir kaç saat önce atılan konum için evden çıkmıştım.

Sakince yürüdüm, daha yaklaşık üç saat vardı. Düşündüm, her zaman yaptığım gibi. Bugünlerde eskisinin on misli düşünüyordum, fakat düşüncelerim hep eskisi içindi, asla bir sonraki adımımı ya da daha sonrasını düşünmüyordum. Kalbim, beynim artık düşünmeyi reddediyordu. Dün gece, yaptığı çok.. çok iğrençti.

Bunu düşünmeden edemiyordum, başka şeyler düşünmeye çalışsam bile en sonunda dün olanları düşünürken buluyordum kendimi. Bedeni bedenimin dibindeydi, tüm kıvrımlarıyla hissetmiştim vücudunu. Ben ona karşı çıkmamıştım, kendini bana bastırırken bile bunu istemediğimi söylememiştim. Belimden kavrayıp daha çok kendine çekip duvara yasladığında eğer öpseydi, bunu cidden yapsaydı karşılık verirdim. Ona yakınlaşmak istemediğimi söylüyordum ama yakınlaşmaya çalıştığında buna engel olmuyordum. O benimle oynamıştı, ses çıkarmamamdan yararlanmıştı. Canımı acıtan buydu, beni kandırması.

İlk durağım konumdaki yer değildi, sahile gittim ve oturdum. Denizi izlerken buldum kendimi. Taehyung yakışıklıydı, sesi güzeldi, bunu kimse inkar edemezdi. Bunlar onu etkileyici yapıyordu, sebebi bu olmalıydı, karşı çıkmamamın. Ancak daha önce hiçbir erkekten etkilenmemiştim, etkilenmiş miydim Taehyung'tan onu bile bilmiyordum. Sadece ondan hoşlanmayacağımı biliyordum, bunun gerçekleşmeyeceğini.

Sessiz denizin güçlü çığlıklarını dinledim dakikalarca, dertlerini duydum. Ben söylemedim ama, her birini kendime sakladım. İçimdeki savaştan bahsetmedim, bahsedemedim. Dinledim, yardım da etmedim, bekledim öylece. İzin verdim anlatmasına.

Saat beşe yaklaşıyorken kulaklarımı tıkadım her şeye ve ayaklandım.

Kulaklarımı tıkadım demiştim değil mi? Taehyung'un sesine yapamadım bunu, ismimi söylediğinde durmuştum. "Jimin." Kolumdan tutup beni durdurduğunda bileğime değen parmakları midemi bulandırmıştı, elimi sertçe çektim. "Efendim Taehyung?" Sesim her zaman ona karşı olduğu gibi sıcak değildi, soğuktu. Buz gibiydi belki de, samimiyetsiz ve düzdü de aynı zamanda. "Böyle yapma," dedi gözlerime bakarken. Alışık değildi, ona her zaman sarılıp sarmalamıştım, ağladığında yanında olup yardım etmiştim. Evet sürekli yardım ettiğimden bahsediyorum biliyorum, ama bunu gerçekten istediğim için yapmamın sonucunda bile beni kandırdığı için söylüyordum. Evet karşılık için yapmamıştım ama bunu da hak etmiyordum.

"Neyi yapmayayım Taehyung?"

"Benden uzaklaşma, biliyorum hatalıyım, böyle yapmamam gerekiyordu ama- ama olanı bozmanın tek yolu buydu." Olanı bozmak, bu da ne demekti? Bunu ona sormadım, sebebi de beni ilgilendirmiyordu. "Ben gidiyorum Taehyung, sen eve dön, Guleum yalnız başına mı?" Eve dönüp kardeşinin yanında olması gerekmiyor muydu? Yalnız başına evde kalamazdı, yaşından kaynaklı değildi, o olgun bir kızdı, ancak bu adamların ne yapacağı belli olmazdı.

"Guleum güvende Jimin, seninle gitmediğim sürece eve dönmeyeceğim." Cidden, sabrımı sınamak için gönderilmiş bir sınav gibiydi.

"Onların konuşmakla kalacağını mı sanıyorsun, öyle olsaydı bu halde olur muyduk? Gitme oraya, lütfen." İki adım uzağımdayken bunu bir adıma düşürmüştü. Bana yaklaşması, dünü hatırlatıyordu, tekrar yaşamak istemiyordum. "Gitmezsem, yine aynı olmayacak mı, eve gelmezler mi?"

"Gelmezler, bunu isteselerdi hiç beklemezlerdi." Dedi, haklıydı sanırım. Onu dinlemek istemiyordum, dediklerine uymak da istemiyordum ama bir şey olsun da istemiyordum.

IlungaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin